Osman, Hatice ve oğulları Muhittin için çok farklı bir yaz ayıydı. İlk kez baba Osman ailesine ayıracak zaman bulmuş, bir de üzerine bu süreyi tatil ile değerlendirmeye niyetlenmişti ancak durumlar pek de düşündüğü gibi gelişmeyecekti... Gidilecek yer belliydi, ünlü Transilvanya. Oğul Muhittin fantestik türde her şeyin hastası bir çocuktu, aslında gençti. 18 yaşına Mayıs ayında basmış, çok tribi olmayan, asosyal, -dediğim gibi- fantastik dizi ve roman manyağı bir elemandı. Sıkı bir Supernatural fanı idi ve bu uzun, ne olacağı belirsiz yolculuğunda baş mimarıydı... Anne Hatice gençliğini zengin muhitlerinde geçirmiş. Gençliğinde hiç evlenmeyi düşünmeyen bu hanımablamız her gelen talibini geri çevirmiş ancak zaman ilerledikçe anne dırdırının kurbanı olanların kervanına katılma kararı almış, nede olsa sayıları az değilmiş... Gelgelelim zamanla kendi benliğini bulmuş, normal bir birey olmuş ve pek istemediği zoraki eşi olan Osman'ı zamanla çok sevmiş. Osman tipik bir devlet memuru, aile babası, en önemlisi ise tipik bir Türk erkeği. Kıllarını göstermek için verdiği göğüs dekoltesi ise muazzam! Arada bir rüzgarın yönünü saptamak için bile kullandığı olmuş kıllarını ama hiç oralara girmeyelim. Hayatta tek gayesi ailesini geçindirmek olan Osman, bu çabasıyla Osman Bey unvanını bir kez olsun olmayı hak ediyor benim gözümde, aile bakmak zor iş ne de olsa. Yıllar boyunca yaptığı birikimlerini tek bir tatilde ailesiyle harcamayı göze almasıda takdir edilesi tabii. Bıyık konusunu biraz abartan bu abimiz konuşurken konuştuğunu anlamak biraz güç olabiliyor ilk zamanlar çünkü ağzı görünmüyor! İnsanların onun konuştuğunu görmeyip "bu ses nereden geliyor?" diye sağa sola bakınmalarına çok alışkın olan Osman Bey, bu durumu önemsemiyor. Uzun araştırmalar sonucu yapılan planlar, ayarlanan tur şirketi, pasaport ve vize işlemleri, bavul hazırlama derken 23 Haziran sabahı dayanıyor kapıya. Ezan sesiyle irkilip ayağa kalkmaya hazırlanan güneşe saygısızlık edercesine yatağından fırlayan Osman soluğu oğlu Muhittin'in yanında alıyor.
-Kalk oğlum, hazırlanmamız gerek.
Muhittin ise gözünü mezarın altında açmışcasına hissettiği sabahın o saatinde kayıtsızlık taşıyan ses tonuyla yıkıyor o şanlı tarihi;
-Denize gitmiyoruz baba, bu saatte kalkmamıza gerek yok
Yıllardır ailecek yapılan nadide etkinliklerden olan denize gitmek için sabahın köründe kalkma faaliyetinin bugün yapılacak şey olmadığını farkeden Osman Bey içindeki buruklukla birleşince yeri göğü yıkacak o cümleyi söylüyor
-Haklısın oğlum
Yatağına geri dönüp uyumaya çalışırken klasik memur havasına bürünen babanın o vahim hali bir an için Hatice'yi de rahatsız ediyor ancak uykunun vermiş olduğu rahatlıktan olsa gerek, gözlerini yumup rüyalar alemine yumuluveriyor tekrardan... Sabah kahvaltısından sonra havaalanına doğru yola çıkıyor Kurubağlar ailesi, başlarına geleceklerden habersiz...