Playlist: Plumb - Cut
▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬
∞
Sabah uyandığımda Meriç çoktan gitmişti. Yüzümü yıkayıp odaya geri döndüğümde başucumdaki kitabın üstüne bıraktığı notu fark ettim. Yatağın üstüne oturup kağıdı elime aldığımda düzgün el yazısının üstünde parmaklarımı gezdirdim.
Birkaç gün ortalıkta olmayacağım. Yanında olmayacağım ama içimde olacaksın. Sergi için sana ihtiyacım var. Lütfen... Dışarıda yalnız olma.
Bu süre içinde yanımda olmasan da benimle ol. Seni hissederim, sen beni hissettiğin sürece.
Not burada bitiyordu. Kağıdı ikiye katlayıp kitabın arasına yerleştirdikten sonra üzerimi değiştirmek için hareketlendim. O ortalıkta yokken onun için bir şeyler yapabilirdim. Her ne kadar resim ile ilgilense de intikam planlarını unutmadığına emindim. O benim için bir şeyler yapabiliyorsa ben de onun için ailesinin ondan sakladığı şeyi bulabilirdim. Annem bana hiçbir şeyin saklı kalmaması gerektiğini öğretmişti. Babamın bizi terk ettiğini bilerek büyümüştüm. Bunu bilmeseydim, babam sonradan ortaya çıksaydı annemi de kaybederdim.
Bana yalan söylediği için onu affetmezdim. Bundan emindim çünkü beni doğruyla büyüttüğü için anneme minnettardım.
Ve... Yeniden uyandığımdan beri sanki amaçsızdım. Bir işe yaradığımı hissetmeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden ona yardım etmek istiyordum.
Bir saat sonra Kahverengi Kafe'deydim. Semih beni beş dakika kadar beklettiğinde kafenin ismiyle uyumlu renkteki dekorasyonunu bolca inceleme fırsatı doğmuştu. Turuncu, kırmızı ve sarı renkleri şaha kalkmış bir atı anımsatan duvardaki aydınlatmanın gerçekten bir at olduğunu beş dakikanın sonunda fark edebilmiştim.
"Güzel değil mi?"
"Öyle."
"Geç kaldım, kusura bakma."
Karşıma oturduğunda içerinin dekorasyonunu incelemeyi bırakıp ona döndüm.
"Okulla ilgili birkaç şey vardı. Oraya daha önce hiç gitmedim. Babam birkaç kez okuduğum lisenin adına bir de üniversite olduğunu söylemişti ama hiç merak etmemiştim. Şimdi orada okuyor olacağıma inanamıyorum."
"Ben orayı seçenek olarak bile yazmayı düşünmüyordum."
Elime biraz daha yaslandıktan sonra "Neden karşı çıkmıyorsun?"diye sordum. Arkasına yaslanıp gömleğinin yakalarını düzeltti. Yüz hatları biraz gerildiğinde ince dudaklarını araladı.
"Çünkü o benim babam. Yaşadığım hayatı bana o sağladı. Onun parasıyla ve sahip olduğum soyadıyla bir yerlere geldim. Belki bunlar hiç olmasaydı yine iyi bir sporcu olabilirdim ama bu kadar kolay olmazdı. Ona nankörlük edemem. Eğer eğitim açısından bakacak olursak o haklı burası bana daha iyi eğitim verecek. Ondan uzaklaşmak istememi bununla kıyaslayamam. İkimizde beni düşünüyoruz. O sadece mantıklı olan taraf. Her neyse. Bu konu oldukça sıkıcı."
Gülümseyerek elini tuttum. "Sen her babanın sahip olmayı isteyeceği bir çocuksun."
"Ya ne demezsin." Elini çekip alnını kaşıdı. Bu konu onu rahatsız ediyordu. Belki böyle düşündüğü için ona süt çocuğu gibi yakıştırmalar yapılacağından çekiniyordu. O kesinlikle düşünceli ve nankör olmayan bir çocuktu. Ben kendi hayatımı kendim çizmek istiyordum ama o en az babası kadar mantıklı davranıp ona hak veriyordu.
"Cansu ve Bora yeniden birlikte. Bu konuda senin bir payın var mı?"
Gülümseyerek başını yere eğdi. Kesinlikle onun bir payı vardı. "Sadece ona hiçbir zaman birlikte olamayacağımızı söyledim."
"Senin açından hiçbir sorun yok?"
"Ne sorunu olabilir ki? O kız sıkıcı bir hayat demek. Ben böyle oldukça iyiyim."
Gözlerinde bir kırgınlık görsem de üstüne gitmedim. Onlarınki hiç başlamadan yarım kalmış bir ilişki gibiydi. Böyle olmaları ona ceza mı hediye mi bilmiyordum. Kendimi Cansu'nun yerine koyduğumda ne isteyeceğime karar veremiyordum. Semih'in yerine koyamıyordum bile. O tam bir gizli kutuydu. Gerçekte ne istediğini göstermiyordu.
"Yeniden böyle olduğunu görmek güzel."
Kafamı kaldırıp ona baktığımda tebessüm ederek "Boş ver."dedi. Ben ameliyattayken ya da baygınken neler yaşadığını bilmiyordum. Bu yüzden suçluluk hissetmeyi bırakamıyordum ama bunun onlara bir faydası olmadığını idrak ettiğimden beri bu konuda ağzımı açmama kararı almıştım.
"Semih sana söylememem gereken bir şey var. Bana yardım edebilecek tek kişi senmişsin gibi gözüküyor."
"Söyle bakalım. Kahraman olmaya bayılırım."
Siparişlerimiz geldiğinde garsonun uzaklaşmasını sabırla bekledim. Portakal suyumdan birkaç yudum aldıktan sonra masanın üstündeki ellerimi birbirine kenetledim.
"Meriç'in anne ve babasının ondan gizlediği bir şey var."
"Oh! Dur bakalım! Tuna Ailesi ve sırları! Ben almayayım!"
"Semih! Yardımına ihtiyacım var diyorum."
"Kayla, ciddiyim. O aile... Bırak her şeyi kendi aralarında halletsinler. O kadar şey oldu. Bak yine onlar birlikte ama biz... Koptuk. Eskiden birlikte vakit geçirirdik şimdi ise sadece özel günlerde nezaketen birbirine selam veren ailelere dönüştük. Onlar fırtına gibi. Çevrelerindeki herkesi parçalara ayırıyorlar."
"Meriç için?"
"Meriç benim için bugüne dek ne yaptı? Neden onun için bir şeyler yapayım ki?"
Derin bir nefes alıp verdim. Meriç'i ona karşı savunamıyordum. Semih haklıydı. O aile de tuhaf bir şeyler vardı. Herkesten uzak, buz gibi, karanlıktılar.
"Tamam ben kendi başıma hallederim."
"İyi yaparsın. Bir hata yapıp Ömer'e böyle bir teklifle sakın gitme. O kıvırcık asla değerli Meriç'in arkasından iş çevirmez buna müsaade bile etmez."
Hiçbir şey söylemeden portakal suyumdam yudumladım. Yalnızdım. Belki Semih'i ikna ederdim ama Ömer asla benim yanımda yer almayacaktı. Anne ve babasının Meriç'ten ne sakladığını öğrenmeden Meriç'in bu sırdan haberdar olmasını göze alamazdım. Onu üzecek bir şeyse annesiyle görüşebilirdim. Onları ikna edebilirdim. İçimden bir ses bunca zaman sakladıkları şeyin Meriç'in yararına olmayacağını söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kötü Çocuk IV
Подростковая литератураBu siyahlığın içinde kaybolmuş beyazın hikayesi. Kayla dünyaya gözlerini yeniden açtığında her şey eskisi gibiydi ama kendi öyle değildi. Meriç ile ilişkileri bir aile sırrıyla toparlanamayacak parçalara ayrıldığında artık geri dönüşü yoktu. Bazen...