The Beatles - Because
***
Gökyüzünde mükemmel bir mayhoşluk vardı ve neredeyse gökteki tek renk pembeyle beyazın karışımıydı. Kar yağıyordu, deniz kenarındaydım, kumsalda kimse yoktu, Eros'un oku vardı ya hani? Muhakkak duymuş olmanız lazım ama ben yine de duymamışsanız diye anlatıyorum şu atıldığı zaman kişileri birbirine âşık eden ok? Hah, işte o bendeydi. Aşk tanrısı olmak en çok da kış zamanları güzeldi ve etrafta birbirine kar atan onlarca insan varken avuç içlerimin kaşınması kesinlikle içgüdüsel değildi.
Edebiyattan pek anlamam belki anlamam gerekiyor ama bilirsiniz veya bilmezsiniz, bilemiyorum ben yine de söyleyeceğim tanrı olmak harika betimlemeler yapmak değildir. Zaten benim işim de betimleme yapmak değil insanları birbirine âşık etmek bu yüzden afili cümleler kuracak değilim çünkü buna yeltendiğim an başarısız olacağımdan son derece eminim. Evet, daha önce denedim ve harbiden bin pişman ve başarısız oldum. Her neyse olay gününü ve saatini anlatmakla başlayacağım. O gün kar yağan bir gündü ve o saatte de kar yağıyordu. Pekâlâ, bu pek komik değildi kabul ediyorum ancak zaten bu da komik bir hikâye değil ve laf aramızda ben de işi sakız gibi uzatmaya bayılırım.
O gün kar yağıyordu ve ben de acaba okumu kime atsam kime atsam diye düşünüp duruyordum. Köşede birbirine kar yollayan ikiliyi birleştirsem çok tatlı olabilirdi ya da az ilerideki sarışını bankta oturmuş selfie çeken kız âşık etsem falan. Lakin ben kolay lokmalarla ilgilenmezdim çünkü tanrıydım be! Kolay olacak şeyleri herkes yapardı önemli olan zor adımlardı. Bu yüzden daha önce de milyon kez yaptığım gibi deniz kenarındaki arkadaş grubuna bakmıştım. Ayağa kalktığımda hedefi çok iyi tutturmam gerekli diye fısıldayıp duruyor ve gözlerimi kısarak ortamın havasını değiştirmeye çalışıyordum. Ok önce beyaz tenli bir oğlanın tam kalbinin ortasına saplanmıştı ve hemen sonrasında acaba ona kimi yapsam diye düşünürken kayan ayağımla birlikte bir diğer ok da beni bulmuştu. Kalbimin köşelerinde hissettiğim sızıldama aniden arttığında duygu patlaması yüzünden kafayı yiyecek raddeye gelmek üzereydim.
Bunun üstüne onun kafasını bana çevirmiş olması da cabasıydı.
Bana baktıktan sonra gözlerini kaçırarak önüne döndüğünde yüzüne yediği kartopuna az önceki gibi gülmüyordu ve ben de tam anlamıyla acaba canı acımış mıdır, diye düşünmekten mitoz bölünmek üzereydim.
"Siktir be." Demiştim, dudaklarımı ısırırken. En son böyle bir şey olduğunda zamanın milyar yıl öncesindeydim ve karşımda da kelebek kanatlı Psykhe vardı. Ona olan aşkım yüzünden yataklara düşmüşken tekrar aynısını yaşama fikri kalbimi yerinden oynatmıştı. Âşık etmek güzeldi. Âşık etmek gerçekten çok güzeldi fakat aynısını âşık olmak için söylemek ne yazık ki mümkün değildi. Titremeye başlayan ellerim ve kaybolmuş kanatlarımın tanıdık hissi yüzünden ağlamaya başlamak üzereyken oradan uzaklaşmak üzere olduğunu fark etmiştim. Eh, ben bunu yaparken o da ara ara bana bakmaya devam ediyor ve gülümsediği her sefer de talan oluyordu.
"Mahvoldum." Diyebilmiştim, sessizce. "Bu sefer Zeus yok edecek beni kesinlikle mahvoldum." Tabii o sıra bir insana duyulan aşkın bir tanrıya duyulan aşktan daha kuvvetli olduğundan bihaber olduğum için düşünebildiğim tek şey Zeus'un bana ne yapacağıydı. Daha sonraları az önceki çocuktan ayrılmamak için tanrılığımdan feragat etmek isteyeceğimi bilmiyordum.
"İyi bok yedim, gerçekten." Ayağa kalktığımda üstüm başım ıslanmıştı ve ben de onca gezegen içinden kalkıp da en mavilisini seçtiğim için ziyadesiyle pişman olmuştum.
Tüm gece boyunca o oğlanın kapısının önünde otururken kendimi 'sokaktan geçen insanları vuracağım burayı seçtim çünkü atmosfer iyi' diyerek kandırmaya çalışıyordum lakin ne yazık ki başarılı olmak şurada dursun inanmanın yanından bile geçemiyordum. Acaba yukarıda ne yapıyor diye düşünürken, 'seni düşünüyor aptal' diyen iç sesim yüzünden gülmeye ve neredeyse kıkırdamaya başlamak çok küçük düşürücüydü. Belki de onu bir başkasına âşık etmeliydim ve böylelikle işin içinden sıyrılmalıydım. Yani aşkından yanmaya başlamadan önce böyle yapsam iyi olurdu fakat yüce Zeus aşkına(pek yüce olduğu da söylenemezdi gerçi ama) kıskançlıktan delirirdim. Şimdi bile kendi düşüncelerim yüzünden kendimi aleve vermek isterken bunu eyleme döktüğümde neler olabileceğini düşünmek bile istemiyordum.