9. " Renksiz bir hayat"

8K 580 159
                                    

                                9. BÖLÜM
                         "Renksiz Bir Hayat"

''Artık sığınacağım bir liman yok."

Sözlerimden sonra hiçbir şey söylemedi. Gözlerini boynumdan çekti ve kucağına aldı. Sessizce merdivenleri inerken kolyenin düştüğü yere göz ucuyla bakıp soğuk bakışları ile ilerlemeye devam etti.

Evin kapısının önünde farları açık duran arabanın önünde durdu. Korumalardan biri kapıyı açınca bir dizini hafif bir şekilde kırıp arabanın arka koltuğa bedenimi nazikçe bıraktı. Bana bakmadan kapıyı kapatıp korumaya bir şeyler söyledikten sonra evin içine tekrardan girdi.

Bir kaç dakika önce girdiği evin kapısından çıkıp tekrar arabanın önüne geldi. Koruma direksiyona geçince o da hemen ön koltuğa oturdu. Araba hareket edince sırtımı koltuğa yaslayıp ayaklarımın yere değmemesi için hafif yukarıda tuttum. Taşlı yollarda ilerlerken ayaklarım bir kaç kez sert bir şekilde yere değince açıdan inlememek için dişlerimi birbirine bastırdım.

Şehrin içine girdiğimiz zaman bedenim birazda olsa rahatlamıştı. İtalya'nın renkli sokakları oldukça güzeldi. Eski döneme ait olan evleri insanı içine çekiyordu. Tek sorun fazla kirli gözükmesiydi. Sanki caddeler uzun zamandır temizlenmemiş gibiydi. Bu ayrıntıyı atlayarak camdan dışarıyı izlemeye devam ettim.

Arabanın sessizliği beni boğmuştu. Aslında Mehan'ın sessizliği huzursuz ediyordu. Onun oturduğu koltuğun arkasında oturduğum için yüzünü ya da ne yaptığını tam olarak göremiyordum. Sessizliği bozmak adına pencereyi yarıya kadar açtım. Sokakta oynayan çocukların sesi ve çalgıcıların İtalyanca söylediği şarkılar sessizliğin hissettirdiği tüm huzursuzluğu ruhumdan çekip almıştı.

Kırmızı ışıkta durunca sebze ve meyve satan bir marketin önünde elinde gitarıyla şarkı söyleyen genç bir kız vardı. Güzel sesiyle eğlenceli bir şarkı söylerken yan tarafta bulunan diğer dükkan sahipleri dans ediyorlardı. Yüzlerinde bulunan gülümsemeyi inceleyince bu gülüşe hiçbir zaman sahip olamadığımı fark ettim.

Böyle küçük şeylerden bile mutluluğu asla yakalayamamıştım. Yeşil ışık yanınca mutlu bir şekilde şarkı söyleyen ve dans eden insanları geçmiştik.

Camı yavaş yavaş kapatırken kimsenin duyamayacağı bir tonda fısıldadım.

"Sen gerçekten mutlu olabildin mi, Ronya?"

Camdan uzaklaşıp sırtımı tekrardan koltuğa yasladım. Dakikalar sonra hastanenin önün gelmiştik. Mehan arabadan inip kapımı açınca arkama bile bakmadan kaçıp gitmek istedim. Düşüncelerimi duymuş gibi bedenimi kucağına alıp bacaklarımı sıkı sıkı kavradı.

İnsanların beni görmemesi için başımı göğsüne yaslayıp saçlarımın yüzümü kapatmasını sağladım. Beni nereye götürdüğünü tam olarak bilmiyordum. Kukla gibiydim. Mehan iplerimi nasıl hareket ettirmek isterse ona göre hareket ediyordum. Bu duruma sinirlensem bile yapabileceğim bir şey yoktu. Bilmediğim bir ülkede bilmediğim bir insanın beni korumasına izin veriyordum.

Mehan biriyle konuşunca düşüncelerimden sıyrıldın. Konuşmaya dikkat kesilince İtalyanca olduğunu anlamıştım. Ne konuştuklarını ya da kiminle konuştuğunu bilmiyordum. Konuşmalar kesilince yürümeye devam etti. Asansöre bindiğimizi çıkan sesten anlamıştım. Bizimle birlikte bir kaç kişi daha asansöre binmişti. Seslerinden anladığım kadarıyla küçük çocuklardı. Başımı hafifçe göğsünden kaldırdığım zaman asansörün aynasından gözlerimiz kesişti.

RUHU RUHUMA DOLANAN ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin