Müslüm Gürses - Nilüfer
Aşk mevsimlerle yaşanıyor olsaydı Chanyeol baharı yaşıyor olurdu. Kyungsoo'yla geçirdiği günlerin güzelliği sarhoş ediyordu onu. Yastık konuşmalarının arasında uykuyu unutuyorlardı. Chanyeol göğsünde gıdıklanmasına neden olan nefeslerle uyanmaya alışmıştı. Alıştığı nefesleri sonsuza kadar sahiplenmeye karar vermişti.
Stüdyosunda yeni parçası üzerinde çalışırken durmadan gülümsemesi ve bilgisayarının solunda duran yüzük kutusu odaklanmasını engelleyince bütün işlerini yarım bırakıp ceketini de alarak stüdyodan ayrıldı.
Kyungsoo'nun eve gelmesine birkaç saat kalmıştı. Bu süre duş almasına yeter de artardı. Belki öncesinde lezzetli bir tatlı bile alabilirdi Kyungsoo'nun bayıldığı şu pastaneden.
Asansörde uzun paltosunun cebindeki kutuyu sıkmaya başladı. Birkaç saat sonra bu yüzük Kyungsoo'nun parmağında olacaktı ve sonsuza kadar deyip iyi soğutulmuş şampanyalarını yudumlayacaklardı. Düşüncesi bile Chanyeol'ü gülümsetiyor, heyecanla kıpırdanmasına neden oluyordu.
Chanyeol çatalını tabağının yanına bıraktı. Kyungsoo'nun yemek yerine kendisine bakması için öksürmesi gerekmişti. "Bu kadar aç olduğunu düşünmemiştim." dedi gülerek. Gülüyordu ama gergindi. Cebindeki kutuyu oynatmaya devam ederken Kyungsoo başını salladı.
"Öğle yemeğinde babama şirketin gelecek ay yapacağı yatırımları anlatıp durdum. Saatlerdir açım ve sen de susmuyorsun."
Chanyeol başlarda Kyungsoo'yu kaba diye nitelendirse de sonrasında alışmıştı buna ve bir süre sonra kendisi de böyle konuşmaya başlamıştı. Gereksiz kelimeler yerine isteğini söylüyordu.
"Sonra yersin." Chanyeol ayağa kalktı. Bunu yaparken diz çökmesi garip olurdu. Bu nedenle Kyungsoo'nun yanındaki sandalyeye oturdu. Kyungsoo da çatalını bırakmış, baygın gözlerle Chanyeol'e bakıyordu.
Chanyeol dikkatlice kutuyu açıp Kyungsoo'ya uzattı. Avcunda ısınan kutu sonunda sahneye çıkmıştı. Bakışları Kyungsoo'nun üstündeydi.
"Benimle evlenir misin?"
Kyungsoo şok içindeki ifadesini yumuşatmaya çalışmadı. Yalnızca kafasının içi siyaha boyanmış, hiçbir düşüncenin geçişine izin vermiyordu.
Bekleyiş uzadıkça Chanyeol gergince dudaklarını ıslattı. "Bir sorun mu var?" Sesi titremişti sorarken. Kyungsoo'dan hâlâ ses çıkmıyordu. Yalnızca sağ elinin parmakları şakaklarında kutuya bakıyordu.
"Kaldır şunu." dedi eliyle yüzük kutusunu iterken. "Seninle evlenmek istediğim fikrine ne ara kapıldın bilmiyorum." Elleri saçlarına gitti. "Bak, benim evlenmek gibi bir niyetim yok. Hem bunun için çok gencim ben."
"Kyungsoo," Chanyeol kutuyu iri avcunda yok etti. Anlamıyordu. Kyungsoo'yu, onunla geçirdiği zamanları, yataktaki konuşmaları... Hepsi pembe bir buluttan başka bir şey değilmiş. Kyungsoo Chanyeol'ün konuşmasına izin vermedi.
"Evlenmeyeceğiz, benim hayatımda o kelimeye yer yok. Seninle harika vakit geçiriyorduk ama yüzükle karşıma çıkmak da neyin nesi?"
"Ben birbirimizi seviyoruz sanıyordum. Bunu herkese duyurmanın nesi yanlış?"
Kyungsoo ayağa kalktı. Ceketini bıraktığı yeri arıyordu. "Bunun seninle olması yanlış!" deyip ceketi buldu. Chanyeol'ün tek kelime etmesine fırsat bırakmadan evden ve Chanyeol'ün hayatından çekip gitti.
***
Chanyeol'ün hayatında değişen çok şey yoktu. Önceden Kyungsoo ile vakit geçirmek için iptal ettiği arkadaş buluşmalarına şimdi ayrılık sonrası travma nedeniyle katılmıyordu. Bir süre sonra arkadaşları nasılsa gelmeyecek diye çağırmayı da bırakmıştı.