Ateş ile aynı anda ayağa fırladık. Ateş korumacı bir tavırla önüme geçti.
''İyisiniz. Geldiniz.'' Lydia'nın sözlerinden sonra gelenlere bakmak için Ateş'in arkasından başımı uzattım. Kuzeyle Levet... Buradaydılar. Lydia, Levent'e sarılıyordu. Sağsalim gelmişlerdi. Onları gördüğüm anki sevincimi tarif etmemin imkanı yok. O sevinçle Ateş'i kenara itip, Kuzey'e doğru koştum. O da bana doğru adımlarını hızlandırdı. Buluştuğumuzda birbirimize sımsıkı sarıldık. Bir süre öyle kaldıktan sonra geri çekildim.
''İyisin değil mi? Yaralandın mı?'' Kuzey'i inceliyordum. Yarasının olup olmadığına bakıyordum. Tekrar sarıldı.
''İyiyim. Yaralı değilim. Bir şeyim yok merak etme. Sen iyi misin? İyi misiniz? Bizden sonra sizi farkettiler mi?''
''İyiyiz, hiçbir sorun çıkmadı merak etme.'' Aniden gelen sokak kapısının çarpma sesiyle irkildik. Hepimiz kapıya dönmüştük. Arkamı döndüğümde Ateş'in bıraktığım yerde olmadığını gördüm ardından araba sesi işittim. Gidiyordu...
Salona geçmiştik. Ateş'in oturduğu koltukta Kuzeyle beraber oturuyorduk. Lydia ve Levent de solumuzdaki koltukta oturuyorlardı.
''Nasıl kurtuldunuz? Anlatın hadi.'' Lydia gibi ben de merak ediyordum.
''Anlatılacak bir şey yok. Parmaksızla adamları inene kadar mutfak çıkışından çıkıp izimizi kaybettirdik.''
''Kafeden çıktıktan bir süre sonra da takip edilmediğimizden emin olup taksiye bindik ve buraya geldik. Sorun yok yani.''
''Şimdilik.'' Hepsi demek istediğimi anlamamış gibi bana bakıyordu.
''Bugün de kaçmayı başardık ama ya yarın ya da öbür gün? O zamanlarda da bu kadar şanslı olabilecekmiyiz?''
Kuzey güven vermek istercesine elini omzuma attı.
''Bu işi toptan çözeceğiz merak etme.''
''Ama nasıl?''
''Bulacağız bir yolunu.''
Lydia ayağa kalktı. Yorgun görünüyordu.
''Bol aksiyonlu bir gündü. Ben yatıyorum. İyi geceler.''
''Ben de yatıyorum. Uyuyup olanlardan bir süreliğine uzaklaşmak istiyorum.İyi geceler.'' dedim. Lydia ile beraber merdivenlere yöneldik.
''İyi geceler.''
''İyi geceler. Biz de yatarız birazdan.''
Ağır adımlarla üst kata çıktık.
''Her şey yoluna girecek, merak etme.İyi geceler. ''
''İyi geceler.''
Odama girdim. Kapımı kapayıp yatağıma oturdum. Her şey yoluna girecek. Evet az önce böyle söylemiştim Lydia'ya. Her şeyin düzeleceğine olan inancımdan değil de onu rahatlatmak için söylemiştim bunları. Ben hayatımızın düzeleceğine olan inancımı kaybedeli çok olmuştu. Çıkmazdaydık işte. Karanlık kuyuda son sürat aşağı düşüyorduk ve her gün zemine daha da çok yaklaştığımızın farkındaydık. Soğuk zemine çakılacaktık. Uçmayı bilmediğimize göre başka bir çıkış yoktu. Uyumak istiyordum ama uyuyamayacağımı biliyordum. Çünkü kafamın içi çok doluydu. Böyle günlerde uyumakta zorluk çekerdim. Masamın üzerinde duran Laptop'umu alıp tekrar yatağıma oturdum. Teoman'dan İstanbul'da Sonbahar'ı açtım. Dışarda fırtına vardı. İçimde olduğu gibi. Sağanak yağmur yağıyordu. Yağmur damlaları kadar özgür olabilmeyi diledim, hayal ettim. Fonda İstanbul'da Sonbahar...
Maillerime bakarken Damla'dan gelen bir Mail'e rastladım.
Defneciğim,
Biliyorum. Uzun süredir görüşemedik. Hayat şartları işte. Sen Almanyada ben Türkiyede. Ama biliyorum kalplerimiz her zaman bir. Bu Mail'i de samimiyetine güvenerek yazıyorum. Şirketimiz çok zor durumda. Bir sürü hukuki problemlerle başa çıkmaya çalışıyoruz. Şu anki avukatlarımız tam bir facia. Hukuk departmanımızda değişiklik yapmaya karar verdik. Biliyorum Almanyadasın ama eğer Türkiye'ye dönmeye karar verirsen sana bir teklifimiz var. Aslında şirketin sana teklifi var. Benimse sana ihtiyacım var.
Sevgilerimle
Damla Korsu
Ertesi sabah kahvaltı masasının etrafında topandık. Dün yaşananlardan sonra kimse konuşmayı tercih etmiyordu. Lydia'yla birlikte sessiz bir şekilde kahvaltıyı hazırlamıştık. Kuzey ile Levent de o sırada salonda sessizliklerini bozmadan oturuyorlardı. Masaya geçtiğimizde de durum pek farklı değildi. Bir müddet kimse bakışlarını önündeki tabağından ayırmadı. Sessizliği bozan Levent oldu.
''Tamam. Bence bugün araştırmaya başlamak için harika bir gün.'' Kimseden yanıt alamadı.
''Ne dersiniz?'' Kuzey başını kaldırıp anlamadığını belirten bakışlarla Levent'e baktı.
''Ben diyorumki bugün ikiye ayrılıp Anadolu ve Avrupa yakasını bir yoklayalım.''
''Hee onu diyorsun. Aynen katılıyorum. Bir an önce harekete geçmek lazım. O zaman şöyle yapalım. Defneyle ben Avrupa'ya bakılım siz de Anadolu'ya bir göz atın. Uyar mı?''
''Tamamdır. Kahvaltıdan sonra çıkalım.''
''Tam olarak ne arayacağız peki?'' Lydia bugün ilk defa konuşmuştu. Sesi dün gecekinden çok daha iyi geliyordu.
''Uyuşturucu.'' Tek kelime. Cevap çok net.
''Levent uyuşturucu derken Parmaksız'ın sattırdığı uyuşturucuyu kastediyor.''
''Aynen abi. Başkaları da muhakkak ki vardır ama biz Parmaksız'ın adamlarına ulaşmaya çalışıyoruz. Doğru adamı bulduktan sonra bir şekilde içlerine sızmamız lazım.''
''Şöyle yapabiliriz.'' Bugün konuşmaya ilk defa dahil oluyordum.
''Uyuşturucu kullanan birilerini bulup aralarına girmeye çalışalım. Arkadaşlık kuralım. Onları bizim de bağımlı olduğumuza inandıralım böylece bizi satıcılarla tanıştırırlar. Ondan sonrasına da bakarız.''
Herkes fikrimi onayladı.
''Bu arada dün akşam Damla'dan bir mail aldım. Şirketi çok zor durumdaymış. Hukuk departmanında değişiklik yapacaklarmış. Türkiye'ye dönersem beni de aralarında görmek istediklerini yazmış.''
''Damla'nın döndüğümüzden haberi yok değil mi?'' Kendi sorusunu onaylar bir ses tonuyla sormuştu Lydia. Cevabı zaten biliyordu.
''Ateş hariç kimsenin yok.'' dedim Ateş de bizim isteğimiz dışında döndüğümüzü öğrenmişti.
''Kabul etmeyeceksin herhalde.''
''Bimiyorum. Aslında işlerle uğraşmak iyi gelebilir. Kafamı dağıtırım''
''Senin kafanı dağıtmana gerek yok. İstanbul'un en ünlü holdinglerinden birinde işe başlarsan Parmaksız seni daha kolay bulur ve senin yerine kafanı seve seve dağıtır. '' Kuzey sinirlenmişti. Elindeki çatal bıçağı masaya gürültüyle bıraktı. ''Seni bulurlarsa bizi de bulurlar.'' Bu sefer Lydia'nın çatal bıçağı gürültüye neden oldu.
''Biliyorum. Biliyorum. Bir fikrim var ama önce bir sakin olun öyle anlatacağım. '' dedim. Hepsinin yüzünü tek tek inceleyip sakinleştiklerinden emin olduktan sonra fikrimi anlatmaya başladım.
''Bütün gece düşündüm. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım var. Yoksa sürekli felaket senaryoları kurmaktan delireceğim. Bu iş bana iyi gelecek,biliyorum ama İstanbul'un göz önünde olan holdinglerinden birinde çalışmaya başlarsam Parmaksız'ın beni bulacağını da biliyorum. Bu yüzden aklıma bir fikir geldi. Damlayla konuşacağım ve resmi bir kayıt olmazsa işe başlayacağımı söyleyeceğim. Hatta bazı zamanlar işleri evden bile halledebilirim yani Hukuk departmanında görünmez bir kimliğe sahip olacağım. Varlığım sadece holding içinde kalacak. Dışarıya gidecek herhangi bir belgede adım bulunmayacak ya da başka holdinglerle olan toplantılara katılmayacağım."
"Gene de çok riskli Defne. İçerden biri bile seni ispiyonlayabilir." Bu konu açıldığından beri Kuzey ilk defa konuştu. Sesi diğerleri gibi kızgın değildi. Daha çok endişeliydi.
"Orada kim bizim Parmaksızla olan problemimizi bilebilir ki? Kimsenin haberi olmazsa bir problem de olmaz. Zaten daha kesin bir şey yok önce Damlayla konuşmam lazım." Sanırım kesinleşen bir şey olmadığı için sadece başlarıyla onayladılar.
Kahvaltıdan sonra hazırlanmak üzere odalarımıza çıktık. Ortama uyum sağlayabilecek gibi salaş giyindim. Siyah, eski bir kot üstüne siyah bir T-shirt ve rengi solmuş siyah bir hırka. Göz altlarımıza da göz farıyla hafif morluklar yaptık. İnsanları bağımlı olduğumuza inandırmamız gerekiyordu.Hazır olunca önceden planladığımız gibi Kuzey ile ben İstanbul'un Avrupa yakasındaki en ücra sokaklarına gittik.Arkadaşlar hikaye nasıl gidiyor? Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİTMEYEN PROJE
AdventureDefne ve arkadaşlarının üniversiteden mezun olabilmeleri için tek bir dersten geçmeleri gerekiyordu. Ceza Hukuku... Geçebilmeleri için ise yaratıcı bir proje hazırlamaları lazımdı. Onlar da bir uyuşturu mafyasını çökertmeye karar verdiler... Aradan...