ASIL KAHRAMANIMIZ DAMLA'DAN
... Gözlerimi kapatmıştım, etrafımdaki pis sırıtışlı adamları görmek istemiyordum.
Evet gözlerimi kapatmıştım ama ağlıyordum. Yaşadığım ve yaşayacağım şeyler hiç kolay değildi ve olmayacaktı. Ölmek istiyordum...
Gözlerimi açtım, etrafımdakilere baktım. Esir alınmıştım...
Adamlar pis pis sırıtarak bana bakıyorlardı. Kim bilir akıllarından neler geçiyordu.
Sağ ve sol tarafımda birer kişi vardı. Zırhlı araç gibi bir şeyin içinde yol alıyorduk. Şoför koltuğunda da onun yanında da pis sırıtışlı adamlar vardı. Yani anlayacağınız dört tarafım haydutlarla doluydu.Kaçış yolunu bulmak istiyordum ama görünen o ki kaçabileceğim bir yer yoktu.
Bir an gözüm sağ tarafımdaki uzun saçlı adamın belindeki silaha takıldı. Alınabilecek gibi görünüyordu. Elimi yavaş yavaş hareket ettirmeye başladım. Ani bir hareket yapıp silahı aldım. Şimdi ne yapacağımı bilmiyordum. Oysa sabah yürekte yememiştim. Bu ne cesaret? Ne yapmayı düşünüyorsun Damla? Diye sordum kendi kendime."Ne yapıyorsun? Bırak o silahı!" dedi uzun saçlı adam.
Silahı beynime doğrulttum ve;
"İnmeme izin vermezseniz eğer kendimi vururum." dedim net bir şekilde.
Sol tarafımda namlu ucunu hissettim.
"Kendini vurmadan ben seni vurucam! İndir o silahı ve kes sesini!" dedi sol tarafımdaki adam.
Ne istediğimi çok iyi biliyordum. Ve ben kurtulmayı istiyordum.
"Bunu sen istedim." diye mırıldandım.
Sol tarafımdaki adama dönüp baktıktan sonra bacağına ateş ettim. Adam koca bir çığlık attı ve şoför koltuğunda ki adamda acı bir fren yaptı. Gitmek istiyor, bunların arasında kalmak istemiyordum...
"Ne yaptığını sanıyorsun sen amına koyduğum!" dedi şoför koltuğunda ki adam bize dönerek. Bir an silahı ona da doğrulttuğumu hatırlıyordum ama sonrası karanlık. Etraf kararmıştı...
... Gözlerimi açtığımda ellerim ve ayaklarım bağlı ağzımda bantlanmıştı. Küçük bir odadaydım. Sadece kafamın sığabileceği büyüklükte bir boşluk vardı ve onun sayesinde az da olsa etrafa ışık saçılıyordu.
Ağlamaya başlamıştım bile. Ailem gözümün önüne geldi. Annem, babam, Eniştem, halam, Ozan, kardeşim... Ağladıkça eteğim ıslanıyor, üzerine gelen damlalarla gevşeyen bant açılma derecesine geliyordu. Bir an aklıma evdeyken yaşananlar geldi;Ozan, babam, Eniştem ellerine savunma aletleri almışlardı. O sırada kapı alacaklı gibi çalındı. Eniştem kapının arkasına geçmişti. Ozan da oturma odasında duvarın dibinde duruyordu. Babam kapıyı açmak için tam elini uzatmıştı ki
"Baba! Açma kapıyı, lütfen!" dedim.
Bu ona son yakarışımdı. Babam kapıyı açar açmaz o it herif babama ateş etti. Babam orada ölmüştü. "Baba! Baba!" diye bağırarak babamın yanına koştuğumda, babamı vuran adam saçımdan kavrayıp ayağı kaldırdı ve "Sen şu tarafa geç güzelim, sana ihtiyacımız olabilir." dedi sırıtarak. Eniştem dayanamamış olacak ki elindeki sopayı onun başına sertçe geçirip adamı yere yığdı. Adamın arkasındakiler onun yığıldığını görünce bir bir eve girmeye başlamışlardı. Eniştem bir tanesine daha vurduktan sonra başka biri ona ateş etti, eniştemde yere yığılmıştı. Birisi oturma odasına ilerlerken duvarın dibinde olan kuzen bıçağı ona geçirdi. Fakat tekrar bıçağı alamadı, bıçak saplanmıştı. Bu olayı farkeden diğer adam Ozan'ın ensesine dirseğiyle vurdu, onu bayılttı. Kaç kişilerdi bilmiyorum, hatırlayamıyorum. Yağmur adamlara görünmeden evden çıkıp kaçmaya başardı. Bende aynını yapacaktım ki başka bir şerefsiz annemi ve halamı vurdu ve vururkende "Sizede güle güle yaşlı moruklar!" diye bağırdı. Etraftakilerde gülmeye, kahkaha atmaya başlamışlardı. Ben annemle halamı görünce çığlık attım ve gözleri üzerime topladım. Ama bunun farkında değildim. Yerde yatan aileme bakıyor, bağırıyor, ağlıyordum. Tek tek öpüyordum. Bir şerefsiz bağırışlarıma dayanamayarak yanıma geldi ve elini omzuma koydu. Hemen kendimi geriye çektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RÜTBELİNİN ESİRİ (BİTTİ)
RomansaSavaşta esir alınmak... Esir alındığı kişinin kalbine de esir düşmek... Aslında her şey aşkın gücüne bağlıydı... Bu güç, onları yaşadıkları harabeden kurtarıp mutlu bir sona sürükleyecekti...