1.Bölüm

75 9 1
                                    

~3 ay önce~
Bitti derken hayat yeni başlar.!!

Trafiğin ilerlemeyişi nedeniyle iş görüşmeme geç kalışım beni yeterince strese sokması yetmiyormuş gibi birde buna korna sesleri dahil olmuştu.

Derin bir nefes alışım taksicinin de dikkatini çekmiş olacak ki, dikiz aynasından bana karşı bakışlarını çok net görebiliyordum. Rahatsız olduğumu belirterek, camdan dışarıya bakıp, ilerlemeyen trafiğe göz attım. Gerçekten aşk kitaplarına, şiirlere, galata kulesiyle, kız kulesiyle adından söz ettiren İstanbul'un, birileri trafiğinden de bahsedebilir miydi?

Gözlerimi kapattım ve bu trafiğin beni daha fazla germesine izin vermemeye çalıştım. Ne kadardır bu trafiğin yoğun olduğunu ve iş görüşmeme ne kadar geç kaldığımı merak ettiğimden telefonu çantamdan çıkartıp dikiz aynasına baktım, şükürler olsun ki rahatsız edici bakışlardan kurtulmuştum. Dikkatimi dikiz aynasından çekip telefonun saatine baktığımda, şimdiden yarım saat geciktiğimi anladığımda içimdeki sıkıntıyı biraz olsun indirgemek için kulaklıklarımı takıp, müziğin rahatlatıcı etkisine bıraktım kendimi...

Camı yarıya kadar indirip, gökyüzüne baktım. Müziğin etkisi rahatlatmaksa, gökyüzünün etkisi de düşünceler kuyruğuna bizi bağlamaktı. Ne zaman o sonsuz maviliğe baksam hep bir şeyler düşünürdüm. Mesela bu sefer, başarımı düşünüyordum. Evet, üniversiteyi bitirmeyi başarmıştım. Şimdi ise iş arıyordum. Sonra da hayatım normal seyrinde ilerlerdi değil mi? Bunu her düşünüşüm de yüzümde iradem dışı bir tebessüm belirirdi.

Küçükken evcilik oynayıp pembe kıyafetli, sarı saçlı bebeğine yemek yedirip, uyutan o küçük kız Mahpeyker büyüdü ve artık gerçek bir hayat yaşayacaktı. Belki sonra evlenirdim. Çok ama çok sevdiğim birisiyle. Beni kimseye ezdirmeyen, bana sahip çıkan, sıkıntı çektirmeyen, hayırlı birisi ile evlenirdim.

Hiç bir zaman kötü şeyler düşünmedim, niyetimde kötü olmadı, kendi halimde kendimce iyi bir kızdım ve hayallerim gerçekleşmeyi hak edecek kadar güzeller bence...

Arabanın hareket etmesiyle düşüncelerimden sıyrılıp dikkatimi açılan trafiğe verdim. Kulaklıklarımı çıkarıp çantamın içine tam koyacakken arabanın bir anda istop etmesiyle, elimdeki telefon yere fırladı bense şoför koltuğuna başımı sertçe vurmamın etkisiyle başımı ovuşturdum. Gözlerim acının etkisiyle kısıklaştığı için, elini arabanın camından çıkartmış öndeki arabaya küfürler savuran taksiciyi bulanık görüyordum. Sorun öndeki arabaydı. Herkes trafik açıldığı için yollarına devam ederken, biz ise önü boş olan fakat ilerlemeyen öndeki siyah araba yüzünden olduğumuz yerde kalıyorduk. Elimi başımdan çekip, telefonumu aramak için yere baktığımda telefonumu bulmam uzun sürmemişti. Fakat asıl sürpriz telefonumu paramparça halde bulmamdı. Sinirden ağlamamak için gözlerimi sıktım ve derin bir nefes alıp taksinin kapısını açtım. Arabadan inerken İstanbul'un serin havası yüzünden saçlarımın birbirleriyle olan savaşına rağmen kapıyı sertçe kapatıp öndeki arabanın şoförünün bulunduğu tarafa gittim. Ve sinirle cama tıklattım. Elimi belime koyup beklemeye başladığımda, camın koyu siyahlığı yüzünden bir şey göremeyişim bir kez daha camı tıklatmama neden oldu.

Bu sefer ki tıklatışım cevapsız kalmamıştı. Camın yavaş yavaş inişiyle arabanın sahibinin kim olduğu biraz daha netleşiyordu. Fakat asıl olan hiç böyle birini beklemediğimdi. Ben daha çok kel, göbekli ve daha çok yani, şu an ne diyeceğimi bilemiyorum çünkü karşımda bunların tam tersi birini yani güneş gözlüklerini takmış, iri kemikli yüz hatlarına sahip muhtemelen 26 lı yaşlarda, takım elbiseli ve telefonla konuştuğundan dolayı bükülen kolunun takım elbise içerisindeki kası beliren bir adam görüyordum. Adam telefonda konuştuğu kişiye "Halil ben seni daha sonra ararım." Deyip kapatışından sonra gözlüklerini çıkartıp, bana baktı ve "Evet ne vardı..?.." dedi.

GünahsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin