Kedi Pisliği ve Fare Ölüsü

1.5K 70 7
                                    

(Multimedia-John)

Sabah kalktığımda yeni işime çoktan hazırdım. Clark'ın bana ayrıcalık yapması konusunda biraz endişeliydim ama onun dışında herşey güzel olacak gibi görünüyordu. Ceketimi giydikten sonra çantamı da alarak evden çıktım. Kapımın tam önünde siyah bir Mercedes duruyordu. İçinde ise bir tane adam vardı. Beni farkedince arabanın kapısını açtı ve dışarı çıktı. 'Bayan Cynthia, lütfen şöyle buyrun.' arabanın arka kapısını açarak bana seslendi. Şaşkınlıkla adamın yüzüne bakarak 'Siz kim siniz?' diye sordum. 'Bugünden itibaren sizin şoförünüzüm.' 'Sizi kim görevlendirdi?' 'Clark Blazestone görevlendirdi, efendim.' beklediğim cevabı almıştım. Daha ilk günden düşündüğüm şey olmuştu. 'Peki bu sadece benim için mi? Yoksa diğer çalışanlarda bu hizmetten yararlanabiliyor mu?' diye sordum. 'O konu hakkında bir bilgim yok efendim. İsterseniz o konuyu bizzat Clark Beyle konuşun.' 'Peki ,teşekkürler.' diyerek isteksizce arabaya bindim.

Şirkete geldiğimde bu şirketin diğerlerine göre ne kadar büyük ve gösterişli olduğunu farkettim. Yaklaşık 200 katlı bir bina üzerine kocaman yazılarla yazılmış 'Blazestone Company' yazısı oldukça ihtişamlı gözüküyordu. İçeri girdiğimde yeni odama yönlendirildim. Odam 64. kattaydı. Asonsöre binmeden önce 'keşke yanımda kitap getirseydim 64. kata çıkana kadar okurdum en azından' diye düşündüm. Fakat yaklaşık 1 dakika sonra ordaydım. Her katı bir saniyede çıkan asansörleri vardı. Bu müthiş birşey diye düşündüm. Asansörden çıktığımda sol tarafta Anastasia'yı farkettim. Arkası dönük bir şekilde birileriyle konuşuyordu. Onunla aynı katta olmamak için dua etmiştim ama görünüşe göre işlediğim günahlar yüzünden duam kabul olmamıştı. Umutsuzca odama gittim. Kapıyı açtığımda bu odanın gerçekten bana verilmiş olabileceğinden şüphe ettim. Dışarı çıkıp bir daha baktım. Evet benim adım yazılıydı. Altında 'Clark Blazestone'un asistanı' yazıyordu. Bir an farkında olmadan gülümsedim. 'Neye gülüyorsun?' aniden gelen bir sesle birden irkildim ve arkamı döndüm. Anastasia bana gülüyordu. Sorusunu yanıtsız bırakmayı tercih edip Clark'ın odasına doğru yürüdüm. Arkamdan Anastasia'nın içinden sövüşlerini duyabiliyordum. Kapıyı açtım. Clark telefonda birileriyle konuşuyordu. Benim geldiğimi gördüğünde ayağa kalktı ve eliyle masasının önündeki koltuklardan birini geriye doğru çekerek beni davet etti. Çektiği koltuğa oturdum. Bir süre daha ayakta kaldıktan sonra konuşmasını sonlandırıp bana döndü. 'Nasılsın Cynthia?' benimle konuşurken gözlerinin içi gülüyordu. 'İyiyim. Bugün gönderdiğin şoför bana özel miydi? Yoksa her çalışanın için böyle şeyler yapıyor musun?' direk konuya girdim. 'Tabii ki de sana özeldi.' dedi bencilce. Kaşlarım bir anda çatıldı. 'Bana niye böyle bir ayrıcalık yapıyorsun? Ben başkalarından farklı muamele edilmek istemiyorum. Lütfen o şoför bir daha beni almaya gelmesin.' dediğimde yine yüzünde hayalkırıklığı vardı. 'Sen farklısın çünkü sen benim asistanımsın. Neden gidipte diğerlerinin evlerinin önüne de şoför yollayayımki? O zaman senin ne ayrıcalığın kalır? Üstelik bu öyle abartılacak bir konu da değil. Lütfen bu konuyu daha fazla tartışmayalım Cynthia.' Konuşmasını bitirdiğinde uzun parmaklarıyla ustalıkla çevirdiği kalemi önündeki kalemliğe yerleştirdi. 'Sanırım bu konuda haklısın. Yani haklısınız. ' gülümsedim. 'Haklısınız mı?' alaycı bir kahkaha fırlattı. 'Aramızda samimiyet olmayan hiçbir asistanla çalışmak istemem doğrusu Cynthia.' söylediklerime olan tepkisi sinirimi bozmuştu. 'Diğer çalışanlarınla nasılsan benimlede öyle olmak zorundasın.' sesim çok sinirli çıkmıştı. Bir an ne dediğime kendim bile inanamadım. Clark hiç bozuntuya vermeden 'Diğer çalışanlarımla nasılsam seninle de öyleyim zaten.' dedi ve 'Peşimden gel.' yaptı. Odanın kapısını açtı. Dışarı çıktık. Anastasia 'nın da içinde bulunduğu bir sürü iş adamının ve kadının olduğu bir odaya girdik. Clark hepsine el çırptı 'Millet ! Buraya bakın ! Herkes buraya baksın !' Ve sonra herkes pür dikkat kesildi. ' Yanımdaki bayan yeni asistanım Cynthia. Kendisine eski asistanlarıma yaptığım ayrıcalıkları anlatmak isteyen var mı?' Bu soruyu sorduğunda Clark'a sinirli bir bakış attım. Herkes gülmeye başladı. Birkaç kişi anlatmaya başladığında Clark'ın bu yaptığının daha hiç birşey olduğunu anlamış oldum. Bana gülümseyip duruyordu. O sırada John içeriye girdi. 'Neler kaçırdım? Ooouv ! Sözde güzel kızda buradaymış. Clark?' John'un bu sözü üzerine odada sesler yükselmeye başladı. Herkes benim hakkımda birşeyler söylüyordu. Bu durumdan ciddi derecede rahatsız olmaya başlamıştım. Clark'ta en az benim kadar rahatsız olmuşa benziyordu. 'Kendine gel artık John. Lütfen. ' Clark ve John'un birbirlerine olan sert bakışları beni tedirgin etmişti. Anastasia araya girdi ' Niye? Yanlış birşey söylemedi. Sen kafana göre nitelikli mi, niteliksiz mi diye bakmadan yeni asistan getirirken iyi, ama John birşey söyledi mi kendine gel John! Bu mudur yani?' Anastasia sinirlenince rus aksanı iyice baskınlaşıyordu. Bu sefer işi Clark'a bırakmadan ben konuştum. O beni yeterince savunmuştu. Şimdi savunma sırası bendeydi. ' Clark öyle kafasına göre , bilinçsizce eleman seçiyor olsaydı ,bugün bu şirkette ,bu konumda olmazdı. Benim bütün iş hayatı bilgilerimi ve kariyerimi detaylı bir şekilde inceleyip beni ona göre işe aldığını imzaladığım belgelerle size çok rahat kanıtlayabilirim. Ayrıca sen o botokslu suratınla ve o papuç kadar dilinle bu şirkette iş bulabildiğine dua et tatlım. Sana gelince kendini beğenmiş , laf sokabildiğini sanan ama yerli yersiz atıp tutmaktan başka bir şey yapamayan insan , önce bir aynaya bak derim. Ama dışını değil içini yansıtana. ' ikisine birden göz kırptım. Bu sözlerin üzerine geriye ,bana hayretle bakan üç surat ve gittkçe yükselen insan sesleri kaldı. Anastasia sinirden köpürüyordu. John'u kolundan çekerek odadan dışarıya çıkarttı.

Ben Clark'a dönerek 'Özür dilerim. Böyle olmasını istemezdim ,ama arkadaşların çok üzerime geldiler.' dedim ve dudak büktüm. Karşımda bana hayranlıkla bakan bir çift göz vardı. 'Böyle olmasını istemez miydin?' gülümsedi. 'Şahsen ben isterdim. Az önce içimden uzun zamandır geçen ama bir türlü dışa vuramadığım şeyleri bir anda söyleyiverdin ve bence... bu çok hoştu. Senin de dediğin gibi ,asistanlarımı iyi seçtiğim ortada.' bana göz kırptı ve kapıyı işaret etti. Dışarı çıktık.' Ben artık işe döneyim mi?' diye sorduğumda 'Son birşey daha var. İlk önce odama gitmeliyiz.' dedi ve odasına geri gittik.  Ben ayakta beklerken çekmecesine uzandı ve içinden beyaz bir çanta çıkardı. O çanta benimdi. Toplantı gecesi sinirden aşağı fırlattığım çantaydı. Sevinçle gülümsedim. 'Bunu nasılda unutmuştum.' dedim hayretle. 'Umarım bir dahaki sefere birşey fırlatacak olursan daha görünür bir yerlere fırlatırsın.' dedi ve çantayı bana uzattı. 'Nasıl yani? Nerede buldun ki bunu?' diye sordum. 'Gerçekten bilmek istiyor musun?' dediğinde 'Evet.' dedim. 'Pekala. Bunu söyledikten sonra o çantayı kullanmak isteyip istemeyeceğini bilmiyorum ama birkaç fare ölüsünün ve kedi pisliğinin içine düşmüştü.' usulca gülümsedi. 'Neee?' dedim ve bir anda çantayı açık bir camdan aşağı fırlattım. Clark aniden 'Atma!' diye bağırdı. 'Onu gerçekten kullanacağımı mı sandın?' dedim hayretle. Clark saçlarını çekiştiriyordu. 'Beni gerçekten ciddiye mi aldın?' dedi ve gülmeye başladı. Ağzım şaşkınlıktan kocaman açılmıştı. 'Sen ne pislik bir şeysin ya... Nasıl böyle bir şaka yaparsın bana. Peki Clark Blazestone! Peki! Bunu sen istedin. Yarın görüşeceğiz.' dedim ve imalı bir bakış attım. 'Görüşelim.' aynı bakış Clark'ta da vardı. Elimle 'gözüm üstünde' işareti yaparak odadan çıktım. O 64. kattan düşen çantanın hesabı sorulacaktı!

Aykırı Öküz ♂ ♀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin