Aware

720 59 9
                                    

Foy Vance - Be The Song

***

Otuz sekiz, otuz dokuz, kırk, kırk bir...

Gözüme giren saç tutamlarımı belki de yüzüncü kez geriye atarken meydana giden patika yolun taşlarını saymaya devam ettim. Yanımdan hızla geçen kasabalıların çoğu geri dönerek beni selamlıyor ardından işlerine dönüyordu.

Küçük Haruhi siyah örgülü saçları ve su yeşili elbisesiyle karşıdan koşarak geliyordu. Kolundaki kendisi kadar olan hasır sepetle beni görünce duraksadı.

"Günaydın Yifan Oniisan. Biliyor musun? Bugün şenlikte ben de şarkı söyleyeceğim."

Ona gülümseyerek bakarken küçük yüzünün düşmesiyle telaşlandım.

"Keşke sen de beni duyabilseydin Oniisan. O zaman çok daha mutlu olurdum."

Başını önüne eğmiş küçük kızın üzülmesi en son isteyeceğim şeydi. Aklıma gelen fikirle diz çöktüm ve Haruhi'ye sepetini işaret ettim. Küçük kız bilmişçesine söyledi.

"Evet, o benim sepetim."

Ardından gülümseyerek parmağımı ona doğrulttuğumda heyecanla atıldı. Dediği şeyi anlayamadığımda tekrar söylemesi için ağzını işaret ettim. Neyse ki akıllı bir kızdı da ne demek istediğimi anlayıp başıyla onayladı ve daha yavaş bir şekilde söylediğini tekrarladı.

"Benim yapıp yapmadığımı mı soruyorsun?"

Başımı salladım. Dökülmüş dişleriyle sırıttı ve yerinde zıplamaya başladı.

"Annem de yardım etti ama çoğunu ben yaptım oniisan. İstediğin kadar alabilirsin. Ama kıymetini bil sadece sevdiğim kişilere veriyorum."

Gülüp pamuk yumuşaklığındaki saçlarını okşadım. Ayağa kalktığımda sepetten bir tane Mochi bir tane de Nerikiri aldım. Haruhi'ye parmaklarımla kalp yaptığımda kıkırdadı ve minik elini sallayarak aşağı inmeye devam etti.

Tatlıları mideme indirirken bugün herkesin, en önemlisi de kasabanın üzerinde olan auradan gayet memnundum ta ki geniş şenlik alanını görene kadar. Bütün Japonya halkı oradaymışçasına kalabalık olan yere baktığımda bile içim sıkıntıyla dolmuştu. Arashi Kasabasında bu kadar fazla insan olduğunun yeni farkına varıyordum. Buraya gelişimin ilk aylarını alıştığım şekilde sessizliğin hükmü ile geçirmiştim. Sadece market alışverişi ara sıra da hava alma ihtiyacıyla dışarı çıkıyor birkaç dakikanın ardından da evime ya da diğer bir deyişle sığınağıma saklanıyordum.

Bir gün koca cüssemi, şans eseri evimin önünden geçerken gören Bayan İkuta ertesi gün elinde Manjü dolu bir kapla gelmiş tombul suratında iki küçük çukur oluşturan gülümsemesiyle beni selamlamıştı. Kısaca kendini tanıttıktan sonra son kez gülümseyerek gözden kaybolmuştu.

Sonraki günlerde üç öğün kapımı çalıp elime yemek kabını tutuşturdu ve tek kelime etmeden evine döndü. Sayesinde dışarıdan yediğim artık saman tadı veren hazır yiyecekleri bırakmış onun lezzetli yemeklerini bekler olmuştum. Her insanın içinde barındırdığı bir acısı olduğuna inanan ben, her daim gülümseyen, dertsiz bir kadın gibi gözüken Bayan İkuta'nın içindeki fırtınalarıysa ilk kez evime uzak olan büfeye gitmeye cesaret ettiğim gün anlamıştım.

Üç yumurta bir şişe günlük süt ve iki paket salamı tütün tüketmekten bıyıkları sararan yaşlı adama uzattım ve bir an önce evime dönmek için saniyeleri saymaya başladım. Tam kırk altıncı saniyede gözüm camın üzerindeki puntoların gerisinde zar zor seçebildiğim Bayan İkuta'yı buldu. Aldıklarımın ücretini ödeyip hızlı adımlarla dükkandan çıktım. Beni telaşlandıran şey yaşlı kadının omuzlarının sarsılmasıydı. Bir antika dükkanının önünde durmuş kısa ince parmaklarıyla önündeki toprak tonlarında dokunmuş kilimin dokusunu okşuyordu. Olayın tatsız şokunu atlatamamışken yanına yaklaşmaktan çekinmiştim. Bunun sebebi onu rahatsız etmek istemememin yanı sıra oynayan ağzından anladığım kelimelerdi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 11, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AwareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin