Jules'in kolları arasından çıktığımdan beri, bana sorgulayan gözlerle bakıyordu.
"Ben sana söyledim peki ya sen. Seni bekliyorum."
Ona söylersem Paralel Evren 2.Boyut yöneticilerine gidip bunu söylerdi. Yöneticeler seçilenlerin paralel ruhları olarak, siyah ya da yeşil renkteki parkalara, başlarını saklayarak gezinen hiç bir işe yaramayan bir kaç ruhtan ibaretler. Ama yönetici ruhu olmaları onları diğerlerine göre önemli kılyor. Tabiki de Jules'e göre de önemliler. Kendisi sağ kollarından olurda.
"Peki senin yaptığı bu keşfi öğrenirlerse sorun olmaz mı?"
Kafasını anlarcasına sallayıp, ellerini ellerimin üzerine koydu.
"İkimizin arasında kalacak ilk sır değil. Bunu benim için sır olarak saklar mısın sevgili Millie?"
Tabiki de sonuçta eski dostlarız. Bunu söylemek için gelmekle en iyisini yaptın. Senin asla bir şeyi bir kimseye anlatmadan duramadığını kime sorsak bilir dimi?
"Ne demek istedin şimdi sen?"
Yanağına yaklaşıp bir öpücük bıraktım.
"Umrunda mı ki? Neyse artık gider misin? Çünkü Jack'in yanına gitmek istiyorum."
Yanaklarının üzerinde olan ellerini çekip bana gülümsedi. Arkasından bıraktığı karaltı ile salıncaktan indim. Verandaya çıkan o 3 basamağa baktım. Hangi akıllı insan onları oraya koyar ki? Zili çaldım.
Kapıda beni sinirden titriyen bir el ve ateş saçan gözlerle Jack açtı. Onu kollarım arasınsa alıp kulağına doğru "Özür dilerim" dedim.
Onun Jack'in keşfini ispiyonlamasını istemiyordum. Ebedi olarak kendini bilmez cezaevi tipindeki PMP Yetişme kampında ölümsüz olarak kalırdı ve ben buna asla izin vermem.
Kollarımızı birbirimizin üzerinden çekerken ,elimi tutup ,merdivenleri çıkmaya başladık.
Bunun sonunun nerede biteceğini biliyorum sanki?
Hayır, prenses üstünü değiştirmeni ve dışarı, bir partiye gideceğimizi söylemek üzereydim. Ama sen bilirsin.
Peki nereye, kiminle gidiyoruz?
Bizimle birlikte Finn ve Alexix, Hard Cafe'de düzenlenen ünlü partilerden birine.
Hard Rock ha? Kaç yıldır gitmek istediğim ama kalabalıktan gidemediğim yer? Bu günün geleceğini biliyordum da Alexix?
Aslında bu durum için bana değil Alexix'e teşekkür etmelisin. Rehabilitasyondayken tanıştığı bir çocuk onuda davet etmiş ve bir arkadaşının oraya gitmek en büyük hayali olduğunu söyleyince bizide davet etmiş.
"Bu şaka falan değil dimi?"
Kafasını olumsuzca sallayıp beni odaya itekledi. Dolabımda verdiğim uzun savaş sonucu yatağın kenarına attığım ayakkabıları ayağıma geçirdim.Yataktan zıplayıp telefonu cebime attım.Kapıyı ardımdan kapattım.Halıya takılan ve yerden kesilen ayaklarım ile yere kapaklandım. Acımayan canım ile yerden kalkıp saçımı düzelttim.
Ne kadar ölümsüzlükten nefret etsemde insan, pardon, "ölü olup yaşayan bir insan" bu durumu sonsuzluk gibi hissedip saaatlerce kendi jiletlese ya da bir köprüden atlasa hiçbir şey olmaz ne kadar mükemmel bir duygu değil mi?
Jack'in annesinden izin alarak aldığı arabanın ön koltuğuna geçip gelmesini bekledim. Evde telefonunu ve fotoğraf makinesini unutmuş. Fotoğraf makinesi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Different Universe
Teen Fictionİki evren arasında kalmış Jack ve Millie... 19 yaşındaki kızını öldüren katil bir baba ve onun herkesden sakladığı sırları... ... "Seni gelip tekrar öldüreceğim aklına gelmedi mi Millie? " Kısık çıkan sesimle, "Gelip işini tamamlayacağını biliyordum...