2. Bölüm

110 9 4
                                    

           
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın
^-^
               10 Kasım 2017

                Dışarda yağmur yağıyordu. Evin tüm ışıkları kapalıydı. Uyanık olan tek kişi oydu.

                Televizyon açıktı ama televizyon izlemiyordu. Diğerlerini uyandırmamak için sesini kapatmıştı. Pencereden dışarı bakıyordu.

                Sokağın köşesinde tramvay yoluna çıkan uzun bir merdiven vardı. Merdivenin önüne apartmanlara ait çöp konteynırları konulmuştu.

                Su makinesi ince bir çığlık atmaya başlayınca mutfağa gitti. Bir kupaya Neskafe koydu. Sıcak suyu bardağa boşalttı,  küçük bir kaşıkla karıştırdı ve bir yudum aldı.

                Salona döndüğünde bir tramvay çanlar çalarak karşıdaki yoldan geçiyordu. Yol evlerinin hizasında olduğu için salon sarı ışıklarla aydınlandı, tramvay geçtikten hemen sonra da yine karanlığa gömüldü.

                Sıcak kahveden bir yudum daha içti. Ayaklarını sürüye sürüye yatak odasının kapısına gitti.

                Hobie'nin horultusu tüm odayı dolduruyordu. Kookie kapının hemen karşısındaki yatağında yüz üstü yatıyordu, her zaman olduğu gibi yorganı yere düşmüştü.

                Tae Yoongi'nin boş ranzasının üst katında yatıyordu. Çocuk uykusunda mırıldanıyordu. Bir anda doğruldu. Yoongi uyanık olduğu anlaşılsın istemediği için ani hareketle yerinden sıçradı. Geri çekilip duvarın arkasına saklandı.

                Tae " Sana doğru olduğunu söylemiştim!" diye bağırdı. Sesi içmiş gibi çıkıyordu. Kendini yatağa bıraktı. Hobie artık horlamıyordu.

                Yoongi hafif adımlarla ses çıkarmadan salona geri döndü. Jimin'in kıkırdarken " Geri zekâlı." dediğini duydu. 

                Birkaç dakika sonra Hobie tekrar horlamaya başlamıştı.

                Yoongi pencerenin kenarındaki koltuğa oturdu ve kahvesini içmeye devam etti. Duvardaki saat tık tıklıyor, on beş dakikada bir, bir tramvay geçiyordu.

                Saat dördü çeyrek geçeye geldiğinde geçen tramvay büyük bir ıslık çalarak durdu. Siyah, kapüşonlu bir süveter giymiş birisi tramvaydan atladı. Yolcu inince tramvay hareket etmeye devam etti.

                Yağmur hızlanmıştı. Kapüşonlu yolcu elleri ceplerinde, başı öne eğik bir şekilde merdivenlerden indi.

                Yoongi elindeki kahve bardağını televizyon sehpasına bıraktı. Çocuklar yattığından beri dört bardak kahve içmişti. Uyumadan önce kaçan uykusu şimdi geçip giden tramvaylara atlayıp gitmişti.

                Sanki kendine bir faydası varmış gibi merakla tramvaydan inen adamı izlemeye başladı çünkü yapacak bir işi kalmamıştı.

                Adam merdivenin başındaki konteynırların yanında durdu. Bekledi.

                Yaklaşık beş dakika boyunca olduğu yerde durdu. Kafasını kaldırdı.

                Yoongi apartmandaki birinin evine geldiğini sandı. Ama adam doğrudan ona bakıyordu. Ağzında siyah bir maske, gözlerindeyse yorgun bir bakış vardı.

                Yoongi ve adam birkaç saniye birbirlerine baktılar. Sonra adam sokak boyunca koşmaya başladı. Yoongi ayağa kalktı. Yatak odasını kontrol etti. Herkes mışıl mışıl uyuyordu.

TONY MONTANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin