Az ilerden gelen silah sesleri ve tepemizde gezen savaş uçakları havadan ateş açarak Osnavlıların sonu olmak istiyordu.
2 senedir hiç durmadan devam eden savaş sonucunda çoğu aile yok olmuş, kayıplar vermişti. Ama yinede bir yerlerde bu savaşa dur demek için bulunan Osnavlılar vardı. Babam ve annem gibi...
Babamın ve annemin kanında Türklük de vardı. Ama onlar tam bir Osnavlıydı. Hiç bir zaman vatanımıza zararı dokunacak bir şeyler yapmaz ve askerlere yardımda bulunurlardı. Devletin zor durumlarında bağış yapar hatta gerektiğinde kendilerinden bile taviz verirlerdi...
Bir sokak ilerimde yere bomba düştüğünde bunu kulak zarımı yırtacak derecede çıkan sesten ve insanların çığlıklarından anladım. İki haftadır yaptığım gibi saklanacak bir yer arıyordu gözlerim ve sonunda arkamda kalan, bombalar ve mermiler yüzünden delik deşik olmuş binaya girdim.
Annemi, babamı ve kız kardeşimi kaybetmenin verdiği acıyı yaşayamadan, iki haftadır hayatta kalmak için çabalıyordum. Yanımda sadece sırt çantam vardı ve ne olursa olsun onu kaybetmem gerekiyordu. O sırt çantası benim bu ülkeden kaçış biletimdi.
İçinde, babamın savaş başlamadan önce, savaşın başlayacağını anlayıp 6 yıl geçerli olarak çıkarttığı pasaportlarımız vardı. Babam ve annem Osnav'ı hayatta bırakmazlardı o yüzden sadece benim ve İzmir'in pasaportu vardı. Bu ne kadar içimi acıtsa da bu gerçeğe kendimi alıştırmak zorunda kalmıştım çünkü ne yaparsak yapalım bu gerçeği değiştiremeyecektik...
Bundan 1 ay öncesine kadar sadece askerler etrafta dolaşır onlara karşı çıkanı ve olay çıkartacağını düşündüğü insanları öldürürdü ama 1 ay önce, havada, -sözde- güvenliğimizi sağlayan uçaklar bomba yağdırmaya başladı. Disnop'un askerleri de durduk yere insan öldürmeye başlamıştı bu yüzden babam bizi başkente götürmek için bir hafta uğraşarak Askaniov'a getirdi. Başkent olan Askaniov da tıpkı diğer şehirlerimiz gibi yok olmaya yüz tutmuştu lakin hala ülkenden bir çıkış yolu vardı. O yolda Askaniov'du...
Diğer bir haftayı da Askaniov da kalarak geçirecektik. Babamı ve annemi öldürsek, Osnav'ı bırakıp gitmezlerdi, öylede oldu malesef. Canları pahasına Osnav'ı korudular ve gözümün önünde mermi yağmuruna tutularak öldürüldüler. O anki mermi sesleri ve görüntüler hiç bir zaman beynimden çıkmadı, çıkmıyor da zaten. İzmir ise annem kanlar içinde yere yığıldığında onun yanına koşup, bırakmak istemediği için Disnop askerleri tarafından öldürülmüştü. Tüm bunlar gözümün önünde gerçekleştiğinde ne yapmam gerektiğini şaşırmış bir şekilde saklandığım yerden öylece onların cansız bedenlerini seyrediyordum.
Ailemi benden aldıklarını fark ettiğimde her şey için çok geçti. Yapabilecek hiç bir şey olmadığını anladığım an son kez onlarla vedalaşmak adına yanlarına giderek, soğuk olan cansız bedenlerine sarılıp öptüm. Son kez babama sarıldıktan sonra babama, ona verdiğim sözü tutacağımı söyledim. Babam için başarılı bir mimar olacaktım, dünyanın tanıdığı bir mimar.
Babamın o kadar büyük ve harika ötesi planları olmasına rağmen sürekli birileri onun önünü kestiği için hiç bir zaman dünyada tanınan bir mimar olamamıştı ona rağmen ülkenin ileri gelen mimarlarından olmasına da kimse engel olamamıştı. Sarıldığım babamdan yavaş yavaş uzaklaşarak kalktım. Kalan son gücümle tekrar cansız bedenlerine bakarak orada uzaklaşmaya başladım...
Şu an ailemin yok oluşunun acısını bir kenara bırakarak hareket etmek zorundaydım yoksa burada ölüp gidecektim, ki babam bunu istemezdi. O her zaman beni güçlü bir kız olarak görmüş, güçlü bir kız olarak yetişmem için de elinden geleni yapmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OSNAVLI
Teen FictionBabasına verdiği sözü tutmak için her şeyi yapan bir kız. Mevsim Anka Saygıner. Gerçek aşkı bulur ve babasına verdiği sözle gerçek aşkının arasında kalırsa ve bunun üzerine de öldüğünü düşündüğü ama aramaktan bir ana bile vazgeçmediği kardeşinin iha...