Köksüz çiçekler gibi kalakalırmış ortada. İnsan sevdiğini kaybedince..
"Cenaze için tüm hazırlıklar tamamlandı beyim."
Dylan bu cümleyi duyduğunda belli belirsiz başını sallayarak askeri Eric'i onayladı. Odasındaki devasa yatağın hemen bitişiğine dayadığı tahta sandalyede son üç gündür yaptığı gibi kıpırdamadan oturuyordu. Başı bitkin bir halde öne doğru eğilmiş, gözlerini bile kırpmadan yatakta boylu boyunca uzanan bedene bakmaya devam etti.
Üç gün geçmişti.
Kırk yıl düşünse bile tahmin edemeyeceği o olaydan sonra zaman kavramını yitirmiş gibiydi. Üç koca gün.. Gözlerini görmeden, sesini hiç duymadan, nefesini bile hissetmeden saatler geçirmişti.
Genç adamın nefes aldığı her an işkence gibiydi. Sanki bir el kalbini avucunun içine almış ve var gücüyle sıkıp yavaş yavaş ölmesini istiyordu. Çektiği ızdırabın, kalbindeki geçmek bilmeyen ağrının, nefesini kesip soluk almasını engelleyen her hatıranın tarif edilebilecek bir yanı kalmamıştı. Saatlerce hatta günlerce konuşsa şu anda içinde bulunduğu ruh halini anlatacak bir kelime yoktu. Dylan'ın üç gündür neredeyse hiç konuşmaması da bu yüzdendi belki de.
Canı yanıyordu.
Fakat her zamanki gibi değildi. Başkaydı. Diri diri yakılmak gibi bir şeydi. Daha fazlasıydı.. Ölüm gibiydi. Ama ölmüyordu. Fakat yaşamıyordu da..
"Bütün askerlerin cenaze için çiçek toplamışlar."
En yakın dostu Ethan durgun bir ses tonuyla konuştuğunda Dylan onu sesi sanki çok uzaklardan geliyormuş gibi zorlukla duyabildi. Ethan haberi alır almaz Dylan'ın kalesine gelmişti. Ve genç adamı yalnız bırakmamaya çalışıyordu.
Dylan derin bir nefes verdi. Demek askerleri onun için çiçek toplamışlardı? Zaten karısı garip bir biçimde çiçekleri çok severdi. Ölürken bile bir tanesini göz kulak olması için Dylan'a vermemiş miydi? Dylan onun son çırpınışlarını anımsadığında içi titremişti.
'Deli kadın..' diye düşündü kendine engel olamayarak. Her zaman tuhaf bir şekilde davranmasa olmazdı zaten. Bu kaleye ayak bastığından beri ortalığı karıştırıp durmuştu.
Artık küçük karısı rahata erebilirdi. Dylan onun gittiği yerde çiçekten bir bahçede uyuyacağından adı gibi emindi.
"Üzerini değişitirecek misin artık?"
Ethan'ın sorusu diğerleri gibi havada asılı kalmıştı. Dylan hiçbir konuşmaya katılmak istiyor gibi görünmüyordu. Günlerini büyük bir sükunetle birlikte üzerinde bulunduğu tahta sandalyede oturup karısını izlemekle geçiriyordu.
Üzerinde hala o günkü kıyafetleri vardı. Gömleği kurumuş kanla lekelenmişti. Karısının kanıyla..
Dylan son üç gündür yaptığı gibi o ana yeniden gitti. Gözünün tam önünde fırlayan ok zihninde o kadar canlıydı ki, sanki o anları tekrardan yaşıyor gibiydi. Ok karısına bir kez daha bu kez zihninde saplandı. Ve Dylan hiçbir şey yapamadı.
Engel olamamıştı. Yine..
Ok bir kez daha hareket etti. Daha sonra bir kez daha.. Bir kez daha.. Dylan bu görüntüyü aklından silemiyordu. Sanki ruhu o anda sıkışıp kalmıştı. Defalarca okun karısının küçük bedenine saplandığını görüyor ve hiçbirinde onu kurtaramıyordu. Bir an için yerinde huzursuzca kıpırdandı.
Engel olamamıştı. Yapamamıştı.
Yaşananlar bir kabus değil, gerçeklerdi. Dylan onu koruyamamıştı. Durmadan konuşup başını ağrıtmasından şikayet ettiği kadın ölmüştü işte. Karısı artık yoktu.