(Multimedia-Clark)
O an ileri geri gidip gelen uzun bacakları beni hipnotize etmiş gibiydiler. Sesini duyabiliyordum ama ne konuştuğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu ki biraz sonra ceketini çıkarmaya başladığında istemsizce 'Oturur musun lütfen? Odaklanamıyorum! ' dedim. Tek kaşını kaldırarak bana baktı. 'Anlamadım.' dedi. 'Ahh! Şey... Pardon , yani kafamdaki düşüncelere engel... Çok uzunsun , kafamı kaldırmaktan boynum ağrıdı. Bu yüzden senden oturmanı istemiştim. Öyle işte.' Zoraki bir şekilde gülümsedim. İçimden kendime saydırıyordum. 'Sıçtın Cynthia Bravo sana' diye mırıldandım. Sonra tekrar gözlerimi kaldırdım ve bakışlarının bende olduğunu farkettiğimde utanarak bakışlarımı başka yöne çevirdim. Bıyık altından gülüşlerini hissedebiliyordum. 'Sıra senin.' dedi bana yumuşakça. 'Ne sırası?' Bana hayalkırıklığıyla baktı. 'Beni dinlemiyor musun?' Alt dudağımı ısırdım. 'Sayılabilir... Kafam çok dağınık. Üzgünüm . Neyden bahsediyorduk?' Gerçektende profesyonel bir yalancıydım. Alaycı bir gülümseme attıktan sonra 'Adın ne demiştim. Tekrar.' dedi. 'Adım Cynthia. ' Adımı duyduğunda göz bebeklerinin hafifçe büyüdüğünü hissettim. 'WoW!' dedi şaşkınlıkla. 'Niye şaşırdın?' gülümsedim. Bana dolu dolu gülümseyerek 'Annemin adı da Cynthia.' dediğinde kalp atışlarımın 1 derece daha yükseldiğini hissettim. Bu tepki karşısında ne diyebilirdim ki? Sessiz kalmayı tercih ettim. 'Benimle ilgili merak ettiğin başka birşey var mı?' dedi. Konu açmaya çalıştığının farkındaydım. Benim kadar sıkıcı ve ahmak bir kızla aynı ortamda yalnız kalmak kolay olmasa gerekti onun için. 'Hmmm... Boyun kaç?' diye sorduğumda bir anda ellerimi ağzıma götürdüm. 'Ne yaptın sen Cynthia? Böyle bir soru mu olur? İlk gördüğün adamın boyundan sanane? Oldu olacak adonisin var mı? diye de sor.' diye söylendim içimden. Rezil olmuş olmanın verdiği 'battı balık yan gider' etkisiyle, ellerimi indirerek böleren gözlerimi normale döndürdüm. '1.93 cm.' dediğinde ' Zedd'den 8 cm uzun' diye haykırdım içimden. 'Neden böyle bir soru sordun?' dedi. Gözlerinde merakla karışık alay vardı. 'Bak... ben çok iyi iletşim kurabilen bir insan değilim. Yani , bu konuda o kadar yeteneksizim ki beni 100 kişiyle ıssız bir adaya bıraksalar yinede iletişim kuramam. Saçmalarım. Nedenini bilmiyorum ama benimle konuşurken yapacağım absürdlüklere hazır olmanı tavsiye ederim.' Karşımdaki sandalyede bacak bacak üstüne atmış, bu söylediklerime katıla katıla gülüyordu. 'Bir dakika... hahahahaha... Bune söyleyen sen misin?' Şaşırmış bir şekilde baktım. 'Evet. Bunun neresi komik? Sen niye herşeye gülüyorsun? Bu çok sinir bozucu. Keser misin şunu?' Kaşlarım çatılmıştı. O ise hala devam ediyordu. Sinirle ayağa kalktım, ceketimi giydim ve dışarı çıktım.
Gözlerim görevlileri aradı ama etrafta kimse görünmüyordu. Yakınlarda benzin istasyonundan başka tek bir bina da yoktu. Etraftaki tek yapı ,camı bir araba tarafından indirilmiş benzin istasyonu marketiydi. Birde Clark'ın olduğunu tahmin ettiğim siyah bir jip vardı. 'Lanet olsun! Bu topuklularla şehir içine kadar nasıl yürüyeceğim şimdi?' sızlandım. Ama belki arabam beni oraya götürecek kadar çalışabilirdi. New York'un merkezinde bir yere kadar geldikten sonra gerisi kolaydı. Kafamda bu düşüncelerle arabanın yanına gidip sıkışmış kapısını elimle çektim. İçerden Clark'ın bana el salladığını görebiliyordum. Onu şimdilik umursamadım. Kapıyı açmayı başardıktan sonra elimle etraftaki cam kırıklarını temizleyip koltuğa oturdum. Anahtarı çevirdim. Araba çalışmıştı. Yüzüme koca bir zafer gülümsemesi yayıldı. Bana dalga geçermiş gibi bakan Clark'a elimle nanik işareti yaptıktan sonra gaza bastım. Fakat bir türlü arabayı geri hareket ettiremiyordum. Tekrar tekrar denedim, ama boşunaydı. Zafer gülümsemem yavaş yavaş yerini dudak bükmeye bırakıyordu. O sırada Clark'ın içerden cama tıkladığını gördüm. Suratında pişkin bir gülümsemeyle, eliyle yeri işaret ediyordu. Arabadan inip işaret ettiği yere baktım. Sol ön teker hafifçe inmeye başlamıştı ve arabanın ön kısmı marketin camının olduğu yere sıkışmıştı. Onu Clark'la sabaha kadar uğraşsak çıkaramazdık. Şaşkınlık içinde kalakaldım. Clark gülerek yanıma geldi. Elinde tuttuğu anahtarı bir sağa bir sola sallamaya başladı. 'İstersen seni eve bırakabilirim çikolata.' dedi. 'Çikolata derken?' diye sordum. 'Sana daha önce hiç çikolataya benzediğini söyleyen olmuş muydu?' kollarını birbirine bağladığında belirginleşen kasları dikkatimi dağıtıyordu. Gözlerimi kollarından ayırmadan 'Evet. Yani Hayır.' dedim. 'Evet mi hayır mı çikolata?' diye sordu. 'Hayır olmadı.' Amaçsızca etrafa bakındım. 'Öyleyse artık oldu! ' gülümsedi. 'Bana artık böyle mi sesleneceksin? ' çocukmuş gibi sordum. ' Seni bir daha görürsem, evet. Geliyor musun?' anahtarı gösterdi. Evet. Tabii ya, salak kız sanki iş arkadaşın da hergün görüyorsun. ' Geliyorum. ' dedim çaresizce.
Arkasından takip ediyordum. Bütün vücut hatlarını en ince ayrıntısına kadar görebileceğim bir mesafede ilerliyordum. Kesinlikle nefes kesiciydi. Her uzvu profesyonellikle işlenmiş bir heykel gibiydi. Jipin yanına vardığımızda gözünün ucuyla bana bakarak 'Çikolatalar önden.' dedi. Eliyle arabanın kapısını tutuyordu. Silkelendim içeri girdim. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. Kapıyı kapattıktan sonra direksiyona geçti ve uzun parmaklarıyla anahtarı çevirdi. Kolundaki saat dikkatimi çekmişti. 'Neye bakıyorsun?' dediğinde saati işaret ederek 'Çok havalı.' dedim. Gülümsedi. 'Havalı olması normal. Markası Raf Simons.' göz kırptı. O sırada kafamda şimşekler çaktı. 'Olamaz!' diye inledim. 'Noldu?' diye sorduğunda ben çoktan jipten inip arabama doğru yönelmiştim. 'Gelmeme gerek var mı?' diye seslendi arkamdan. Kafamla 'Hayır' işareti yaptıktan sonra koşar adımlarla arabanın kapısını açıp içinden Zedd için aldığım hediyeyi çıkarttım. Clark'ın yüzündeki şaşkınlığı görebiliyordum. Tekrar jipe bindim ve paketi ona uzattım. 'Bu nedir?' diye sordu. 'Sormak yerine açmalısın!' dedim sevinçle. Büyük elleriyle paketi kavradıktan sonra çevik bir şekilde açtı. İçindekini gördükten sonra bir süre donuk kaldı. 'Bunu kimin için aldın?' diye sordu. Evet, çok güzel bir soruydu. Ne diyecektim ben şimdi. Eski sevgilim için almıştım ama onu yatakta bir kızla basınca hediye elimde patladı ,bende sana vereyim dedim mi diyecektim? Hemen bir bahane uydurdum. 'Şey... Erkek kardeşim için almıştım.' Ama benim erkek kardeşim yoktu ki! Ouuff Cynthia! dedim içimden. 'Peki bunu bana niye veriyorsun?' Buyur bakalım. Çocuk haklıydı. Erkek kardeşime aldığım bir şeyi neden ona vereyim ki? 'Pekala. Erkek kardeşim aslında bu ceketi değil Prada marka bir ceketi istiyormuş. Bu yüzden ona başka almayı düşünüyorum. Bunu da sana vermek istiyorum. Lütfen alır mısın?' Gülümsedi. 'Bu ceketi almayı planlıyordum. Ama artık buna gerek kalmadı. İnanamıyorum! Böyle bir hediye Prada bir ceketle nasıl değiştirilebilir anlamış değilim doğrusu.' dediğinde ben sıkıntılı sıkıntılı etrafa bakınıyordum. Nihayet hediyeyi kabul ettiğinde derin bir nefes aldım ve 'Deneyebilir misin?' diye sordum. 'Burada mı? Ama daha yola çıkmadık.' Yaramaz çocuklar gibi üsteledim. 'Evet lütfen! Merak ediyorum. Lütfen!' dedim. 'Yalnız benim bunu jipin içinde deneyebilmem mümkün değil. Kollarım sana çarpabilir. Biraz müsade eder misin?' dedi. 'Elbette.' dedim. Jipten indi ve ceketini çıkarttı. O sırada üstündeki blüz sıvanmıştı ve bir an için gövdesini tüm çıplaklığıyla görmüştüm. Adonisleri vardı! Orantılı ve sıkı bir vücuda adonis ancak bu kadar yakışabilirdi. Üstünü düzelttikten sonra deri ceketi üstüne geçirdi. Fakat kafasını göremiyordum. Bunun için jipten inmem gerekecekti. Kapıyı açıp dışarı çıktım. 'Tatatataam...' dedi sağlıklı parlak dişlerini göstererek. 'Bu tepkiyi bir daha yapmayacağım...' diye fısıldadım. 'Eee... Bir şey söylemeyecek misin? Nasıl olmuş?' yüzüme baktı. 'Tek kelimeyle 'muazzam' .' dedim ve şaşkınlıktan açılan ağzımı kapattım. Ceket üzerine tam oturmuştu. Sanki onun için dikilmişti. Eğer bu ceketi Zedd'e verseydim içinde kaybolurdu diye düşündüm ve gülmeye başladım. 'Neye gülüyorsun?' diye sordu. Suratı asılmıştı. 'Hiç... bu ceketi kardeşime verseydim içinde kaybolurdu. Şu an bunu anladım. Ona gülüyordum. Sana tam oturdu. Çok yakıştı.' gülümsedim. Asık suratı yeniden canlandı. 'Pekala... Hazırsan gidelim o zaman çikolata.' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aykırı Öküz ♂ ♀
Storie d'amoreCynthia son derece sıradan bir iş kadınıyken sürekli ilgisini çekmeye çalıştığı sevgilisi Zedd tarafından açık bir şekilde aldatılınca teselliyi kendi çalıştığı şirketin yakışıklı Genel müdürü Clark'ın kollarında bulur. Hayatı başını döndüren bir hı...