Merhaba yeniden ben bölümü alabileceğim en erken zamanda attım iyi okumalar
MultiMedya : Anıl~☆~☆~☆~☆~☆~☆~☆~☆~☆
Sıkıcı bir fizik dersinin ardından ne mi iyi gider tabiki de çıkış zilinin çalması. Duygu hocayı ne kadar sevsem de fizik dersini sevmiyordum oldum olası. Çantamı topladıktan sonra kapıya doğru ilerledik ve kapının önüne doğru ilerlemeye başladım. Sedat ve Anıl bir şeyler konuşarak buraya doğru ilerliyordu. Defne ise çantasını toplamış, montunun fermuarını çekiyordu. Sedat ve Anıl yanımda durup konuşmalarına devam ettiler. Defne'de yanımıza geldiğinde ilerlemeye başladım. O arada Başak'lara baktığımda Başak hala çantasını toplamaya çalışıyor Sude ise başında duruyordu.
Yavaşça koridordan çıkıp merdivenlerden inmeye başladık. Okulun en sevdiğim yanlarından biri ise önünde durak olmasıydı herhalde. Okuldan çıktıktan sonra durağa doğru ilerlemeye başladık. Ama ilerlemekte güçlük çekiyorduk çünkü çok güçlü bir rüzgar esiyordu. Mehter marşını duymuş mehter takımı gibi iki ileri bir geri durağa doğru ilerlemeye başladık. Durak herzaman ki gibi bizim okulun öğrencileriyle doluydu. Ama bu seferki fark durağın oturaklarına çıkmış canım sınıf arkadaşlarım dı.
Onların bu halini görünce Defne'yi dürtüp onları gösterdim. Defne de onlara bakıp 'bunlar umutsuz vaka' dermişçesine kafasını salladı.
Sınıf başkanımız olan Mertcan'a dönüp:"Mertcan ne yapıyorsunuz siz acaba?"
Mertcan bana doğru döndü ve cevap verdi:
"Kızım ne yapalım? Çok rüzgar var biz de uçmamak için böyle bir çare bulduk."
"Uçmamak için?"
Evet anlamında kafa salladı. Bizim sınıftakiler (ki buna bende dahildim) akıllanmazdık. Hepimizin ayrı kafadan delilikleri vardı. Ama ne olursa olsun hepsini ailem gibi görüp çok seviyordum. Eee sonuçta okulda ismimiz boşuna 'Şampiyonlar Ligi' değildi.
(Arkadaşlar kitapta gerçek hayattan alıntılar vardır.😊)
Mertcan'lara doğru dönüp 'siz iflah olmazsınız ' bakışımı attım. Oda bana 'tabi ki olmayız. Biz 11-C'yiz, 11-C bunu olmak gerektirir' bakışı attı. Evet biz bakışlarımızla konuşa biliyorduk. Otobüs gelinceye kadar Defne'yle sohbet etmeye başladık. Durağa gelir gelmez Anıl'ların otobüsü gelmişti. Ve evet hepsi aynı otobüse biniyordu. Otobüs gelmesini beklerken okul kapısının oradan bir ses yükseldi. Ve neredeyse bütün durak o tarafa doğru döndü.
Okulumuza yeni gelen değerli öğrencilerden Yaman ve peşinden diğer değerli kız öğrenci arkadaşımız geliyordu ve bu sesler kızların kendi aralarında konuşmalari ve kahkahalarının sesleriydi. Yaman ise kızlardan 3-5 adım önde kulağında kulaklıkları durağa doğru yürüyordu.
"Çocuk çok yakışıklı resmen çocuğun üstünden coolluk akıyor." Diyen iç sesine lanetler okudum.
'Sen bir sus iç ses gördüğün her erkeğe yavşama potansiyeli var sende'
"Hayır canım ben sadece yakışıklı erkeklere yavşıyorum" diye devam etti canım iç sesim.
'Sesini kes iç ses ' diyerek ic sesimle olan kavgaya bir son verdim. O arada Yaman bütün durağa bir bakış attıktan sonra durağın az aşağısındaki arabalardan birine bindi. Ne bir dakika bu çocuk devlet lisesine geliyor ve kendine ait bir arabası var öyle mi? Ki bu arabaya araba demek hakaret olurdu. Çünkü eminim ki son model olan arabalardan dı.
Defne beni dürtüp:
"Kanka bu çocuk devlet lisesine neden geliyor acaba? Bindiği arabaya baksana Allah bilir kaç paradır?""Sen parayı falan boşver de ben arabaya aşık oldum. Çok güzel be."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI SIRLAR
General FictionSimay sıradan bir hayat yaşayan sıradan bir kızdı.Babası bir şirkette mimarlık annesi ise bankacılık yapıyordu. Simay ailesini ama en çok babasını seviyordu. Annesini ne kadar sevsede annesi Simay'ın anlamadigi şekilde kendinden nefret ediyordu. Ann...