Nefes (2)

157 7 0
                                    

Austin'den

Kral Christopher' ın odasından çıktıktan sonra büyük bir odaya getirdiler bizi beklememiz için. Odadaki koltuklardan birine oturup beklemeye koyuldum. Sessizlik kulaklarıma işkence cektirirken Riley'in yurtta söyledikleri geldi aklıma. Doğruyu mu söylemişti o?

Saniyeler sonra Ashley ve Amy'nin adım sesleri duyuldu odada. Zemine vuran topuk sesinden başka ses çıkaran yoktu. Odaya yayılan sessizlik topuk seslerinin ardından baş göstermişti. Ben ağzımı aralayana kadar da konuşan olmamıştı.

"Riley Kral'ı nasıl tanıyor?" dedim sohbeti başlatarak. Beni içten içe yiyip bitiren şu sorulardan kurtulmam gerekiyordu. Aslında umursamaz bir kişiliğim vardı ama ben bu kızı gerçekten de merak ediyordum. Ayrıca mükemmel bir aurası vardı ama bastırılıyordu sanki. Kendisini tutuyordu ve daha da güçlenmesini engelliyordu ama içinde çıkmak için savaş veren güçler vardı sanki. Güçlü bir aura seziyordum. Ve bunun kaynağı kesinlikle Riley'di.

"Yurttayken rüyasında kral'ı gördüm demişti. Bir bağlantı olabilir mi?" dedi Amy. O da merak ediyordu. Aslında böyle bir şeyin olması ihtimali bile yok gibiydi. Ne de olsa Riley daha dün öğrenmişti güçlerinin olduğunu.

Onun da merak ettiği belli oluyordu. Dediği doğru olabilirdi ama Riley onu rüyasında gördüyse Kral Christopher da mı rüyasında görmüştü?

"Olabilir ama Riley rüya gördüyse Kral Riley'i nasıl tanıyor?" dedim tekrar konuşarak. Verilmesi gereken cevaplar vardı.  Ve ben bu cevapları çok merak ediyordum.

"Bilmiyorum." dedi Ashley. Bıkkın ve meraklı ses tonu vardı. Olaylardan kafası karışmış bir havası vardı ama doğru konuşuyordu. Ben de bilmiyordum ve bu benim canımı iyice sıkmaya başlamıştı.

"Riley' in yanındaki kadın kimdi? Austin, sen tanıyor musun o kadını?" dedi Amy. Kadının tanıdık bir yüz siması vardı ama çıkaramıyorum. Ne kadar düşünsem de aklıma gelmeyeceğini biliyordum. 

"Hayır. Ama yüzü çok tanıdık." dedim. O sırada kapının çalınmasıyla sohbetimiz de son bulmuştu. Odaya dolan adı sesleri boş duvarlardan yankı yapıyordu. Asil bir sekilde düzenlenmiş odanın her bir eşyasında altınsarısı ince işlemeler vardı. Koltuklar ise sade bir bordo rengi tasıyordu.

İçeriye giren muhafızlardan birisi bize doğru yaklaştı ve tam önümüzde durup konuşmaya başladı. Adamın sesi kalın ve soğuk çıkıyordu.

"Kral sizi çağırıyor. Beni takip edin." dedi ve kapıya doğru yürümeye başladı. Cümlesi de bizi bekleyişi kadar sürmüştü. Kısa...

Geldiğimiz koridordan geri dönerken merakım her bir saniye daha da artıyordu. Kral'ın odasına geldiğimizde büyük bir koltukta oturuyorlardı.  Güzel ve mutlu bir aile havası katmıştı bu onlara. Riley'in sağında Kral , solunda ise o kadın vardı. Riley ikisinin tam ortasında oturuyordu.

Ne zaman bu kadar yakınlaştılar diye soramadan Kral bizim geldiğimizi görünce ayağa kalktı ve konuşmaya başladı.

"Adın ne genç adam?" diye bir soru yöneltti.

"Krallığın özel güçler akademisinden Austin Burn, efendim. " diye cevapladım. O gülümsedi ve konuşmaya başladı tekrar. Sesindeki yakınlığı daha önce hiç fark etmemiştim.  Ama bunun nedeni çok belliydi. Çünkü daha önce hiç kimseye yakın bir konuşma yapmamıştı. En azından bana.

"Tanıştığıma memnun oldum Austin. Ben Christopher. O da Elena." dedi ve Riley' e  bakarak gülen kadını gösterdi. Bir dakika Elena mı?! Kraliçe Elena mı!?

"Kraliçe Elena mı?" diye şaşkınlıkla sorduğumda o gülerek cevap verdi. Bu durum onun hoşuna gitmiş gibiydi. Ama asıl olaylar farklıydı. Birinisi, Kraliçe geri mi döndü?! İkincisi, Kral az önce gülümsedi mi?!

Özel Güçler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin