Yirmi üç yaşında, iki metre boyunda...
Bugün beynime vurdu bu cümle yirmi üç yaş iki metre boy. Seni son görüşümün üzerinden dört yaş geçmiş, iki-üç santim uzamışsın. Ne kolay. Yirmi üç yaş, iki metre boy.
Ekrana baktım bugün seni hep orada görmek istedim. O sahada, o ekranda, çok çıktı tabii maçın ancak ilk defa izleyebildim seni ekrandan, ilk defa cesaret edebildim. Birkaç ay önce maçına gelmiştim buradayken sen. O zaman sahada değil kenardaydın. Terslikler olmuş, belli ki büyük terslikler olmuş, oyundaydın bugün. Mutlu oldum seni orada görünce öyle iman ettin ki bu işe inan ki mutlu oldum içinde neler dönüyor bilmiyorum. Hayatın sen cephesinde ne yaşanıyor hiç haberim yok ama olsun sen o sahaya çok ter akıttın çok emek verdin muvaffak ol.
Sana ah ettim çocuk. Tutsun da istedim. Yalan söyleyemem, hala tutsun istiyorum çünkü seni tanıdığımdan beri neredeyse altı yaş değiştirdim. O altı yaşın sadece bir tanesi iyi geçti onda da sen vardın zaten. Gidişin benim için yıkım oldu, inan yıllarca kendime gelemedim. Çok sevmekten mi bilmiyorum öyle mana yüklüydün ki sen benim için bunun sebebi sadece çok sevmek değildi. Sanki hayatımı avcuna koymuşum o yaşımda sen fırlatıp atmışsın. İflah olmadı yaşantım sen gittikten sonra. Şimdi şimdi düzeliyor. Derslerim iyi, okulum iyi, arkadaşlarım iyi, aşık da olacağım biliyorum. Biliyorum çünkü ben de buna iman ettim. Kendimi senin attığın çukurdan çıkarmaya iman ettim. Seninle konuşmaya, seni bunlardan haberdar etmeye iman ettim. Yemin ederim, hayatım ne halde olursa olsun sana hesap soracağım içimde ne varsa kusacağım ve anladığın halde seni affedeceğim. Ben merhametsiz değilim. Ben sen değilim.
Bugün suratını o ekranda gördüm, adını duydum, oyununu izledim. Kalbim yumuşuyor. Sana nefret beslemiyorum ama bir yangın oluyor bazen; öfke, hüzün... Bazen seni sadece hayal ettiğimi düşünüyorum, seni ve senle ilgili her şeyi. Öyle sevmişim ki seni, son konuşmamızın bir kısmı duruyor. Öyle çırpınmışım ki gitme diye. Niye öyle davrandın, esas mesele ben de değilim aslında uzaktan bakabiliyorum artık, ruhsuzca, tarafsızca. Öyle çaresiz seven birine bu neden yapılır? Gitme diye çırpınan birine. Sana, seni seviyorum diyen birine, neden; beni bıraksaydın başkasını da severdin, denir? Cevabın var mı? On beş yaşını doldurmamıştım ama seni on üç, on dört yaşında biri gibi değil, bütün varlığımla sevmiştim. Bütün hücrelerimle. Bunun hakkını nasıl ödeyeceksin hala beni yok sayarak, beni unutarak? Ödeyemezsin. Yiğit ol, gel konuş. Olamıyorsan inan Allah böyle bırakmaz bu işi. Belki bu yıl değil belki önümüzdeki on yıl değil ama mutlaka bir gün benimle yüzleşeceksin.
Kendinden kaçamazsın. Günahından, hatandan kaçamazsın.
Vicdanın sızlayacak, neden diye soracaksın.
Cevabı benim. Açıkça söylüyorum, özür dile yüreğinle, affedeceğim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mektup
SachbücherSana ah ettim çocuk. Tutsun da istedim. Yalan söyleyemem, hala tutsun istiyorum çünkü seni tanıdığımdan beri neredeyse altı yaş değiştirdim. O altı yaşın sadece bir tanesi iyi geçti onda da sen vardın zaten. Gidişin benim için yıkım oldu, inan yılla...