Merhaba arkadaşlar, uzunca bir ara verdim. Bunun için çok özür dilerim. İnternet sıkıntım vardı. Girdiğimde gördüğüm yorum beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim. Bir daha ki bölüm için böyle ara vermemeyi umuyorum. Özür diliyorum tekrardan. İyi okumalar *-*
Karşımda Efe'yi gördüğümde olduğum yerde kaldım. Bizi takip etmişti büyük ihtimal ve bu herhangi bir insan tarafından hoş karşılanacak bir şey değildi.
“Senin ne işin var burada?” diye bağırdım.
“Psikopat olduğun konusundaki tezimi onaylarcasına hareket etmen seni ihbar etmem konusunda beni dürtüklüyor.” dedim yanına ilerlerken.
Güldü ve kafasını yana yatırdı. Uzun boyluydı ve sert bir görünüşe sahipti. Sürekli gülmesi, sert görünüşüne gölge düşürüyordu.
“Naber, Gece ?”diye seslendi.
Başım Efe ve Gece arasında gidip geldi. Birbirlerini tanıyor olmalıydılar. Bu beni rahatsız etti.
“Onu tanıyor musun? “ diye sordum Gece'ye.
Kafasını evet dercesine salladı. Beynim şuan içerisinde bulunduğum durum konusunda fikirler üretmeye çalışıyordu. Bu adam -Efe- bize çarpmıştı ve Gece onu tanıyordu. Birbirlerini tanıyorlarsa Efe bana bunu neden söylememişti? Ben bunu ona sormuştum daha önce de.
Efe'ye dönüp “ Neden birbirimizi tanıdığını bana söylemedin sana sormama rağmen?" diye sordum.
Ellerini iki yana kaldırıp ,
“Böyle bilmen gerekiyordu, yapabileceğim bir şey yok, emir büyük yerden." dedi.
Ne emri? Neyden bahsediyordu?
“Ne diyorsun sen? Ne emri? Pekala, bu iş iyice karışıyor. Bana hemen bir açıklama yapmalısınız.” dedim.
Gece kafasını iki yana salladı. Bir şeyler dönüyordu. Benim bilgim olmadan etrafımda dönen olaylar vardı. Artık çıldırmak üzereydim.
“Size diyorum, cidden bu iş canımı sıkıyor.” dedim.
Efe bana doğru yürümeye başladı,
“Güneş, haklısın. Bilmek istiyorsun, haklısın da ama bilmemen senin açından daha iyi. Ne kadar az bilirsin o kadar iyi.” dedi .
“Ben hiç bir şey bilmiyorum ama” dedim ellerimi iki yana açtım. Daha sonra Gece'yi elimle işaret edip,
“ Sen ölmüştün ve ben çıldırıcaktım. Hiç hoş olmayan şeyler yaşadım. Yeni yeni ayağa kalkıyorum senin bu hiçbir şey anlatamam havan beni deli ediyor. Siz, beni tanımıyorsunuz ama ben Güneşsem bunu öğrenicem ve ucu bana dokunan kötü şeyler dönüyorsa bunun hesabını ikinize ödeticem. Nokta” diyip yola doğru yürümeye başladım.
Arkadan kapanan arabanın kapı seslerini duydum. Arkama dönüp bakmıycaktım ama. Araba bana doğru yaklaştığında Gece camını açıp,
“Bin” dedi.
Ne hakla bana emir verirdi? Onu umursamayıp hızlandım. Tekrar yaklaşıp,
“Nerede olduğumuzu biliyorsun, merkeze inmek sanırım 5-6 saatini alır. Seni yemiycem. Zaten bu beni son görüşün olacak o yüzden arabaya bin de seni evine bırakayım. Daha sonra sen yoluna ben yoluma “dedi.
Haklıydı ama beni yiyebilirdi. Ona hiç güvenmemiştim. Diğer yandan koylardan birine gelmiştik ve evime uzaktı. Onu bir daha görmemek istemiyordum. Hatta yürüdüğüm 2 dakikalık mesafede kurduğum plana göre her gün onu takip edip ne halt yediğini ve neler döndüğünü öğrenmeyi kafama koymuştum. Belki de arabaya binip onun hakkında birkaç bilgi edinebilirdim. Torpido gözüne bakabilirdim mesela.
Yerinde durdum ve arabaya binmek için ilerledim. İçeri binip emniyet kemerini taktım. Göz ucuyla baktığını gördüm.
“Sen de takmalısın” diye uyardım.
“Neyi takmalıyım?” dedi gözlerini yoldan ayırmadan.
Ofladım.
“Emniyet kemeri”dedim.
Güldü ve daha da hızlandı. Arabaya binmeden önce torpido gözünü açmayı planlıyordum. Şuan önümdeydi ama açabilmek için nedenim yoktu. Kafamı yokladım, pratik zekaylı biriydim. Sonra aklıma gelen fikirle hapşuruyormuş gibi yaptım. Burnumu tutup torpido gözünü açtım. İçi boştu. Evet şuan yıkıldım. Planım işe yaramamıştı. Burnumu tutmayı bırakamazdım yoksa yakalanırdım. Yola bakmaya başladım hala elim burnumdaydı.
“Sümüklü” diye seslendi bana.
Dönmedim benim bir adım vardı ve kesinlikle sümüklü değildi.
Peçete fırlattı üzerime. Almak istemiyordum ama yol boyunca elim burnunda gidersem 3-5 dakika içinde elim uyuşacaktı ve ben çekmek zorunda kalacaktım böylece yalandan hapşurduğum ortaya çıkacaktı. Öküz gibi hapşırmasaydım eğer burnumu çekip işin içinden sıyrılabilirdim aslında ama maalesef ki her zaman abartan ben inandırıcı olmak için öküz gibi hapşurmuştum. Yüzüne bakmayıp peçeteyi aldım, akmayan burnumu sildim. Gülümsediğini hissedebiliyordum. Bu eli o kazanmıştı.
GECE 1 - GÜNEŞ 0
Telefonu çalmaya başladı. Cebinden çıkarıp kimin aradığına baktığında gözlerini devirdi.
“Efendim”
“Şuan müsait değilim.”
“ Bunu daha sonra tartışsak?”
“Sabrımı sınamaya başlıyorsun.” dedi ve telefonu kapattı.
Sanırım suratına kapatmıştı. Umrumda değilmiş gibi davrandım. Arabanın camını aşağı indirdim ve kafamı dışarı sarkıttım. Rüzgarı yüzümde hissedebiliyordum. İşte en sevdiklerimden biri de buydu.
“Radyoyu açsana” diye seslendim.
Tepki vermedi. Tekrarladım kendimi. Yine beni umursamadı. Kafamı içeri sokup radyoyu ben açtım. Athena'dan Öpücük çalıyordu. Sesi son ses yapıp tekrar kafamı dışarı çıkardım ve bağırmaya başladım.
“ Pardon seni rahatsız etmek istememiştim,
Sadece dudağından öpmek istedim
Tamam belki pek ince teklif edemedim
Ama ben o bildiğin romantiklerden değilim
Sen yine de karar ver söyle
İstiyorsun bence
Öpücem, öpücem dedim sanaa” diye bağırdığımda radyoyu kapattı.
Sinirlendim. Tekrar içeri girip,
“Neden kapattın?” diye sordum.
Gözüyle evimin sokağını gösterdi. Kendimi o kadar kaptırmışım ki farketmedim bile.
“Evimi nerden biliyorsun? “ diye sordum.
Önüme eğilip,
“ Fazla soru soruyorsun” dedi.
Fazla yakınımdaydı ve bu beni rahatsız ediyordu. Tam itip kapımı açmaya yeltenicektim ki kapımı açtı.
“Bir daha karşılaşmayacağız, sende güvenliğini düşünüyorsan bu işe burnunu sokma. Görüşmemek üzere” dedi ve kafasını çevirdi.
“Yanılıyorsun, bu beni son görüşün olmuyacak. Birbirimizi daha çok kez görüceğiz.” deyip kapıyı çarptım.
Skoru eşitledim.
GECE 1 - GÜNEŞ 1
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENGE
Teen Fiction"Sen benim için gönderilmiş bir melek misin?" dedi sımsıkı sarılırken. Gülümsedim. "Yo yo yo, benden melek olmaz. Yanılıyorsun bence." dedim. Sıkıntıyla nefesimi dışarı bıraktım. "Özür dilerim, yaşadıkların için, yaşattıklarım için. Beni affedebilec...