Herkesin bir kapısı vardır hayatında. kimi kapıların açılmaması için varını yoğunu verir insan. kapının arkasındakiyle yüzleşmek ölümcül olur bazı kapılarda.kimisi de vardır ki açılması için bir ömür beklenir. kimse o gücü bulamaz kendinde . hep birinin gelip demir kapısını paslarını söke söke açmasını ister. benim çelik kapım ise ilkindendi şüphesiz. açılması hayatımın kapılarını kapatırdı. kapıya ardı ardına inen darbeler etimle buluşmak için can atan zombilerin çığlıklarına karışıyordu. tüm bunlar olurken murat bey inleyerek kıvranıyordu. gözlerindeki acı bakışlar öleceğini anlamış bir insanın son bakışlarıydı. inlercesine fısıldadı:
" yapmak zorundasın. dönüşmeme izin verme.
zaman sırtımdaki ter gibi akıp giderken yıllardır beraber nice araştırmalara katıldığım,birlikte gülüp birlikte ağladığımız adama döndüm.yapmazsam en fazla bir kaç dakikaya kapının arkasındakiler gibi olup beni parçalayacaktı.cinayet haberlerini hep tüylerim diken diken olarak okurdum eskiden. gazetelerdeki boy boy katilin fotoğraflarına tiksinerek bakardım. gözlerindeki vahşet renklerini gördükçe korkardım. bir insanın canının ellerinin arasından kayıp gitmenin nasıl bir his olacağını hep düşünmüştüm.fakat bir gün birini öldürmek zorunda kalacaksın deseler gülüp geçerdim herhalde. masama doğru hızlıca döndüm. şimdiye dek hiç insan eti tatmamış bıçağım soğuk soğuk parlıyordu. birkaç adımda bıçağa ulaşıp sıkıca kavradım. soğuk çelik tenime değer değmez ürperdim. biraz sonra en yakın olduğum adamın kafasına saplayacağım bıçağıma baktım. murat bey:
" yap hadi.
diye inledi. bana bakarken bıçağımla kafasını deşebileceğimi hiç sanmıyordum. fakat bu onun umrunda bile değildi:
"bütün bunlar benim suçum. yap şunu.
Gözlerine bakmamaya dikkat ederek konustum.
" umarım insanlık tüm bu olanlar için seni affeder. Sahi daha haberleri bile yok.
dişlerini sıkıp öfkeyle bana baktı:
" çok yakında sokaklar onların, o yaratıkların egemenliģine girecek. Kıyamet uçurumunun dibinde sallanıyor insanoğlu. Hadi yap şunu. Kıyamete tanıklık etmek istemiyorum. Her insan gibi.gözlerini kapadı ve kafasını salladı. Birlikte harıl harıl çalışıp yorgunluktan laboratuvarın rahatsız edici koltuklarında sızışımız geldi gözlerimin önüne. Ödül törenlerinde yan yana ödülü tutup flaşların patlamalarında kaybolduğumuz günler ... tatillerde şehrin yakınındaki baraja gidip birlikte akşama kadar balık tuttuğumuz günlerde, ölümünün benim elimden olacagını bilemezdi herhalde. Yalnızlığımız bizi dost kılmıştı. Saniyeler hızla akıp giderken unutmaya çalıştım. Anılarımızı unutmaya, yaptığımın en doğru şey olduğuna kendimi inandırmaya çalıştım. Son zamanlarda bana gittikçe soguyan dostum Belki insanlık için kıyamete dönüşecek olayların, yıllardır ekmeğini paylaşamayan insanoğlunun artık ete susamış olmasının tek suçlusu dedim kendi kendime. Çelik kapının arkasındakiler sanki anıların , endişelerin , korkunun kokusunu almışcasına daha hırslı yükleniyordu kapıya.
gözlerimi kapatarak bıçağı havaya kaldırdım. sımsıkı kavradım bıçağı. küçükken geri sayımların çok heyecanlı olduğunu düşünürdüm. yanıldığımı farkettim . hırıltılı bir sesle saymaya başladım içimden." 3"
Sıkı bir çalışmadan sonra murat beyle sahil kenarına gidip denizi izlediğimiz gün geçti gözlerimin önünden bir anlığına.
"2"
Takım elbiseyle gittiğimiz sıkıcı bir iş toplantısındaki nerdeyse bütün gün süren sunumumuz...
"1"
Yıllar önceki laboratuvardaki yangından beni kurtarışı.....
çeliğin etle buluşma sesiyle gözlerimi araladım. bıçak kabzasına kadar murat beyin kafasına girmişti. ellerime baktım gözlerim dolarak. her yeri kan olmuştu. Donmustum tüm duygularımla beraber. Bıçak kandan oluşan kamuflajını bozmadan elimden düşüp yerde sekti. Bakamıyordum murat beyin bıçagım tarafindan kafasında açılan oyuğa ." hayır hayır hayır hayır haaayırrr"
Ağlamak , boğulmak , gözyaşlarımla elimdeki kanı yıkamak istiyordum.
Kan kokuyordum artık. Trafik cezası bile olmayan birinden beni bir katile dönüştüren dünya kararıyordu.
Dizlerim artık taşıyamıyordu katil bedenimi. hayatta yapmak isteyeceğim en son şeyi yapıp birini öldürmüştüm. bıraktım kendimi soğuk zemine. gözyaşlarım yakıyordu yanaklarımı. gözlerimi bu kirli dünyaya sımsıkı kapadım. en son duyduğum kapının arkasındaki zombilerin çılgınca homurtularıydı. Kapının inleme sesleri bu homurtulara karışıyordu.- - -
merdivenleri apar topar indim. babam kapının önünde anneme yardım ediyordu. evin içini gezmek için son bir fırsattı belkide. ilkin mutfağa girdim. reklamlardaki aileler gibi hatta onlardan daha mutlu olduğumuz mutfağımız .... hafta sonu ailecek yaptığımız kahvaltılarım canlandı gözümün önünde. daha fazla durursam hiç ayrılamayacağımı farkettim. gözyaşlarımı silerek hızlıca çıktım mutfaktan. annem tam karşımda dikilmiş beni süzüyordu. ağladığımı farketti:
" dayının hastalığı için bu kadar üzülmene gerek yok oğlum. Kendine hiç dikkat etmiyor işte. Bir çorba yapar hemen iyileştiriveririm onu. hadi sil bakayım o gözyaşlarını. git bi yüzünü yıka.
gülümsemeye çalıştım. Anneme neden ağladığım konusunda konuşmama gerek kalmamıştı. yüzümü yıkamak içn hızlı davrandım. yüzüme soğuk suyu çarpmam beni biraz rahatlatmıştı. aynadaki yansımama bakıp bir gün dönüşürsem neye benzeyeceğimi düşündüm. arabamızın korna sesi beni bu düşüncelerimden sıyırdı. hızlıca yüzümü kuruladım . ceketimi sırtıma geçirip dışarı çıktım. bulutlar olanlara güneşin tanık olmasını istemiyormuşcasına gökyüzünü kaplamıştı. komşularımız olan yaşlı çift yürüyüşe çıkmıştı. titrek elleriyle bize selam verdiler. küçük bir kız abisinin elindeki topu almak için koşuşturuyordu. İnsanlar, ißten eve dönüyor,kimisi hızlı hızlı yürüyerek bir yerlere yetismeye calışıyor izlenimi veriyordu. Mutlulukları kirlenmemişti daha. tüm bunlardan habersiz mutlu olmalarını kıskanmıştım. dalgınlığımdan sıyrılıp arabaya atladım. yola çıkarken son kez arkama baktım. küçük kız minicik ellerini kaldırmış bize el sallıyordu. gülümseyerek ben de el salladım. güle güle küçük kız... güle güle. Güle güle kaldırımlarında, parklarında büyüdüğüm ,her yeri buram buram anı kokan mahallem. Güle güle her yemek pişirdiğinde gülümseyerek bize de getiren komşu teyze. Güle güle tüm anılarım. Güle güle hayallerim. Güle güle bizi biz yapan her şey. Güle güle ben...
- - -
Başım içi cam kırıklarıyla doluymuş gibi ağrıyordu. Gözlerimi açmamak, yaptığımı unutmak , sonsuza kadar burada yatmak istiyordum. Belkide çelik kapım bayıldığımı görüp umudunu kesmiş , daha fazla direnmemişti zombilere. Belkide bağırsaklarıma kadar yenmiş, her yerim zombi ısırıklarıyla dolmuştu. Lanet bir et yığınına döndüğümü umarken ayaklarım kendini hatırlatmaya başlamış, yavas yavas üstündeki uyuşukluğu atıyordu. Gözlerimi araladım. En son sokakta yaşayan iki tane genç kapkaccıdan dayak yediğimde böyle olmuştum. Başım zonkluyordu. Gözlerimi açıp kapadım. Ve yavaşca doğrulmaya çalıştım. Ne kadar süre böyle baygın yatmıştım acaba. Kapıya doğru korkuyla baktım. Şükürler olsun ki yerinde duruyordu. Zombilerle aramdaki tek engelime güvenle baktım. Sesler kesilmiş , koca bina sessizliğe gömülmüştü. Murat beyin cesedine bakarken ölene kadar o anı unutamayacağımı farkettim. Bu sefer ağlayamadım nedense. Buz gibi eline dokundum sadece.
" hataların yüzünden oldu bütün bunlar. Tüm insanlığın yeni yeni tanıyacagı bu acıların anası oldun ama seni asla unutmayacağım. Bana en yakın insanlardan birini öldürmek zorunda kaldığımı hic unutmayacağım. "
Uzun uzun soğumuş bedeni süzdüm. Hayattakilerden daha şanslı olduğu kesindi. En azından sevdikleri insanların parça parça olmasını izlemeyecekti. Aynı şeyin benim için de geçerli olduğunu hiç sanmıyordum. Düşüncelerimden sıyrılıp kapıya yöneldim. Kapının yanına gidip delikten dışarıya baktım. Kimse yoktu etrafta. Kapıya çullanan zombiler, birimi öldürdüğümü görüp bir katili yemekten vazgeçmiş olmalıydılar. Kapının koluna bakıp,açıp açmama konusunda kararsız kaldım. Murat beyin cesedini burada böyle terk etmek istemiyordum. Ama yapabileceğim bir sey olmadığını anladım. Son kez yerdeki kanlara ve ölümcül kırmızığıyla parlayan bıçağıma baktım. Bıçağı yerden usulca alıp üstündeki kana bakmadan kapının oraya gittim.
" güle güle"
Diye fısıldayıp kapıyı sertçe actım.sessizce koridorun başına baktım. Karanlık esir almıştı koridoru. Karanlığın arkasında saklı gözleri farketmemem çok büyük bir hataydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜRÜYENLER VE YAŞAYANLAR
Fantascienza"Küresel ısınma,savaşlar,nükleer santral sızıntıları,deneylerde yapılan hatalar vb. hatalar neden olmuş olabilir. "dedi bir profesör gözlüğüyle oynarken.Eliyle durmasını işaret etti Murat bey :" bunu bizler yaptık"...