1. Bölüm

1.7K 17 4
                                    

“Huzuru özgürlükten ayıramazsınız; çünkü hiç kimse özgürlüğüne sahip olmadan huzur içerisinde olamaz.”

                                   Malcolm X

Bir kuştum ben. Altın kafese kapatılmış olmasına rağmen özgürlüğü için çırpınan bir kuş. Ben, bir hiçtim aslında; çünkü varlığımı kanıtlayacak bir şey yoktu. Aynı zamanda ben, herşeydim; çünkü hayattaki en önemli gerçeğin peşine düşecek kadar cesurdum.

Tutsaklığım, içimdeydi. Bedenim olduğu kadar, düşüncelerim de tutsaktı. Ben kendi kendimin esiriydim ve kendime bu kötülüğü neden yaptığıma dair hiç bir fikrim yoktu.

Ben böyleydim işte. Her zaman, fazla düşünür, düşüncelerimin içerisinde boğulurdum.

“Ranya!”

Annemin sesi kulaklarımda yankılandığında düşüncelerimden sıyrılıp yorganı kafama çektim ve uyurmuş gibi yaptım. Uyandığımı kabul etmem demek, hiç istemediğim insanlarla dolu, hiç istemediğim bir okuldaki, hiç istemediğim bir güne başlamam demekti. Her ne kadar annemin asla ve asla evde uyumama izin vermeyeceğini bilsem de bir saniyeliğine bile olsa uyurmuş gibi yapıp evde kalabileceğime inanmak güzel bir hayaldi.

 “Ranya sana inanamıyorum saat yedi oldu ve sen hala yataktasın.”

Sabah kavgamızın başlangıcı olduğunu bildiğim bu cümleyi yanıtlamak yerine oflayarak yorganı kafamdan çektim ve sendeleyerek ayağa kalktım. Yatağımın tam sağında yer alan iki kapıdan soldakini açtım ve lavaboya doğru ilerledim. Soğuk suyu yüzüme çarparken düşünceler yine beynimi istila etmişti. Gün geçtikçe ailemden uzaklaşıyordum. Özgürlüğünün peşine düşmüş bir kuş olarak, tutucu ve disipline fazla önem veren ailemi önümde bir engel olarak görmem belki de yapabileceğim en ergence hareketti ama öyleydi işte. Çevremdeki her şey benim için özgürlüğüme giden yolda bir engeldi. Hoş ailem de bu düşüncemi yıkmakta pek yardımcı olmuyordu. Yaşıtlarım dışarda gününü gün edip eğlenirken ben evde tıkılı oturuyordum. Kendim bileli bu böyleydi ama liseye başladığımdan beri annemlerin bu davranışları daha da çok canımı sıkmaya, onlar da gittikçe daha katı olmaya başlamıştı. On altı yaşındaydım. Hayatımın dört duvar arasında geçmemesi gerekiyordu sanırım, yanılıyor muyum?

Musluğu kapatıp başımı kaldırdım, yüzümden su damlacıkları akarken kafamı kaldırıp aynaya baktım, soğuktan bütük kaslarım gerilmişti. Ben, herkesin yerinde olmak için can attığı Ranya Rolan’dım ve bu benim için hiç bir anlam ifade etmiyordu. Benim için anlam ifade eden tek bir şey vardı: özgürlüğüm.

Yüzümü kurulayıp odama döndüğümde telefonumun ışığının yandığını gördüm. Gelen mesajın Murat’tan olduğuna dair hiç şüphem yoktu. Sabah gözümüzü açar açmaz yaptığımız ilk şey bir birimize mesaj atmak olurdu ama ben bugün annemden kurtulmak adına lavaboya gittiğim için atmamamıştım, zaten annem varken atarsam bir de “Kim o?” sorularına maruz kalacaktım ki bu şu an en son katlanabileceğim şeydi.

 “Günaydın miniğim.”

Murat’ın mesajı yüzümü gülümsetmişti. Bana hep böyle seslenirdi, aslında bana herkes minik diye seslenirdi ki aslında hiç değilim. 1.70 boylarında, zayıf, koyu kahve saç rengi ve griye çalan göz rengine sahip, on altı yaşında bir lise öğrencisiydim. Sanırım herkesin bana minik demesinin sebebi küçük bir ağıza ve buruna sahip olmamdı. Güzel bir yüzüm ve güzel bir vücudum olduğunun farkındaydım. Peşimde olan erkeklerin sayısına bakılırsa bunun tek farkında olan da ben değildim. Güzel olduğu halde güzel olmadığını düşünen veya güzel değilim diye naz yapan kızlardan değildim, güzelliğimin farkında olmayı bir suç olarak görmüyordum. Bu övündüğüm bir konu değildi ama gerektiğimde hayatıma bir artı katmasından da şikayetçi değildim.

Özgürlüğümün HırsızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin