On beş sene önceki bana göre, hayal kurmak bir sorumluluktu. Genelde insanlarda, "hayal kurmak bedava" şeklinde bir anlayış olsa da, ben hep tam tersine inanmıştım. Hayal kurmak, hayalinin peşinden gitme cesareti gösterebilmenle anlamlıydı. Bence eğer gerçekleştirmek için uğraşacaksan, hayal kurman gerekirdi. Yoksa hayalin, içine çektiğin oksijen gibi hücrelerinde dolanır, dışarı solumak zorunda kaldığın karbondioksite dönüşür ve senden uzaklaşıp giderdi. Bir daha o hayali göremez, yakalayamaz, istesen bile peşinden koşamazdın. Kaybolmadan yakala...
"Yakaladım!"
Önümde duran kişi, hayalini gerçekleştirmiş bir hayalperest edasıyla bana bakıyordu. On beş sene önce karşılaştığım o kişiyi hala dün gibi hatırlarım.
"Demek senin de hayalin bu... Klasik bir hayalmiş..."
Elinde tuttuğu, şeffaf hayal kutumu bana geri vermeye niyeti yok gibiydi. Hayal kutusu dediğimiz, hayalimizin kilitli olduğu kutuydu. Hayalinizi gerçekleştirmek için olan çabalarınız, hayalinizle birlikte o kutuda saklanırdı. Çok değerli bir kutuydu, özellikle hayal hırsızlığının arttığı o dönemde... İnsanlar kendi hayallerini gerçekleştiremeyince, başkalarının hayallerini çalmak istiyorlardı.
"Hayalin klasiği, moderni olmaz. Hayal hayaldir." Kollarımı göğsümde kavuşturdum ve savunmaya geçtim. Kimsenin hayalimi küçümsemesine izin verecek değildim.
"Bu hayalin, hayal dünyasından çıkma izni alabileceğini düşünüyor musun ciddi ciddi?" Hayal kutumu bana göstere göstere sallıyordu.
"Düşünmekle kalmıyor, çıkış izni almak için elimden geleni yapıyorum." Elimi, avucum açık şekilde ona doğru uzattım. Hayal kutumu geri vermesini istiyordum.
Hayal dünyasından çıkış izni alan hayaller, gerçek olan hayallerdi. Orayı bir fabrika olarak bile düşünebilirsiniz. İnsanlar orada hayal kurar, hayallerine ulaşmak için çalışır çabalar ve hayalleriyle birlikte çeşitli testlere tabii olurlardı. Senede en fazla beş hayal, çıkma izni alırdı ve hayalin sahibi, hayal dünyasından çıkmış, gerçek dünyaya adım atmış olurdu. Gerçek dünyada hayali, gerçekleşmiş şekilde onu bekliyor olurdu. Bu yüzden oraya hayal dünyası, diğer dünyaya ise gerçek dünya diyorduk. Gerçek dünyada insanlar hayallerini gerçekleştiremezlerdi. Gerçekleştiremedikleri için de hayal kurmanın bir anlamı yoktu gerçek dünyada. Burada ise hayal kurmaktan başka bir uğraşın olamazdı. Hayal dünyasına girme cesareti gösterip, hayalini gerçekleştirebilenler "hayalperest" olarak adlandırılırlardı. En büyük hayalimiz hayalperest olmaktı elbette ama bunun yanında herkesin gerçekleştirmek istediği başka başka hayalleri de vardı.
Uçmak, sonsuza kadar yaşamak, ışınlanmak gibi asırlar ve asırlık uğraşlar gerektiren hayaller de vardı; aşık olmak, mucit olmak gibi ne kadar zaman alacağı belli olmayan hayaller de vardı. Hayalinizi gerçekleştirmeniz için her türlü imkana sahiptiniz ama hayalinizi gerçekleştirmeden çıkamazdınız hayal dünyasından. Bu kuraldan ötürü yüzyıllardır burada olan insanlar vardı. Hayalini bir türlü gerçekleştiremeyen... Bazıları onları "hayalet" olarak adlandırıyordu ama bu benim doğru bulmadığım bir tabirdi.
Testten geçip, gerçekleşme izni alamayan bir hayali, iğrenç bir şeyi tutarmış gibi, hayal kutumu bana uzattı."Hayal dünyasında böyle hayallerle zaman kaybedilmesine üzülüyorum."
Hayal kutumu alıp, yanından uzaklaşmadan önce, ona cevap verdim. "O zaman sen de hayal dünyasında böyle hayallerle zaman kaybedilmemesini hayal et. Kim bilir? Belki bir gün gerçekleştirirsin..."
Gerçekleştiremezdi aslında. Onun muhtemelen başka bir hayali vardı ve o hayalden başka bir hayal için uğraşamazdı. Yasaktı. Hayal dünyasının kuralları vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayal Dünyası #wattys2017
Short Story15 yıl önce hayal kurduğumu sanmamla başlayan yolculuğum, gerçekten hayal kurmamla son buldu. Bu yolculuğun hikayesini sizlerle paylaşmak isterim... Hayallerimi anlatırken, sizi fantastik bir yolculuğa da çıkarmak istedim. Umarım keyif alırsınız...