İnternetim yok arkadaşlar. Bölümleri ya cafeden yada bedava bulduğum bir wifi ağından yazıyorum. Şuan 1 mb lik internet paketim ile yazdım. Yanlışlar varsa affola. Ve tatil başladı ne güzell. Bol bol dinlenin.
Sahi kaç gün olmuştu. Luhan ın o masum hayalleri, hayata parlak parlak gülümseyen umutları öleli kaç gün olmuştu. Bu odada yatağın üzerinde kaç gece titreyerek kendi yaralı bedenine sarıldığı kaç gün geçmişti. Titremesi soğuktan değil de acıdan travmadan yıkılmışlıktan olalı kaç gün.
Atlatamamıştı. Herkesin dediğine söylediklerine göre yanlış giden bir şeyler vardı. Herkes "atlatacaksın" "geçecek " "unutacaksın" "herşey eskisi gibi olacak" diyorlardı. Ama olmuyordu işte. Atlatamıyordu, geçmiyordu, iyi değildi, eski Luhan ı hatırlamıyordu bile. Yani Luhan atlatamamıştı.
Sırtı kapıya dönük bir şekilde yatağında cenin pozisyonunda gözlerini bile kırpmadan camdan gökyüzüne bakıyordu Luhan. Şişen gözleri, ağlamaktan moraran göz altları, günlerdir konuşmadığı ve doğru dürüst bir şey yemediği için kuruyan dudakları.
Sanki ölümü tatmış bir ruh gibiydi çünkü onun ruhu ölmüştü. Yaşıyordu ama neye göre. Kime göre. Luhan ın umutlarını öldürmüşlerdi. Luhan ın benliğini o sımsıcak kalbini iyilik timsali gözlerini öldürmüşlerdi. Luhan ölmüştü işte. Her toprak altına gömülen ölü değildi. Yaşarken ölenlerde vardı. Luhan gibi...
Sessiz odada duyulan ses bile umrunda değildi. Duymuyordu, ilgilenmiyordu, kimin geldiği gittiğinin farkında bile değildi kimi zaman.
Yatakta yine aynı pozisyonda olan oğlunu gören adamın dolu olan gözleri iyice dolmuştu. O güçlü omuzları çökeli uzun zaman olmuştu. Oğlu en değerlisi ondan gideli bu haldeydi. Daha önce de yaşamıştı buna benzer olayları. Ama her zaman atlatmışlardı. Oda bilmiyordu bu kadar yıkıcı, bitirici şeyler yaşayacağını. Ama bu zamana kadar ki yaşadıklarının toplamının kat ve kat daha fazlaydı şuan yaşadığı şey.O oğlunu koruyamamıştı. O en değerlisini koruyamayıp iyilik, doğru bildiği şeyler uğruna feda etmişti. Belki de hayatı boyunca o güzel ruhunda taşıyacağı bir iz bırakmıştı o Luhan ında. Deli gibi heryerde Luhan i ararken. Tam onu bulduğunu düşünürken elinden yine kaçırdığı oğlunu bulamamış ve yine yıkılmışlık ile şirkete girmişti. Yine iz sürecekti. Oğlunun izini.
Şirkete girdiği anda herkesin dehteş içinde açılmış gözleri ile karşılaştı önce. Bunun nedenini önce anlamamıştı tabi. Ama giriş katının tam ortasında yere bırakılmış olan kanlı çarşaf ve üzerinde ki not ile neye uğradığını şaşırdı önce. Gözleri çarşafın etrafında biriken kalabalığa takıldı. İnsanların çalışanlarının bakışları öyle değişikti ki. Hüzün vardı.
Aklına gelen şey ile bir kaç adımda çarşafın önüne geldi ve elleri arasına aldı hala üzerinde ki kanın tam olarak kurumadığı yıkılmışlığın resmini. Boğazı düğümlendi önce. Yutkunamadı bile yaşlı adam. Çarşafın üzerindeki nota kaydı gözleri. Ve ardından peş peşe çarşafın üzerine düşen göz yaşları. Onun oğluna ne yapmışlardı. Nasıl yapmışlardı.
Dikkatli bir şekilde bakınca kanın yanındaki kurumuş meniler ile dizleri üzerine çöktü yaşlı adam ve omuzları sarsıla sarsıla ağladı. Utanmadan çekinmeden katlettikleri oğluna ağladı.
Onun oğlu sürtük değildi... O o hala tertemizdi. O babasının hala masum tatlı geyiğiydi.
İkinci gelen kanlı çarşaf ise umutlarını yavaş yavaş tüketmeye başlamıştı.
Onun oğlu ölüyordu... Luhanı o ....Şimdi ise birkaç adım uzağında olan oğluna doğru yürüdü ve ona sırtını dönük uyumadığına emin olduğu oğlunun arkasına oturdu. Dirseklerini dizlerine yasladı ve avucunu yüzüne gömdü. Dolu olan gözlerinde ki yaşlar yavaş yavaş ıslatıyordu yaşlı adamın yüzünü.
Derin bir nefes aldı ve titreyen sesi ile konuşmaya başladı;
"Affet oğlum. İşe yaramaz, elinden hiç bir şey gelmeyen bu beceriksiz babanı affet. Doğru bildiğim yoldan gittim. Blöf yapıyor sandım. Her şeyin sonundaydım. Onları ortadan kaldırmaya çok yakındım. Gerçek olduğunu anladım sonra. Sana ulaşmaya çalıştım. Gece gündüz uyumadım. Sen.." bir derin nefes daha "sen benim herşeyimdin. Hala da öylesin Luhan. Tam umutlarım tükenmişti. Seninle beraber ölüyordum Luhan. Herşeyi düşündüm herşeyi. Herşeyin sonundayken bir umut ışığı geldi bana. Şirketten yine elimde altıncı defa gelen kanlı çarşaf ile çıkarken koşarak bir çocuk geldi yanıma. Elinde küçücük bir not olan kağıt ile. Deponun adresi yazıyordu. Bunu kimin yaptığını neden yaptığını bilmiyorum ama o kişiye herşeyimi borçluyum. O an yanımda olan bir kaç adamım ile oraya gittim. Ben gelmeden önce bir kaos yaşanmış orada. Herkes yaralı bir şekilde yerde yatıyordu. Tam bir kaos. Kimse yoktu soracağım. Hiç kimse yoktu seni sorup yerini öğreneceğim. Deli gibi koştum ve"
ellerini yatan çocuğun omzuna koydu. Hafif sıkar bir şekilde oğlunu silkelemek ve kendine getirecekmiş gibi"orada seni buldum Luhan. Öylece bir duvar köşesinde kıvrılmış yatıyordun. O anda nefret ettim oğlum. Kendimden , dürüstlüğümden herşeyden nefret ettim. Seni öyle görünce öldüm sanki Luhan. Ne olur oğlum. Ne olur bana bak. Birbirimize iyi gelelim. Bende seninle ölüyorum Luhan "
Acı bir hıçkırık kaçtı omuzları çökmüş adamdan ve hızla Luhan ın yüzünün olduğu tarafa geldi. Boş boş hala dışarı bakan oğlunu görünce hıçkırıkları ve ağlaması çoğaldı adamın.Dizleri üzerine çöktü ve başını oğlunun göğsüne yasladı Deli gibi yalvarıyordu oğluna şimdi
" Benim güzel Lu' m. Ne olur bak bana lütfen. Bana gel oğlum. .. Gitme ne olur benimle kal Lu' m. Geçecek... Düzelecek..." bu sözlere belki kendisi bile inanmıyordu "eskisinden daha iyi olacağız. Oğlum Luhan ım. Bir kere bak bana hı?"
Luhan ona bakmamıştı. O yaşlı adamın ne yalvarışları nede gözyaşları işe yaramıştı. Luhan bir daha birine bakabilecek miydi ki?
..................................Hiddetle karşısındaki adama bağırıyordu Bay Park
"Boşa gitti. Herşey boşa gitti Kris. Japon çetesi Akihiko yu bize kim bulaştırdı bul. Birkaç saat ayrıldık depodan ama ne oldu bak. Arkamızdan elin Japonu geliyor benim esir tutmakta kullandığım depoyu dağıtıyor. Benim adımı lekeliyor. Kim kışkırttı o Japon yakuzayı bul Kris "
bütün siniri ile hala olanlara inanamıyordu. Bir günde her şey tersine dönmüştü Bay Park a göre. Tam Xiu yu dize getireceği gün Luhan ıda ellerinden kaçırmıştı. Sinirle derin bir nefes daha aldı
"Luhan onların eline geçmedi en azından. Babasının dizinin dibindedir şimdi. Çoktan eski hayatına dönüp bar disco dolanıyordur. Güzel çocuktu. Xiu konusu da biraz rafta kalsın. Şu yakuzaları halledelim önce.Kris patronun karşısında saygı ile eğildi ve
"Emredersiniz efendim" diyerek oradan ayrıldı.
Uğraşması gereken çok işi vardı. Bir çok sorun bir çok iş. Hepsini rahatlıkla halleder ve gerekeni yapardı. O işine önem verirdi nede olsa.
Ama bu günlerde o işleri yapmıyordu. Bir yere gidiyor ve saatlerce orada bekliyordu. Günler geçiyor ama o yine de bunu yapmaktan vazgeçmiyordu.Siyah impalasını değiştirmişti. Yerine beyaz bir audi furra almıştı. O beyaz renklerin adamı değildi ama bunu neden yaptığını oda bilmiyordu.
Son sürat artık resmen kiralamış gibi olduğu yere geldi ve arabasını durdurdu.
Cebinden telefonunu çıkardı ve son günlerde bir kaç defa iletişim kurduğu numarayı aradı.
Karşıdan gelen ses ile hemen söze başladı
"Akihiko ya söyle ona gönderdiğim belgeleri yerine ulaştırsın " karşıdan bir cevap almadan görüşmeyi sonlandırdı. Cevaba da ihtiyacı yoktu. O ne derse olurdu sonuçta. O Kris ti.Gözleri yerini biliyormuş gibi yine bir noktayı buldu ve saatler sürecek olan bekleyiş başladı Kris e göre. O yine aynıydı. Hiç değişmemişti. O yine o Park holdingin kapısından babası ile ilk defa giren küçük çocuktu. Kimseye güvenmez yardım etmez kimseyi dinlemez. Ama şu günlerde birini dinliyordu, içinde taşıdığı asıl Yifan ı.
Siyah gölge camlardan içerisi görünmüyordu ve herkes içeri de birinin olduğunu bilmiyordu. Çünkü hiç kimse bir arabanın içinde 12 saatten fazla oturmazdı. Bu delilikti belki de. Sabırdan fazlası lazımdı bunun için. Arabasına aşık olan biri bile bu kadarını yapmazdı. Bir neden?
O arabasına aşık biri değildi ama şu anda evinin önünde beklediği çocuğun aşk dolu gözleri. Heyecan dolu sözleri aklından çıkmıyordu. İlk tanıştıklarında ki anıları.
Onun nedeni de buydu. O 'o' masum çocuğa aşık olmuştu. Yani öyle sanıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SENİ KENDİME KAÇIRDIM
FanfictionKoltuğunda ki yaşlı adam elinde ki belgeleri hırsla yere fırlattı ve karşısında ki uzun boylu gence tıslarcasına emretti; '' 'O' nun en değerlisini kaçıracaksın Kris. Kaçıracaksın ve ben Xiu' yu dize getireceğim.Benim planlarımı mahvetmenin ne de...