3. ''Karanfillerin Çığlıkları''

13.7K 919 325
                                    

                                   3. BÖLÜM
                     "Karanfillerin Çığlıkları"

Göz kapaklarımın üzerinde tonlarca yük taşıyormuşum gibi hissediyordum. Gözlerimi zorlukla açtığımda zonklayan başımın ağrısıyla acı bir şekilde inledim. Zihnim bir süreliğine donup kaldı. Yaşadığım anılar aklıma geldiğinde gördüğüm görüntülerle kalbimin ortasına bir ateş düştü. O ateş tüm hücrelerimi yakıp kavurdu. Ölü bedenler, belime çarpan kemer izleri, kurşun sesler ve daha fazlası.

Midem bulandığı zaman yatakta doğrulup ellerimi karnıma bastırıp nefes almaya çalıştım, fakat soluklarım tıkanıyordu. Uyandığımdan bu yana bedenim tir tir titriyor derin nefes alamıyordum. Bu da göğsümün sıkışmasına neden oluyordu. Korkudan sıktığım krem rengi saten çarşaftan ayırdım ellerimi.

Terden ıslanmış saçlarımı geriye doğru savurdum. Gerilen bedenimi aldırmadan ayağa kalktım. Gözlerim ağlamaya yeminliydiler. Kara bulutlar geziniyordu başımın üzerinde ama yağmayı bilmeyen bulutlardı. Dudaklarıma tekrardan kocaman bir keder çöktü. Komodinin üzerinde duran gece lambası sayesinde önümü görebiliyordum. Ayaklarım bana ihanet edip sendelese de kapıya doğru yaklaşıp ışığı yaktım.

Tavanda ki aydınlatmalar tek tek yanmaya başladı. Oda aydınlandığı zaman etrafı net bir şekilde seçebildim. Odanın dolaplarından süs eşyalarına kadar her şey bembeyazdı. Oldukça büyük yatağın hemen karşısında tüm duvarı kaplayan bir ayna vardı. Duvar kağıtları gri ve kırık beyaz tonlarındaydı. Odanın bu kadar beyaz olması istemsizce rahatlamamı sağlıyordu. Aynanın karşı tarafında ise iki kapı bulunuyordu. Merak duygumu şimdilik mezara gömdüm.

Aynada duran görüntüme baktım. Bedenimde kanların olması gerekiyordu, fakat biri beni temizlemişti. Beyaz elbise çıkarılmış, uzun siyah bir tişört ve küçük bir şort giydirilmişti. Üzerimde bulunan kıyafetler bana büyüktü ama bunu takacak halde değildim. Uzun kestane saçlarım dağılmıştı. Suratım solmuş, gözlerim ise ağladığımı belli ediyordu. Çillerim solan tenimden dolayı daha çok belirginleşmişti.

Daha fazla bu odada durmak istemiyordum. Arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim. Kilitli olmasından korktuğum için bir süre elim kapının kulpunda durdu. Derin bir nefes alıp kulpu aşağı indirdim. Tık diye ses kulaklarımda yankılandığı zaman tuttuğum nefesimi dışarı verdim. Odadan çıktığımda geniş ve uzun koridora kısa bir bakış attığım da kimse yoktu.

Koridorda sessizce yürüdüm. Çıplak ayaklarım parkede ses çıkarıyordu. Ev fazla sessizdi ve bu sessizlik korkutucuydu. Ne tür bir şeyle karşılaşacağımı bilmediğimden dolayı ses de çıkaramıyordum. Uzun koridor sonunda bittiğinde merdivenlerin başında durup evi inceledim. Ev değil, kesinlikle saraydı. Salon ağırlıkla krem renginde döşenmişti. Süs eşyaları ve tabloların çoğu tarihi eser olduğu çok belliydi. Basamakları sessizce inerken salonun yanında duran piyanoya baktım. Hemen üzerinde asılı duran saat gece yarısını işaret ediyordu.

Koskocaman salonda yalnızdım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Gri ve gold renginde olan perde dikkatimi çekti. Oraya doğru gittim. Perdeyi çektiğim zaman camdan dışarıya baktım. Bahçenin aydınlatmaları sayesinde etrafı biraz da olsa görebiliyordum.

Ellerinde ve bel kısımlarında silahlı adamları görebiliyordum. Birinin başı bu tarafa döndüğü zaman korkuyla perdeyi kapatıp hemen yan tarafta duran koltuğa oturdum. Ellerimle saçlarımı tutarak başımı dizlerime doğru yasladım. Şimdi ne yapacaktım. Dudaklarım titriyor, göz yaşlarım yeniden akıyordu.

İçimde haykıran çığlıkların susması gerektiğini söyledim. Böylelikle yangınların yüreğimi kanatmasını izin verdim. Yaşadığım olayları atlatabilmem için zamandan çok umutlara ihtiyacım vardı. Yer altında duvarlara asılan insanların yaşadığına dair umutlara özellikle ihtiyacım vardı. Gördüğüm sahnelerden sonra hiçbirinin yaşayamayacağını bilmek umutlarımı teker teker parçalıyordu. Titreyen ellerimi kaldırıp avuçlarıma damlayan gözyaşlarımı izledim.

RUHU RUHUMA DOLANAN ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin