- 9 - İlk Dersimiz

80 6 0
                                    

İnsanlar yorgun varlıklardır. Yaşadıkları hayatların içinde sürekli karşılarına bir engel çıkmasından, bir sağa bir sola koşuşturmaktan, yere düştüğü her vakit dizlerindeki acıyı kayda almadan tekrardan ayağa kalkmaktan ve hayallerinin iplerini avuçlarının içinden kayıp gitmemesi için çabalamaktan...

Hayat, bir uçurumun kenarında hayallerimin suya düşmemesi için halatla yukarı çekmek kadar anlamsızdı. Ellerimle çektiğim halat avuç içlerimi kan içinde bırakırken halatın, yukarı çektiğim hayallerimin boynuna dolanarak can vermesi kadar da acıydı. Çabalamıştım ve bir o kadar da yorulmuştum. Oysa bilmem gerekirdi çabalamak, bazen yeterli bir seçenek değildi. Ama hayat, engelli bir koşu pistiydi öylece yatıp güneşlenebileceğimiz bir havuz kenarı değil.

Üzerinden zorluklarla atladığımız engeller yerine bir yenisini bırakırken bize sadece bu yolda devam etmek kalıyordu. Üzerinden atlarken ayağımın takılarak düştüğüm her engel, daha çok hırs yaparak yerden kalkmamı sağlıyordu. Tabi biraz umutsuzlukta beraberinde geliyordu.

Didem Hoca'nın önerisi benim için bu piste kestirme bir yolu gösteren tabela olurken, Alpay'ın yaptığı şey ben görmeden tabelayı yerinden sökerek daha uzun bir yolu gösteren yere koymaktı. Bacaklarımda koşmak için güç azalıyordu ama kazanmamın tek kuralının pes etmek olmadığını iyi biliyordum.

Alpay'ın kantindeki masalardan birine yerleştiğini görmemle bir kaç adım attıktan sonra karşısındaki sandalyeye oturdum. Gözlerini benim üzerimde sabitlemesiyle o hariç etraftaki her nesneye bakmaya çalışıyordum. Akasya çiçeği! Burnuma dolan akasya çiçeğinin kokusu gözlerimi harekete geçirmişti. En son bu kokuyu aldığımda İngiltere'deki evimizin bahçesindeydim. Şimdi ise bu devasa büyüklükteki okulun yine onun gibi devasa büyüklükteki kantinindeyim.

''Vazgeçmeyecek misin?''

Alpay'ın sesi başımı onun olduğu tarafa çevirmemi sağlarken gözlerim gözlerinin tam karşısında durmuştu. Başımı olumsuz anlamda sallamam onun da başını başka tarafa çevirerek olumsuz anlamda sallamasını sağlamıştı. Bu hareketine karşılık yüzümde tebessüm oluşması ona hak vermeyeceğim anlamına gelmiyordu. Sonuç olarak hangi insan öğlen arası boyunca peşinde gezen ve ona sülük gibi yapışmış bir kız isterdi ki?

''Neden bana bir şans vermeyi denemiyorsun?'' Böyle bir şansın olmadığını bildiğim halde sesimdeki ton bu şansın olduğuna inanıyormuş gibi beklenti içinde çıkmıştı.

Sandalyede oturuşunu dikleştirdi ve gözlerini az önce olduğu yere gözlerimin içine sabitledi. ''Mesele seninle ilgili değil. Asıl mesele Didem Hoca'nın sürekli bir şeyleri yapmam için beni seçim yapmam zorunda bırakıyor olması.''

''Üzgünüm.'' Kendimi suçlu hissetmiştim. Daha doğrusu suçlusu bendim. Kendi isteğiyle bana yardım etmesi gerekirdi, onu zorlayan bir seçimin karşısında değil. ''Böyle olacağını tahmin etmemiştim.''

''Seni suçlamıyorum. Sadece...'' Söyleyeceği kelimeleri tartıyor sonra da söylüyormuş gibiydi. Bir an için duraksadığında sadece ağzından çıkacak olan kelimelere odaklanmıştım. ''Ya da herneyse. Kendime içecek bir şey alacam sende ister misin?''

''Hayır, teşekkürler.''

Alpay masadan kalkıp gittiğinde tek yaptığım şey öylece bakmak olmuştu. Onun haklı olduğunu biliyordum ama yine de bana yardım etmemesi bir engele daha takıldığımı gösteriyordu. Yanımdaki sandalyeden çıkan gürültü başımı çevirmeme sebep olmuştu ki boş sandalyenin yerini Kumru almıştı. Gözlerine yaptığı gölgeli makyaj her ne kadar mavi irislerini güzel gösterse de şuan benim üzerime sabitli oldukları için daha çok korkutucu geliyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 08, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AKIL HOCAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin