Merhaba arkadaşlar, Aykırı altıncı bölümü "Yara" ile karışınızda. Bölüm sonunda lütfen beğenip, fikirlerinizi belirttiğiniz bir iki ufak yorum bırakmayı unutmayın. Herkese iyi okumalar.
Uçurum kenarı sevenlerin kanatları olmalı.
Uçurumun kenarındaydım, esen şiddetli rüzgar tenime işliyor birazdan gelecek olan yağmurun habercisi gibi görünüyordu. Kanatlarım yoktu.
Bu hayatta hiç kimsesi kalmayan birinin tek başına yaşam savaşı vermesi gibiydi. Ona yardım eli uzatabilecek kimse yoktu, imkansızı resmediyordu. Hayatım uçurum kenarıydı lakin beni ayakta tutacak kanatlara sahip değildim. Bu her an gelecek şiddetli bir kasırgayı beklemek değil her an o kasırganın içerisinde olmaktı. Hayat ne kadar ayakta kalabileceğimi sınıyor gibiydi. Ne zaman yıkılacaktım?
"Sürünüyorsun, görmüyor musun?" Daha değil dedim kafamda ki sese karşılık. Hala ayaktayım.
Adamın bir daha kalkmasını önlemek için yüzüne rastgele savurduğum tekme bilincini yitirmesini sağlamıştı. Hızlı adımlarla cam kapıya ilerleyip içeriye girdiğimde herkesin ayaklandığını gördüm. Sadece masada yemek yiyenler yemeklerine attırdığım ilaçların etkisinde, uyumak üzereydiler. Fakat bir terslik vardı, ben içeriye girerken on kadar adam vardı ve ben üçünü içeride halletmiştim. Şuan geriye kalması gerekenler burada bulunanlardan oldukça azdı. Bizimkilere baktığımda çoktan yerlerinden kalkmış hızla yanıma geliyorlardı. Sonunda yanıma ulaştıklarında konuştum. "Neler oluyor?" Tahmin ettiğim şeyin olmamasını diledim. "Ne olur ne olmaz diye destek ekip gelmiş." Bingo.
Hızlı düşünüp uygulamamız gerekiyordu. Şuan uzun uzun düşünmek yapılabilecekler listesinde sondaydı. Karşımızda adamlara baktığımda her birimiz için en az üç-dört kişi vardı. "Ne yapıyoruz?" Planı uygulamak istiyorsak söylediklerimize sadık kalmalıydık ve ben Mustafa Gencay'a çoktan haber uçtuğundan emindim. "Kimsenin çıkmasına izin veremeyiz." Hızla bizim masaya göz gezdirdim, çantam yerinden duruyordu. "Herkesin silahı yanında değil mi?" Hepsi onaylayan mırıltılar çıkardığında devam ettim. "Ve kesinlikle silahı olan tek biz değiliz. Zorunda kalırsanız kullanmaktan çekinmeyin." Demet ile aynı anda masaya ilerlediğimizde çantamı alır almaz silahımı çıkarttım. Adamlar dikkatlerini bizi çevirdiklerinde neler döndüğünü anlamış görünüyorlardı. Bir düzine adam silahlarını bize doğrulttuğunda dördümüz birbirimizle bakıştık. "Hayatta kalmaya çalışın." Dikkat dağıtmak için hepimiz farklı bir yöne dağıldığımız da üzerime gelen adamlara dikkatimi verdim. Solumda kalan adamın kolunu nişan aldığımda tetiğe basmakta gecikmedim, barut kokusu burnuma dolduğunda adamda bağırarak kolunu tutuyordu. Önümde bana doğru gelen adamın koluna kendi etrafımda dönerek bir tekme savurdum, sağ tarafına doğru savrulduğunda hızla yaklaştım ve avuç içimle burnuna doğru kırıcı bir hamle yaptım. Adam burnunun kırılmasının verdiği acıyla bağırırken bilincini yitirmesini sağlayacak son hamleye hazırlanıyordum lakin saçlarımda hissettiğim elle geriye doğru sarsıldım. Arkamda ki adam kolunu boynuma doladığında, şakağımda hissettiğim baskı metal silahın soğuk namlusundan başka bir şey değildi. Duraksamadım. İki elimi kullanarak bütün gücümle boynuma sarılan kola tutundum, olabildiğince yükümü adama yasladığımda iki bacağımı da kaldırarak önümde duran ve az önce burnunu kırdığım adama sert bir tekme geçirdim. Akciğerlerine denk gelen tekme onu etkisiz hala getirmekte yeterli olmuştu. Aynı anda kolumu kaldırarak dirseğimi arkamda ki adamın yüzüne vurdum. Hafif sendelediğinde aynı şeyi bir kaç kez tekrarladım, sonunda boynumda ki kolunu serbest bıraktığında hızla arkamı dönerek kolunu ters çevirdim. Az önce namlusu anlıma dayalı silahı elinden düşürdüğünde yüzüne sert bir kroşe geçirirken konuştum. "Şerefsiz." Çabucak toparlanması aleyhimeydi, yediğim tokatla yüzüm sola doğru savrulurken gururumun kırıldığını itiraf etmeliyim. Tokat atmak mı? Yüzümü geri çevirdiğimde bana uzattığı sol kolunu tutarak kendime çektim. Sağ omzumdan destek alarak adamı üstümden attığımda sinirlerime hakim olmak gibi bir özelliğe sahip olmadığımdan ayağımda ki topuklularla yüzünü isabet alarak hızla vurdum. Attığım tekmenin sebebiyet verdiği kanama yüzünden ayakkabılarıma bulaşan kan zaten yatışmayan sinirlerimi bir güzel körüklemişti. Normalde olsa hiç umurumda olmayacak olay şuan geçerliliğini korumuyordu."Bu ayakkabılar senden daha değerli piç kurusu." Diğerlerinin durumuna bakmak için arkamı döndüğümde Demet'in üç kişi tarafından sıkıştırıldığını gördüm. Tam arkalarına geldiğim sırada adamlardan birinin omzuna dokundum. Başını bana çevirdiğinde kendimi umursamayarak hızlı ve sert bir kafa geçirdim. Adam aldığı darbeyle Demet'in üstüne doğru sendeleyince, Demet hızla kenara kayarak hem üzerine düşecek olan adamdan hemde alacağı darbeden son dakika kurtulmuştu. Hızla diğer iki adamın arkasına geçerek kafalarını birbirine çarptım. Demet'e kendini savunabilmesi için alan açtığımda kafa atarak burnunu kanattığım iri kıyım adama baktım. Kendini toparlayıp üzerime doğru gelmeye başladığında sağ elimi kullanarak yüzüne doğru savurduğum yumruğa benimle aynı hızda, sol kolunu kaldırarak engel oldu. Aynı yumruğu sol elimde denediğimde sağ kolunu kullanarak engellemesi çok uzun sürmedi. Karın boşluğuma aldığım oldukça sert bir yumrukla bir an için nefesimin kesildiğini hissettim. Kendime gelmem için sadece bir kaç saniyeye ihtiyacım vardı. Aldığımız eğitimlerin avantajlarından biriydi bu da. Fiziksel acıya bir süre sonra alışıyordunuz. Varla yok arası.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYKIRI
ActionKafamın içinde susmaları için yalvardığım sesler var. Kafasının içinde ki seslerle yaşayan Dolunay KAREL. Annesinden başka kimseye kendini açmayan Kahkahalardan habersiz Yağmuru teninde hissetmekten haz duyan, sonbahar kızı Bazı öğrencileri...