BUĞU

108 13 14
                                    

Kıyametin başlangıcını sindirmeye calıstıgımız dakikaları dayım konuşarak böldü:
Burada duramayız. Sehirde durmak çok tehlikeli olur. Hemen kendinize bir canta hazırlayın. Mutfaktan bıçak alabilirsiniz. Giyside verebilirim. Gelirken yiyecek bir seyler almanızı söylemiştim ?!
Dayım ardarda emir yağdırırken biz demin önce izlediģimiz haberleri düşünüyorduk. Bizim donuk tavırlarımız görünce bağırdı.
"Çabuk!
Annem son günlerdeki bu ani degisimlerden etkilenmis,hiç konusmuyordu.dayım bir kez daha bagırınca
babamla annem arabaya koşup iki tane sırt çantası getirdiler.  alelacele içlerine birşeyler tıkıştırmalarını izledim. Korkuyorlardı. Kendileri için olmasa bile benim için,sevdikleri için korktukları okunuyordu yüzlerinden. dayımın da yardımıyla kısa sürede çantaları doldurdular. Şimdi ne yapacağımıza karar vermeliydik. Dayım konuşmak istercesine kıpırdandı:
"Buradan ayrılmalıyız bir an önce. Hastalıgın buralara kadar gelmesi  en fazla iki gün sürer. Etraf zombi kaynamadan buradan ayrılmalıyız.
Hepimiz korkuyu iliklerimize kadar yaşıyorduk. Hayatımızın geri kalanının zombilerden kaçmakla geçecegi düşüncesi midemi bulandırıyordu. Babam söze girdi:
" nereye gidebiliriz ki?"
Dayım hızlıca cevap verdi:
Sizin yazlığa gelmem için bana ısrar ediyordun. Seni kıracak degilim.
Babam başını salladı:
Gidelim o zaman.
Dayım tam hareket edecekken durdu:
Çakır nerede?
Eve geldigimizden beri dayımın köpegi ortalarda yoktu. Odalara hızlıca göz attık ama hiçbir yerde yoktu. Dayım üzülmüştü fakat kaybedecek zaman yoktu. Arabamıza bindigimizde dayımın hala suratı asıktı. Yıllardır yalnızlıgına care olan köpegi kayıptı. Bıkkın bir şekilde konustu:
"Yolda giderken markette durun. Yiyecek bir seyler lazım."
Babam söze girdi:
"Yazlığa erzak almıştım yakında gideriz diye. Olmadı yazlıktaki calısanlara söyleriz bişey alırlar.
Yola koyulmuştuk sonunda. Gecenin karanlığını arabamızın farları yırtarken ben çoktan uykuya dalmıştım.
         
       --- olaylardan iki hafta önce--
Çakırın inlemeleriyle uyandım gecenin bir vaktinde. Yattığı yerde garip garip sesler cıkarıyor,hayali düşmanlarına saldırırmışcasına atılıyordu etrafa. Son günlerde bu  garip hareketleri artmıştı. Veteriner stresten kaynaklanan bir durum deyip başından savmıstı. Sabah oldugunda ilgilenirim deyip kafamı yastığa gömdüm.
Kalktıgımda başım zonkluyordu. Sabaha kadar garipliklerine devam eden cakır , başucumda dikilmis hırlıyordu. Onu ilk defa böyle görüyordum. Kahvaltı yaparken sürekli etrafımda dolanıyor, havlayıp duruyordu. Veterinere bir daha gözükme vakti gelmişti anlaşılan. Hafta sonu olduğu için işe gitme gibi bir derdim yoktu. Kahvaltıyı hızlıca yapıp çakıra tasmasinı taktım. Arabaya bindiğimizde başını camdan cıkarıp araştırma binamızin olduğu tepeye dogru havladı.
"Yanılıyorsun cakır? Bugün is yok ve baba seni veterinere götürecek. Biraz kibar ol ve yolda kimseye havlama."
Yolda dediklerimi tutmamış , arabanın camindan basını cıkarabildigi kadar çıkarıp millete havlamıstı. Veteriner gençti fakat tecrübeliydi bu konularda. Çakırı muayene ettikten sonra yanıma geldi.
"Bir şeyler hissediyor. saldırganlığının sebebi tamamıyla içgüdüsel bir sey . Sana bir şeyler anlatmaya çalısıyor olabilir. Hissettigi sey bir deprem veya herhangi bir şey olabilir. Sizi korumak istiyor.
O sırada inler gibi sesler çıkarmakla meşgul cakıra baktım. Veterinere teşekkür edip eve dönmek için arabaya gittik. Binerken telefonum çaldı. iş yerinden ariyorlardi.
-alo?
Mustafa bey cüzdanınızı düşürmüssünüz. Gelip almak istersiniz diye düşündüm.
- a evet . Ben de onu arıyordum. Hemen geliyorum.
Cüzdanımın bulunmasına sevinmistim.
Arabaya binip uzaktan pencereleri parlayan, sehrin dışındaki büyük araştırma binamıza dogru yola koyuldum. Yol boyunca çakır sinir bozucu bir sesle inledi. Radyoyu açtım.
"Ana haber bülteni başlıyor...
Avrupada yeni bir hastalığın izlerine rastlandıgı savunuluyor. Uzmanlar virüsün nasıl bir etkisi olacagını araştirıyorlar."
Radyoyu kapattım.  Binanın otoparkına girdiğimizde cakır birden dikildi. Kulaklarını oynatıyor,hırlıyordu. Arabadan inerken birden koşmaya başladı. Birine saldırmadan durdurmalıydım. Peşi sıra kostum. D bloguna doğru koşuyordu. Dışarda kimsenin olmaması icin dua ediyordum. Çakır delirmiş gibi havlıyor,koşuyordu. D blogunun giriş kapısına gelince durup bana baktı. Sonunda yanına varmıstım. Yanına vardıgımı görünce döndü ve kapıya deliler gibi vurmaya başladı. Kapıyı tırmalıyor,iceri girmeye çalışıyordu. Sakinlestirmeye calıstım ama fayda etmedi. Sonunda tasmasının ipini tuttum ve sertçe asıldım. Inledi ve kapıya saldırmayi kesti.
-bir daha böyle bir şey yaparsan seni hic evden cıkarmam.
Arkamı döndüğümde murat beyle karsılaştım. Korkmuşa benziyordu. Gülümsedim ve:
-bazen böyle oluyor. Kusura bakmayın.
Tedirgin bir hareketle cebinden cüzdanımı cıkarttı. Uzatırken elinin titredigini farkettim. Bizim çakır iyi korkutmuştu anlasılan. Teşekkür edip aldım cüzdanı. Cakırı bir nevi sürüyerek arabaya götürdüm. Arabaya binip çalıstırdığımda murat beyin kireç gibi olmus suratıyla bana baktığını gördüm. Cakıra dönüp baktım:
- "Beğendin mi yaptığını?"

  -   -    -   -   -  -  -  -  -  -  -  -  -  -  -   -   -  -  -  - 
Sehir merkezindeyken trafige takılmıstık. Korna sesleri arasında yavas yavaş ilerliyorduk. seslere kulaklarımi tıkamaya calışarak tekrar uyudum. Uyandığımda sehirdeki  gürültü ve araç kalabalıği gitmişti. bomboş bir yolda son sürat ilerliyorduk. Gökyüzünü izlemek için başımı cama yaklaştırdım. Dünyanın gece lambası yıldızlar bundan sonra bizi degil zombileri aydınlatacaktı. Güneş her sabah nefesleri ölüm kokan yaratıklara doğacaktı. Gökyüzünün karanlık örtüsünü hayranlıkla izlerken annem fısıldarcasına konustu:
Yazlığa kadar geldiklerinde ne yapacagız?
Verecek bir cevabimız var mıydı bilmiyordum. başka bir yere kaçarız diyemedik nedense. Herkes sessizdi. Tam yine uykuya dalacaktım ki büyük bir ses duyuldu. Arabayı sarsacak büyüklükte bir ses. Karşı şeritteki  bir kamyon yan yatmış bize doğru sürükleniyordu. Babamın korkudan gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Kamyon kıvılcımlar çıkararak arabamıza doğru sürükleniyordu. Yol yokuş yukarıydı ve dev gibi kamyonun bizi dümdüz etmesine çok az kalmıştı. Dayım sıkı tutunun derken annem bir çıglık attı. Ben ise hiçbir sey yapamiyordum. Babam direksiyonu saga cevirip bariyerlere dogru gitti. Tek kurtuluş bariyerlerin  kenarındaki açıklığa varmaktı. Bariyerlere vardık.kamyon arabamızın arka tarafına carparak gecti. Çarpmanın şiddetiyle arabamızın burnu bariyeri delip geçti. Ön tekerlekler  uçurumun kenarında sallanıyordu. Babam sıkı tutunun diye bagırdıgında ben ölümü bekliyordum. Onlardan birine dönüsecektik. Arabamiz bir iki kere sallandi. Sonra bir anda boşluğa dogru yuvarlandı. Taklalar atıyorduk artık. Gördüğüm sadece bir renk cümbüşünden ibaretti. Kayaların grisi , topragın sarısı , kan kırmızısı vardı bu cümbüste. Asagı doğru yuvarlandıkça  cam kırıkları saplanıyor, nefes alamıyordum. Sonunda bir hurdaya donen araba ucurumun dibine cakıldı. Başımı oynatamıyordum. Bedenimin bir yerine bir seyler saplandığıni hissediyordum. Kan kokuyordu etraf. Ağlamaya çalıştımsa da ağlayamadım. Gözyaşlarım donmustu sanki. Gözlerim kararıyordu. Kafama hareket ettirmeye çalışırken gözlerim kapandı. Son gördüğüm annemin boynuna arabanın demir bir parçasının saplandığıydı.
      -------------------------------------------
Araba ters dönmüş şekilde yere çakıldıgında kolum sıkışmıştı. Kafamı elimden geldiğince oynatıp yeğenime seslendim. Cevap gelmedi. Bayılmıs olması için dua ettim. Ben ölmediysem o da ölmemiş olabilirdi.soluma döndüğümde yeğenimin babasının , kaynımın göğsü yarılmısti. Sıkıştığım yerden çıkıp ona yardım etmeliydim. Emniyet kemerini açmak için sıkışan kolumu oynattım. Bir iki kez daha oynatıp birden çektim. Fena şekilde kesilmişti. Kemeri zar zor çıkardım. Ters dönmüş arabanın her yeri kana ve toprağa bulanmıştı. Vücudumun yarısını dısarı cıkardığimda bir ses duydum. Hayvani bir sesti bu. Bir hırıltıyda geceye karışan. Başımı çevirip kaynıma baktım. Yarılmış göğsüyle olduģu yerde çırpınıyordu.
-hey!-
Kafasını birden bana döndürdü. Ağzından kanlar saçılıyor, dişlerini göstererek hırlıyordu.

YÜRÜYENLER VE YAŞAYANLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin