Yine herkes benden önce uyanmıştı. Günlük rutinlerimi tamamladıktan sonra oturma odasına gittim. Babam ile Enişteme "Günaydın." dedim. "Asıl sana günaydın kızım." dedi babam. Cevap olarak gülümsedim. Ozan oturma odasında değildi. Mutfağa gittim, orda da her zaman ki gibi annem ile halam vardı. Ozan'ın odasına gittim. Yoktu. Anlaşılan işe gitmişti. Akşam gelince olanları anlatırım artık diye düşündüm. Balkona gittim çünkü Yağmur'un ne hâlde olduğuna bakmak istedim. Camın kenarından ona bakmaya başladım. Telaşla bir o yana bir bu yana gidiyordu. Üzgün bir hali de vardı. Sanırım dün gece engellediğim adama ulaşamıyordu. En iyisini yaptım aslında. Tamam kardeşim üzülüyordu ama bir ailenin dağılmasından daha iyidir, diye düşündüm. Haklıydım... Yani umarım...
Mutfağa gittim. Annem ile halama yardım ederken Yağmur geldi yanıma. "Abla, telefonunu alabilir miyim?" diye sordu. Kesin o adamı arayacaktır diye düşündüm. "2 dakika bekler misin? İşim var, ondan sonra gelip alabilirsin." dedim. Gitti. Bende telefondan konuştukların kaydedilmesi için konuşma ses kaydedicisini açtım. Bir kaç dakika sonra geldiğinde ise telefonu ona verdim. Yemek masasını hazırlarken telefonu geri getirdi. Cebime koydum. Şu an dinleyemezdim. Kahvaltımı yaptıktan sonra...
Bugünkü kahvaltı da hiç konuşulmamıştı sadece çatalların tabaklara deyme sesi vardı. Ozansız ne kadar da sıkıcıydı... Kahvaltı bittikten sonra her zaman ki gibi sofrayı topladım ve bulaşıkları makinaya dizdim. Bavulumdan kulaklığımı aldım ve lavaboya gittim. Kapıyıda kilitledim. Ses kayıtlarına baktım , konuşulanları dinledim. Aynen şöyleydi;
- Yağmur neden beni engelledin? Yoksa, yoksa...
- Hayır, hayır... Asla ben seni engellemedim.
- Aramadan da engellemişsin, sabahtan beridir ulaşamıyorum sana. Niye? Niye böyle bir şey yaptın?
- Aşkım, dediğim gibi ben yapmadım. Sab...
- Bana aşkım deme! Anladım istemiyorsun işte beni! Böyle yapacağına bana söyleseydin, bir daha rahatsız etmezdim seni!
- Anlamıyor musun? Ben engellemedim diyorum sana! Sabah uyandığımda farkettim. Ama düzeltemedim.
- Umarım yalan söylemiyorsundur. Be...
- Ben sana yalan söylemem.
- Ben senin için kaç yıllık karımdan vazgeçiyorum. Seni ne kadar çok sevdiğimi anla...
- Tamam ben kapatıyorum. Bu ablamın telefonu sakın bana bu numaradan ulaşmaya kalkma. Ben bir yolunu bulucam merak etme. Hadi, sonra görüşürüz.Yarabbi delirtecek bu kız beni! Son aramalardan da silmiş numarayı. Nasıl ulaşacağım ben bu adama? Neyse akşam bir yolunu bulurum.
Sıkıntıdan patlamak üzeredeydim resmen. Yapacak bir şey arıyordum. Ta kii bağırma seslerini duyana kadar... Babam bağırıyordu. Ne olmuştu acaba?
Koşarak oturma odasına gittim. Babam bağırıyor, Yağmur ağlıyordu. Yoksa bu gerizekalı kız yakalanmış mıydı? Yakalansa ne iyi olurdu. Hem ben bu azaptan ve kardeşimi kurtarmaktan kurtulurdum. Hem de o bu saçma salak işten vazgeçerdi. Umarım...
Ne olduğunu anlamak için, hiçbir şey yapamayan, sadece izlemekle yetinen anneme bir omuz attım. Gözlerindeki o kederi görebiliyordum... Utancın, rezil olmuşluğun izleri vardı... Annemi teselli etmekten, babamın kardeşime söylediği sözleri duyamıyordum. Ta kii Yağmur'un bu isyan dolu bağırışlarını duyunca ya kadar;- Ben artık çocuk değilim! Bana karışamazsın sen!
- Ne demek karışamazsın? Terbiyesiz! Rezil ettin bizi!
- Ben mi sizi rezil ettim? Sen şu an kendini rezil ediyorsun!
Annem dayanamayarak:
- Kızım, yapma... diyebildi sadece.
- Anne sen de bi sus ya! Yeter artık bıktım sizden!
Babam elini kaldırdı... Ve Yağmur'a okkalı bir tokat attı. Babamı hiç bu kadar sinirli görmemiştim. Hatta hiç sinirli görmemiştim.
- Nefret ediyorum sizden!
- Nefret ediyorsan çık git! Git o sevgilin sana yardım eder nasıl olsa. Kaçma planları yapmıyor muydunuz zaten? Hadi kaçın gidin!
- ...
Kaçma planları mı? Kaçma planları mı yapıyorlardı? Az önce babamın attığı tokata üzülmüştüm ki bu lafı duyduktan sonra üzüntümden eser kalmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜTBELİNİN ESİRİ (BİTTİ)
Lãng mạnSavaşta esir alınmak... Esir alındığı kişinin kalbine de esir düşmek... Aslında her şey aşkın gücüne bağlıydı... Bu güç, onları yaşadıkları harabeden kurtarıp mutlu bir sona sürükleyecekti...