4- 'Çok kötü çarptın ah sen beni; aklım, baksana, bende mi duruyo'

220 8 6
                                    

"Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki..."
-Çalıkuşu, Reşat Nuri Güntekin


***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Aslı, elindeki poşetleri daha sıkı tutarken ağırlıklarına aldırmamaya çalışarak yürümeye devam etti. Kafe için gerekli birkaç malzemeyi alması gerekmişti ama ne yazık ki hepsini birden taşıması onun için sandığından zor oluyordu. Teyzesinin borcunu ve başına gelenleri öğrendiklerinden beri aradan dört gün geçmişti ve bu süre içinde o ve arkadaşları okullarından arta kalan zamanlarının büyük çoğunluğunu orada geçiriyorlardı.

Olanları ilk öğrendiklerindeki öfkesini içinde hala taze tutuyordu genç kız. Hüma ile kafeye gidip teyzesinin üzgün bakışları eşliğinde Esin'den dinlemişlerdi her şeyi. Hüma beklenildiği gibi sinirden kızarıp o dağ ayısının kapısına polislerle dayanmayı önermişti. Hatta bir ara kendisi gidip adama haddini bildireceğini savunmuştu ,ki bunu yapabileceği konusunda Aslı'nın hiçbir şüphesi yoktu, ama neyse ki Melek Hanımın ricalarını kırıp da hareket edememişti.

Aslı'nın ise o an için önceliği teyzesi olmuştu. Normal şartlarda kolay kolay sinirini zapt edebilen bir karaktere sahip değildi ancak teyzesine kendisine bu borç olayını daha önce söylemediği için hissettiği kırgınlık sinirine galip gelmişti. Ama onu da anlıyordu. Onu ve arkadaşlarını endişelendirmek istememişti fakat yine de daha önceden haberleri olsaydı belki sorunu daha kolay bir yolla çözebilirlerdi.

Şimdi teyzesini her yalnız bırakmak zorunda kaldığında aklı onda kalıyordu. Onun için endişelenmekten alıkoyamıyordu kendini çünkü Esin'den duyduklarına göre o adam tekrar geleceğini söylemişti.

Genç kız düşüncelerine dalmış bir şekilde yürümeye devam ederken, bir anda sağ tarafından gelen şiddetli bir ağlama sesiyle düşüncelerinden ayrılmak zorunda kaldı. Sesin geldiği yöne baktığında, küçük bir çocuğun ellerine bakarak ağladığını görmüştü. Tam harekete geçecekti ki çocuğun yanına annesi olduğunu tahmin ettiği kadın koşunca rahatlayarak onları izlemeye devam etti.

Çocuk yüksek sesle ağlamaya devam ederken annesi onu sakinleştirmeye, bir şeyi olmadığına ikna etmeye çalışıyordu. Ancak bu çabaları miniğin üzerinde pek etkili olmamış olacak ki küçük adam tatlı konuşmasıyla ellerinin birazdan kanayacağını iddia ediyor ve ağlamaktan kızarmış gözleriyle ellerinden başka bir yere bakmamakta ısrar ediyordu. Onların bu hallerine gülümseyen Aslı'nın aklına geçtikleri hafta yaşananlar gelince gülümsemesinin büyümesine engel olamadı.

O gün, kendi okulunda gireceği ve başka okuldan öğrencilerin de geleceğini bildiği seçmeli dersinin olduğu amfiye ilerlerken tanıdık bir simayı görmeyi hiç beklemiyordu genç kız. Esasında, öncesinde arkadaşlarıyla merak edip mesajlaşma grubundan kimlerin hangi okullardan geldiğine bakmışlardı ve Odtü Mühendislikten Selim Ekmekçi adında birinin dikkatini çektiğini hatırlıyordu. Ancak bu Selim'in, o günden birkaç gün öncesinde ufak bir tartışma yaşadıkları ve ardından kendisini açıklayıp özür dileyerek genç kızın tüm sinirini silip süpüren şeytan tüylü Selim olacağı aklının ucundan dahi geçmemişti.

Pietra MiliareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin