Bölüm 4

763 32 0
                                    

Şu an dünyanın en sinirli insanına merhaba diyin! Evet evet, o benim. Ne olduğunu gerçekten anlamadım ama anladığım zaman Yiğit'in olmayan beyin hücrelerini tek tek... Neyse, çirkefleşmek yok, Zeynep, çirkefleşmek yok.

"Ben daha çok küçülmen ve senden nefret etmem için 'sen daha iyilerine layıksını' seçerdim. Kesinlikle bu daha güzel seçenek, hayatım. Bunu değerlendirmelisin. " yazıp yolladım. Bunu yapmak 15 dakika sonra aklıma gelmişti. Gerçekten aptal bir günümdeydim. Derdi neydi bu çocuğun? Neye sinirlenmişti de benden ayrılmayı düşünüyordu? Bir dakika... Terk edilecektim ben! Aman Allah'ım! Hayatımın en kara lekesi olarak anlıma çakılacaktı. Kimse beni terk edemezdi. Nasıl yani ya?

Ve yeni bir mesaj daha...

"Zeytinyağı gibi üste çıkman gerçekten hayret verici. Ben senin neyinim sahi? Neden ben hiçbir şey bilmiyorum? Verdiğin kararları bana açıklamak zor mu geliyor?"

Zeytinyağı benzetmesinden hoşlanmadım. Şimdi takılmam gereken en son nokta buydu. Derin nefes al, Zeynep. Beynine biraz oksijen gitsin, Zeynep.

"Üzgünüm."

Kesinlikle beynime oksijen gitmemişti. Nefesi bir yerlerimden kaçırıyordum galiba. Bir türlü beynime kadar ulaşamıyordu. Kaçak vardı bir yerde, ama nerede?

"Üzgünsün? Ben değilim. Şu an çok iyi anladığım bir şey var. Biz kesinlikle ayrıldık. Resimlere ya da süslü sözlere gerek kalmadı. Bitti bu iş. Kendine iyi bak. İstanbul' da başarılar, Zeynep!"

Sinirden akan göz yaşlarıma engel olamadım. Ama sadece sinirden! Duygusal biri değilim ben! Kendimi buna inandırdım ve mesajımla iyice destekledim.

"Sen kendine iyi bakma, olur mu? Hastalanıp gebermeni umuyorum. Senin gibi biri için daha fazla iyi niyette bulunamayacağım, kusura bakma. Kendine benden daha berbat sevgililer bulman dileğiyle."

Bu muydu? Çocuk gibi bir karşılık vermiştim. Kendime yakıştırdığım bu değildi. Yiğit benim için özeldi aslında. Ne ara bu kadar umursamaz olmuştum? Hadi ama kendimi kandırıyorum. Kırılmıştım işte. İncinmiştim. Ne olursa olsun ben bir kızdım ve böyle bir şeyi kaldırmam oldukça zordu. Tekrar bir mesaj geldi. Son mesajımdan sonra cevap gelmez sanıyordum. Salak! Belki pişman olmuştu, belki de özür mesajıydı bu. Heyecanla mesajı açtım.

"Berbat bir sevgili olduğunu kabul etmeni takdir ettim. Olgunca bir davranış." Al sana özür mesajı, Zeynep. Salak Zeynep. Beyinsiz Zeynep. Artık verecek bir cevabım yoktu. En iyisi sabaha kadar çikolata yiyip ağlamaktı. Ya da Sıla'yı arayabilirdim. O bana akıl verirdi belki.

"Mesajıma cevap vermemeni bir kabulleniş olarak algılıyorum." Sahi, ben Sıla'ya mesaj yazmayı unutmuştum.

"Ayrıldık.." dedim ağlamaklı sesimle. Sıla tam olarak anlayamamıştı tabii ben pat diye olaya girince.

"Kimle ayrıldınız?"

"Ebemle diyorum. Doğumdan sonra ayrıldık. Bir daha görüşemedik. "

"Ne saçmalıyorsun, Zeynep? İyi misin?

"Şu an anladım ki senden daha iyiyim. Kimle ayrılabilirim, Yiğit'le ayrıldım tabii. " Birkaç saniye sessizlik...

"Oha lan! Neden ayrıldınız?"

"Be-beni terk etti. İstanbul'a gitmek istediğimi ona söylemediğim için." Burada artık salya sümük ağlamaya başladım.

"Vay piç."

"Ne yapacağım şimdi ben?"dedim sümüğüyümü içime, en derinlerime doğru çekmeye çalışırken. Böylelikle tekrar aşağıya gelmeleri uzun bir zaman alırdı da bende rahatlardım.

"Yas tutacak halin yok herhalde. Bak iki gün sonra İstanbul'a gideceğiz. Oradaki yakışıklı çocukları görünce unutursun zaten bu köpek ve domuzun çiftleşmesinden bir araya gelmiş gibi duran köpdom'u. "

"Köpdom ne lan?"

"Ben de bilmiyorum. Şimdi uydurdum. Zaten önemli olan ana fikir. "

" Ana fikir ne?"

"Off, Zeynep. Köpdom iğrenç bir yaratık olurdu. Sonuç olarak Yiğit'e benzerdi. "

"çarpılacaksın. " Yiğit kesinlikle iğrenç bir tip değildi. Eski sevgilimi bu kadar yerden yere vurmasına izin vermezdim. Eski sevgilim...

"Tamam, haklısın. Özür dilerim Allah'ım yalan söyledim. Yiğit yakışıklı kesinlikle köpdom'a benzemiyor. Oldu mu?

"Seninle biraz daha konuşursam eroin çekmeye başlayacağım. Kapatıyorum ben. En iyisi çikolatalarım. Kesinlikle senden daha iyi arkadaşlar. Neden bil bakalım?"

"Nedenmiş?"

"Çünkü konuşamıyorlar. "

"Aman be. Siktir. Yatıyorum ben. İyi geceler. "

"Sağol, pıtırcığım. Sana da iyi geceler. "

Çikolatalarım neredeydi benim?!

***

Ve sonunda İstanbul...

Yoğun geçen iki günün ardından şimdi İstanbuldaydık. Ve evimize doğru yol alıyorduk. Bu İstanbul'a ilk gelişim değildi. Daha önce de gelmiştim. Gerçekten çok canlı ve göz alıcı bir şehirdi. Babamların kiraladığı arabada oturmuş etrafı izliyordum. Neydi adı? Veto'yu. Yok yok, Vito'ydu galiba. Unuttum işte. İndikten sonra tekrar bakacaktım adına. Çok rahat koltukları vardı gerçekten. 9 kişilik bir arabaydı. Ve biz 8 kişiydik. Araba durduğunda kafamı kaldırıp baktım. Yeni evimiz burası mıydı? Gerçekten heyecanlanmıştım. Annemler olmadan, 3 kız bu evde ne yapacaktık acaba? zor günler mi bekliyordu bizi yoksa güzel ve eğlenceli günler mi? Yaşayıp görecektik hep birlikte. Ben etrafı incelerken bizimkiler binaya girmişlerdi bile. Kapı kapanmasın diye arkalarından koştum ama lanet kapı beni beklermiş gibi tam önüne gelince kapandı! Zili de bilmiyordum ki bilsem bile bizimkiler hemen çıkamazlardı eve. En iyisi başka birinin ziline basmaktı. Tam o piti piti yaparken kapı açıldı.

Aman Allah'ım. Hemen kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Taş mı yağmıştı acaba? Bu nasıl bir çocuktu böyle? Kapıyı sonuna kadar açıp geri çekildi ve o öldürücü gülüşüyle beraber "Buyrun." dedi. Ne kadar kibardı, hem yakışıklı hem kibar. İçeri yavaşça geçerken "Teşekkür ederim." dedim. Demiş miydim gerçekten? Hala öldüren gülümsemesini bahşettiğine göre, demiştim. "Rica ederim." dedi ve gitti. Keşke gitmeseydi. Sabaha kadar böyle durabilirdik. Yukarılardan bir yerlerden beni çağırdıklarını duyunca işlevini kaybetmiş ayaklarımı harekete geçirip "Geliyorum." diye bağırdım.

Sadece bana kapıyı açıp, gülümseyen birinden etkilenecek kadar ne yaşamıştım sahi?

Ah tabii. 2 gün önce sevgilisi tarafından terk edilen acınası kızdım ben...

İyi okumalar :)

Bütün Kızlar Toplandık!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin