Salak şey daha adımı bile doğru yazamıyor gelmiş bana mesaj sapıklığı yapıyo salak şey … babanın ölmesine sevindim ne demek ?... benim babam ölmediki”mal işte kafaya takma bebeğim “işte benim iç sesim haa bu ara tanıştırıyim iç sesim zoe-evet ikici ismimle sesleniyorum- zoe haklıydı kafaya takmamalıydım telefonu yatağın üstüne fırlatıp dolabın karşısına geçtim kot pantolon ve kırmızı kazağımı giydim kahverengi çizmelerimi giyip saçımı yıkadım kalın bi göz makyajı yapıp aşağı indim çocuklar televizyon izliyorlardı yanlarını gidip oturdum zayn yanıma otrup kolunu boynuma attı “nereye böyle güzellik” yüzüne boş boş baktım gerçekten nereye gidecektim …aslında babamı şirkette ziyaret etsem fena olmazdı “babamı görmek için şirkete” hepsi bana dönüp sanki delirmişim gibi baktılar “bi sorunmu var” liam yanıma gelip yüzümü ellerinin arasına aldı “claire biliyorum çok kötü bir şey ama sorunlarını kaçarak çözemezsin onlarla yüzleşmen gerek” ne saçmalıyo bu “benim bi sorunum”yok deyip yüzümü ellerinin arasından kurtardım tek sorunum dün geceki kabustu…babamın öldüğü hakkındaki kabus “babamın yanına şirkete gidiyorum ne demek o zaman?”diye atıldı noel babam “nevarki babamı özledim hem” liam yüzümü tekrar arasına aldı “baban dün öldü claire …hatırlamıyomusun?dedi endişeyle “ benim babam ölmedi …yaşıyo dün sadece kötü bi rüya gördük o kadar “diye bağırdım Louis yerinden kalkıp bana sarıldı “ öldü…babam öldü…takım elbiseli devim öldü öylemi” gerçek olamazdı louisin kollarından kurtulup odama çıktım kapıyı kilitleyip yere oturdum bacaklarımı karnıma çekip ağlamaya başladım
1 ay sonra
---------------------louis’in gözünden--------------------
Onu böyle görmek canımı acıtıyordu onu o kadar zamandır tanıyorum ama hiç bu kadar güçsüz olduğunu görmemiştim babası onu idolüydü o ne yaparsa yapsın babasını deli gibi seviyodu onu kaybetmek claireye çok büyük bi hasar verdi bunu hissede biliyorum çünkü bakışları bile değişmişti daha sert daha acımasız ve kinci bakıyordu hayata,kendine…bize büyük bi kin tutmuştu bi insan bu kadar kin tuta bilirmiydi bilmiyorum …adeta gözlerinden ateş saçıyordu geçen gün mutfakta bi bardak kırmış geldi bize bağırıyor onun orda ne işi var diye yav duruyodu işte kedi yerinde her zaman bağırmak için bi neden arıyordu onu anlıyorum diyemem çünkü böyle bişey yaşamadım ama bu kadar yeter kendine gelmesi lazım odasına çıkıp kapıyı açtım yine ağlıyordu yanına gidip oturdum başını göğsüme yasladı ağlamaya devam etti sora yerinden kalkıp ceketini giydi ve yine 2 haftadır olduğu gibi ortalıktan kayboldu
---------------claire nin gözünden-----------------------------
arabaya binip piskoloğuma doğru sürdüm son bikaç ay içinde tamamıyla bitmiştim o kadar agresiftimki artık benbile kendimi bi köşeye çekip pataklamak istiyordum bu yüzden 2 haftadır piskolojik tedevi alıyorum doktorum paranoid kişilik bozukluğu teşhisi koydu saçma ...ama tedavi olmak zorundayım çevremdekilere bunu yaşatmaya hakkım yok özelliklede harry'e bir aydır ne yaparsam yapayım alttan alıyo ve buyüzden kendimi bok gibi hissediyorum doktorumun ofisine gelnce arabayı park edip binaya girdim bordo halıyı takip edip asansöre bindim kocaman aynalarla doluydu mona şuan burda olsaydı saçını başını düzeltir makyaj yapardı asansörden gelendimg sesiyle kapılar açldı geniş bir holun somunda isabellanın masası ve geniş kanatlı bir kapı vardı kapıya kadar uzanan kahverengi bir halı vardı iki tekli koltuğu camın kenarına koyup bir bekleme bölümü yapılmıştı kapıya doğru ilerleyip ısabellaya merhaba dedim ve kapıyı açıp içeri girdim masasının başında oturmuş harıl harıl çalışan piskoloğum tony'e "merhaba tony"dedim kafasını kaldırıp bana baktı otumamı isteyip dosyalara geri döndü yerimde kıpırdanıp işini bitirmesini bekledim işi bitice ayağa kalkıp karşıma oturdu sarı saçlarını yine taramamış veya şekil vermemişti sadece birkaç defa sağa sola savurduğu bariz bir şekilde belliydi the beatles tişötünün altına kot pantalon ve spor ayakkabı giymişti masasından bi kağıt ve bi tükenmez kalem alıp ban uzattı "yaz" diye komut verdi "ne yazayım " biraz düşünmüş gibi yapıp "ki tane renk yazmanı istiyorum " kalemi ve kağıdı alıp düşünmeye başladım beni " fazla düşünme bayan sadece aklından o sırada geçen iki renk istiyorum" diye uyardı ve yazdım mavi ve yeşil... mavi en sevdiğim renklerden biride yeşil ? saçma ...bu arada bunu artık sürekli kullanır oldum ne zaman söylicek bişey bulamassam söylüyorum saçma işte...kağıdı tonye uzatıp koltuğa yaslandım kağıda uzun uzun baktıktan sonra kaşlarını çattı sonra ifadesini normala döndürüp ayağa kalktı ve ceketini giydi ben ona şaşkınca bakarken "hadi " dedi "nereye gidiyoruz randevumuza n'olcak?" yanıma gelip beni kolumdan çekiştirdi " hadi bu günkü randevumuzu dışarda" dedi asansöre binip ımpalasına bindik haa bu arada tonyi kıskandığımı ifade etmek istiyorum adamım ımpalası var ...off beni böyle bi arabam olucak ki... tony radyoyu açıp şarkıya eşlik elmeye başladı kulağıma dolan louisin sesiyle istemsizce sırıttım sahil kenarına gelinve ımpalayı park etti ve aşağı indik banklardan birine oturduk ve okyanusu izlemeye başladık "ne düşünüyorsun" "bilmiyorum" gerçekten bilmiyormuydum "doğruyu söyle"dedive omzuyla omzuma vurdu ona döüp aynısını bende ona yaptım sırıtıp önüme döndüm " okyanus ne güzel değilmi bağzen okadar durgun ve sıkıcı ki ...ama sonra birden muhteşem dalgalar ve kasırgalar,hırçın ve kızgın gibi sanki içinde yer yüzündekileri cezalandırmak isteyen ama ordan dışarı çıkamayan biri var her zaman sinirli fakat arada yalancı bi durgunluk , asla uslamaya küçük bir çocuk ,dizginlenemeyen bi at gibi Denizin içinde yaşayan balıkları düşünsene. Denizin içinde hapsedilmişsin fakat sonsuz okyanuslarda özgürsün ....saçma " bana dönü yüzünü buruşturdu "yapma şunu" "neyi?" "söylicek birşey bulamayınca saçma demekten vazgeç" "tamam " " o zaman bu günlük bu kadar yeter istersen bırakıyim " ayağa kalkıp "hayır saol" dedim o arabasına mı desem mucizevi şeyei desem bilemediğim şeye doğru ilerledi birden akıma arabamı otoparkta bıraktığım aklıma geldi "hey tony" bana dönüp "efendim dedi " "arabam otoparkta kaldıda gönderirmisin dicektim" "tamam" deyip ımpalay bindi kulaklığımı takıp avril lavgine 17 dinlemeye başladım