Bavulumu hazırlıyordum. "Damla! Hadi çabuk ol, geç kalacağız!" bu annemdi. Söylene söylene hazırladığım bavulumu dış kapıya kadar çıkardım. Aslında gitmek istemiyordum. Çünkü içimde kötü bir his vardı. Ama ailemi gönderip, kendim burada duramazdım. İspanyol paça gri bir pantolon, üzerine de siyah bir tişört giymiştim, saçlarımı da at kuyruğu yapmıştım. Güzel bir kızdım. Kendimi beğeniyordum yani. Okuldan çoğu genç çıkma teklifi etmişti fakat ben gerçek aşkı aradığım için hepsini reddetmiştim. Annem bu durumuma endişeleniyordu. Güzelliğimi boşa harcadığımı, aradığım kişiyi beklerken yaşlanacağımı söylerdi. Ama ben takmazdım. Başkalarının görüşlerini umursamamayı seviyordum. Benim için hiçbir önemleri yoktu. Hayatta hep kendi kararlarımı almışımdır, pişman olduğum olmadı. Umarım da olmaz...
Yurtdışında oturan halamlara gidecektik. Ama babam etrafta görünmüyordu. Bizi tembihlerdi geç kalmamamız için ama kendisi yüzünden geç kalacaktık. Babamı seviyordum. O , annemin aksine daha sakindir. Bir de bana pek karışmaz. Zaten bunun için kendi kararlarımı kendim alıyordum. Ama babam olmasa da kendi kararlarımı alabilecek yaştaydım. 20 yaşında...
Cebimdeki titreşimle irkildim. Sanırım telefonum çalıyordu. Babam arıyordu:
"Kızım kapının önüne bir taksi getirdim, bavullarınızı alın da gelin."
"Tamam babacığım, geliyoruz." dedim. Annem ve kardeşim Yağmur'a haber verdim ve dışarı çıktık. Bavulları taksinin bagajına yerleştirip koltuklara geçtik. Heyecanlıydık. İlk defa yurtdışına çıkıyorduk. Dakikalar geçmek bilmiyordu. Başımı annemin omzuna yasladım. Uykum vardı. Uyumak istiyordum. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Annemin hareket etmesiyle gözlerimi açmam bir oldu. Hiç sıkıntıya gelemezdi zaten!
Havaalındaydık... Tam bir izdiham... Hayatımda bu kadar insanı bir arada görmemiştim. Her neyse, babam pasaport-vize işlerini halletmeye gitti. Bizde bir bankta oturuyorduk. Yağmur oldukça heyecanlıydı ama ben... İçimde tuhaf tuhaf hisler... Allahım umarım bir şey olmaz! Babam geldi. Yanımıza oturdu. Yüzündeki çizgiler ne kadar belli oluyordu, yaşlanmıştı artık. Aradan bir saat geçtikten sonra bineceğimiz uçağın ananonsu yapıldı. Telaş içinde uçağa doğru yol almaya başladık. Koltuklarımıza oturduk, kemerlerimizi bağladık. Hostes bir kaç hareket yaparak bir şeyler anlatıyordu. Uçak kalkışa geçtiğinde irkildim. Bir an düşüyoruz sandım, dışarı bakmamla daha yeni kalkışa geçtiğimizi anlayınca rahat bir nefes aldım. Yolculuk iyi gidiyordu. Uyumak için iyi bir fırsat... Gözlerimi kapattım ve uyudum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜTBELİNİN ESİRİ (BİTTİ)
RomanceSavaşta esir alınmak... Esir alındığı kişinin kalbine de esir düşmek... Aslında her şey aşkın gücüne bağlıydı... Bu güç, onları yaşadıkları harabeden kurtarıp mutlu bir sona sürükleyecekti...