Uçağın sarsılmasıyla tatlı uykumu bölmek zorunda kaldım. Birden " Düşüyoruz! Allahım yardım et! " diye bağırdım. Etraftakiler bana bakmaya başladı. "Kızım sen manyak mısın ya?! Düşsek biz böyle durur muyuz? İniyoruz iniyoruz!" bunu söyleyen Yağmur'du. Bu sözleri duyduktan sonra içime soğuk sular dökülmüştü. Normalde böyle değilimdir, ama işte içimdeki o kötü his... Ha bir de normalde Yağmur'un bana söylediği laflara dikkat etmesini söylerim. Az önce söylediği "manyak" kelimesine kızmamıştım. Haklıydı yaa...
İndikten sonra halamla eniştemi görmem bir oldu. Büyük bir çığlıkla onlara doğru koşmaya başladım. Çok özlemiştim. Sımsıkı sarıldım. Sanki onca yılın acısını çıkartmaya çalışıyordum. Gözüm birisini arıyordu, "Hala, Ozan nerede?" diye sordum. Aldığım cevapla kahkahalara boğuldum. Beyefendi büyümüşte çalışıyormuş. Ama iş bizden önemli mi ya? Akşam ona hesabını sorarım...
Eve doğru yol almaya başladık. Güzel bir yerdi. Ama bazı yerler vardı ki kırık dökük, neden tamir olunmamıştı? "Hala, neden bazı yerler kırık dökük?" diye sordum. "Hani burada 8 yıl önce savaşa benzer bir şey olmuştu ya? Aslında savaştan küçük bir şeydi ama olsun. Milletin canı burnuna geldi. İşte karşı tarafın saldırıları sonucu oluştu bunlar. Ama devlet büyüklerimiz bizim kazanmamızın eseri olarak kalsınlar diye önemli olmayan bölgeleri tamir ettirmediler." dedi. Savaş... Umarım içimdeki bu his savaşın habercisi değildir.
Eve girdiğimizde işte burnuma o müthiş koku geldi, en sevdiğim yemeğin kokusu... Yaprak sarma... Canım halam sevdiğimi bildiği için yapmış. Ama annem bir türlü öğrenememişti yapmayı. İşte bu yüzden Halamınkiler daha bir güzel gelirdi. Onca yıldan sonra koyu bir sohbet ettik. Bizim Ozan da şirkette işe başlamış. Daha yeni çalışmaya başladığı için işine daha bir sadıkmış. Gösteririm ben ona sadık olmayı... Halamın telefonu çaldı. " Tamam oğlum çabuk ol sofrayı indiriyoruz." dedi Halam. 10 dakika sonra kapı çaldı. Hemen koştum açtım. Ozan beni gördüğünde hemen boynuma atladı. Bende ona sarıldım. En sevdiğim kuzenimdi. "Ah kuzen, seni ne kadar çok özlediğimi bilemezsin." dedi. Kollarımı çözmeye başlayınca "Ne kadar özlediğini belli ediyorsun, insan bir karşılamaya gelir ya!" dedim. "Ya kuzen sorma çok işlerim vardı." dedi. Kıyafetlerine baktım ve güldüm. Ne oldu der gibi bakış attı. "Seni takım elbiseyle, elinde bilgisayar çantasıylada mı görecektim?" dedim. "Neden? Yakışmamış mı? Doğruyu söyle." dedi. "Bilmiyorum ya, seni hiç böyle görmemiştim, gözüme bir tuhaf göründün. Git değiştir şu kıyafetlerini eski seni özledim." dediğimde güldü ve "Tamam dur içeridekilerede selam vereyim ondan sonra." dedi. Sonra içeriye gidip dayısına ve yengesine sarıldı, yani annemle babama. Sonra annesiyle babasına sarıldı, sonrada odasına gitti. Ozan, iyi bir çocuktu. Esmerdi. Bence çok yakışıklıydı. Sadece bence değil, herkesçe çok yakışıklıydı. Koyu kahverengi saçları, yeşil gözleri ve kaslı bir yapısı vardı. Saçlarını biraz uzatır, yukarıya doğru kaldırırdı, bu ona ayrı bir hava katardı. Tişört ve kot pantolon daha çok yakışırdı ama işte bilirsiniz ofis insanlarını. Bugün aynen öyle giyinmişti. Sakalları vardı ama hiç uzatmazdı. Uzatmasın da zaten, yakışmazdı. Kısacası kendine has bir görünüşü vardı. Onunla aynı yaştaydık. Sadece o benden birkaç ay büyüktü. Yakışıklı falan dedim ama hiç o gözle bakmadım kuzenime. O da bana bakmadı. Hatta bazen sosyal medyadan bana sevgilisini gösterir, nasıl diye sorardı. Çoğu zaman kızları beğenmezdim ama üzülmesin diye bir şey söylemezdim. İlişkilerine kendini kaptırmaz, nasıl olsa bir gün bitecek derdi. O da benim gibi ömürlük aşk arardı. Çoğu zaman düşüncelerimiz benzer olurdu. O yüzden onu çok seviyorum. Öz kardeşim gibi...
Ozan geldikten sonra sofraya oturduk, güzelce karnımızı doyurduk. Halamın ellerine sağlık, hepimizin neyi sevip neyi sevmediğimizi bildiği için hepimizin sevdiği yemeklerden yapmıştı. Bir tane Halam vardı zaten. Bir sürü halan olsa, sevmezsen neye yararlar? Bir tane olsun, sev daha iyi. Eniştem çok iyi insandır. Aslında 10 yıl öncesine kadar hiç sevmiyordum onu ama çocuk aklı işte, kim bilir neden sevmiyordum. Şimdi ise bayılıyorum ona, onlara... Halamla birbirlerine çok yakışıyorlar...
Yemek yedikten sonra annem ile halam mutfağa, babam ile Eniştem oturma odasına, Ozan ile ben Ozan'nın odasına, Yağmur'da balkona geçmişti.
Sohbet başladı:
"Eee hâlâ birini bulamadın mı?" diye sordu dalga geçercesine. "Bulamadım Ozan Bey siz buldunuz mu?" dedim bende. Güldü, "Biliyorsun sen beni, bende kız çok ama ne aradığımı çok iyi biliyorsun." dedi, "Bende senin aradığından arıyorum." dedim. Sonra bana bakarak daldı gitti. Elimi bir sağa bir sola salladım. "Daldınız Ozan Bey, kendinize gelin, ne oldu ne düşünüyordunuz?" dedim alaycı tavrımla. "Şey... Şey..." dedi. " Ney?" dedim ve güldüm. Sonra Ozan ciddileşti. "Damla, sen niye böyle yapıyorsun ya?" dedi. Şaşırdım, ne yapmıştım ki? "Ne yapıyorum Ozan?" dedim bende ciddileşerek. "Kuzen bak yanlış anlama. Sen çok güzel bir kızsın. Anladığım kadarıyla taliplerinde çok. Niye bir şans vermiyorsun abi? Anlamıyorum şans vermezsen, denemezsen nasıl bulacaksın? Bak bana şans veriyorum ben, olmayınca bırakıyorum." dedi. Yüzüm düşmüştü. "Sevmediğim birine nasıl şans verebilirim? İlişki tek taraflı olamaz, sen nasıl yapıyorsun bilmiyorum ama ben karşımdaki insanın duygularıyla oynayamam." dedim. "Haklısın..." dedi "Neyse bu konuyu boş verelim, okul nasıl gidiyor?" dedi. Cevap verdim. Bence asıl sohbet şimdi başlıyordu. Okul hayatından, iş hayatından, aşk hayatından, sırlardan falandan felandan bahsettikten sonra annem çağırdı "Hadi gelin çay koyduk!" dedi. Gittik oturma odasına. Ya Rabbim bugün midem bayram ediyor ya. Oturdum. Halam önüme kazandibi koydu. Hala sen de olmasan... Bir güzel yedik içtik, sohbet ettik. Gece olmuştu. Uykum geliyordu. Ozan anlamış olacakki "Anne hadi misafirlerimizin yatağını yapalım, kuzenin uykusu gelmiş." dedi. Ve halam müthiş misafirperverliğiyle yatakları hazırlamaya koyuldu. Yardım ettik tabii ki. Fazladan oda olmadığı için halam çekyatları açtı. Birde yer yatağı yapıp odadan çıktı. Herkes odalarına dağılmıştı. Bende yer yatağını aldım ve uyumaya başladım. Kuzen, yarın için patronundan izin almıştı. Yarın gezmeye gidecektik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜTBELİNİN ESİRİ (BİTTİ)
RomantikSavaşta esir alınmak... Esir alındığı kişinin kalbine de esir düşmek... Aslında her şey aşkın gücüne bağlıydı... Bu güç, onları yaşadıkları harabeden kurtarıp mutlu bir sona sürükleyecekti...