Şimdi tüm işlerinizden bir süreliğine kurtulun ve bu hikayeye kulak verin; Kalabalık ve sosyal bir şehrin ücralarında yaşayan "Ren" isimli kimsesiz bir çocuk.
Soğuktu Londra'nın sokakları her zaman olduğu gibi.Noel vaktiydi,kış ayının en soğuk dönemleri.Normal insanlar evlerinde şöminelerinin başında aileleri ve sevdikleriyle beraber,tipik bir Noel akşamı. Evet Noel herkesin mutlu olduğu bir gün,yani insanların düşündüğü bu fakat bazıları için Noel,soğuktan ve yanlizliktan ibaret,tıpkı Ren gibi onun istediği pahalı hediyeler felan değil, sadece sıcak bir yuva ve birazcıkta şefkat.Daha bebek iken ailesini trajik bir yangında kaybetmiş,12 yaşında yerleştirildiği sığınma evinden gördüğü şiddet yüzünden kaçmış,hiç bir iyilik görmediği,aksine tarafından zarar gördüğü yetişkinlerden nefret etmiş,16 yaşında bir yetim.Onun için Noel sıradan bir gündü, sıradan ve soğuk fakat bol bereketli bir gün çünkü insanlar bu günlerde çok fazla yiyecek israf eder ve çöpe atarlardı ve inanın bana bir evsizseniz bundan başka hiçbir şey sizi daha mutlu edemez.
Çöpleri karıştırıyordu bir gün,yine elinde yırtık torbası,torba demeye bin şahit ister paramparça ve kirden gözükmez bir halde tıpkı ayakkabıları gibi yani ayakkabısı sadece bir tek ayakkabısı vardı,zaten 2. bir teke ihtiyacı da yoktu,sol ayağını geçirdiği yangın sonrasında kaybetmişti,sağ ayağıydı onu ayakta tutan bir de bastonu vardı, yaşlı babasından kalan son armağan.Battaniye bulmuştu çöpte çok şaşırdı ve sevindi tanrıya inanmamasına rağmen "aman tanrım!" diye haykırdı,çok sevinmişti yoldaşı Adsız'a sarıldı.Sokak köpeğiydi Adsız arada bir kaybolur ama akşam olmadan geceyi geçirdikleri favori parklarına gelirdi.4 yıldır aynı park,aynı bankta kalırlardı acaba bu bi alışkanlıkmıydı yoksa başka bir sebebi varmıydı?
Sevinçten gözleri dolan Ren ağlamaklı bir ses tonuyla Adsız'a fısıldadı "bak dostum bu bizi sıcak tutmaya yeter"hiçbir söz bu mutluluğu tarif edemez,hiçbir maddiyat bu mutluluğa ulaştıramazdı.Yemyeşil gözleri, altın sarısı uzun saçlarının ardından parlıyordu.Hava iyice kararmaya başalamış,Ren ve Adsız oyunlar oynayarak evlerine dönmekteydi.Bu gün onlar için çok kârlı geçmişti.O kadar sevinmişti ki bir anlığına açlığını bile unuttu.Parka geldiklerinde Güneş ışıkları çoktan kaybolmuş yerlerini geceye bırakmışlardı.Her zamanki bankına kıvrıldı,battaniesine sıkı sıkı sarıldı çok geçmeden uyuya kalmıştı.Aklında yarının daha iyi bir gün olacağı düsüncesi ile.
Adsız'ın havlamalarıyla uyandı,her zaman olduğu gibi bu gün de Adsız parkın kedileriyle çekişiyordu.Ren gitti ve dostunu sakinleştirdi.Gezmeyi çok severdi farkli yerler gezip,yeni maceralara atılırdı. Ayrıca okumak da en büyük hobileri arasındaydı,okuyamıyordu ama gazetelerin resimlerine bakmak onu çok mutlu ediyordu.Kendini daha sosyal hissediyordu,daha bilgin...
Kaderine inat çok yakışıklı bir çocuktu.Görenlerin gözlerini kamaştıran altın sarısı saçları,okyanuslardan bile daha mavi,güneşten bile daha parlak kocaman gözleriyle bu yaşama tepki olarak yaşıyordu adeta.
Tabi buna yaşamak denirse...