Alarmın sesiyle gözlerimi açtım. Açmamla birlikte saatin sesini kapatmak için, saate var gücümle vurmam bir odluda denebilir. Şuan “kesin okula gidecektir” diye düşünüyorsunuz ama hayır okula gitmek için alarmı kurmadım. Kim hafta sonu okula gider ki? Aklımdaki gereksiz düşünceleri kovup direk banyoya gittim. Soğuk suyu birkaç kere yüzüme vurduktan sonra dolabımın karşısına geçtim. mavi sporcu atletimi ve siyah eşofmanlarımı giydikten sonra saçımı da atkuyruğu yaptım. Ayağıma mavi spor ayakkabılarımı giydim ve telefonumu, kulaklığımı ve anahtarlarımı yanıma alarak evden çıktım. Normalde her sabah sahilde koşardım ama bu hafta sonu dağ evine gelince sahile gitmek yerine ormandaki patika yolu seçtim. Zaten buradan sahile gidene kadar en az yarım saat geçer, üstelik arabayla. Bu gereksiz düşüncelerimden kurtulmak için kulaklığımı takıp koşmaya devam ettim. Tabi sadece kulaklığı takmak yetmez, benim gibi müziği açmayı unutursanız gereksiz bilgiler hala beyninizde dolaşır. En sonunda müzik listemdeki ritmime uygun şarkıyı bularak son ses açtım. Sonra son ses kulağımı yordu ve sesi biraz kıstım. Patika yolun sonuna vardığımda susadığımı fark ettim. Ve sonra yanımda su olmadığını. Daha sonra da en yakın su kaynağına yani eve varana kadar su bulamayacağımı. Şuan çok mutsuzum. Buradan eve varana kadar en az yarım saat geçecek ve ben o sırada susuz kalacağım. Tam napalım artık eve gideceğiz diye düşünürken biri arkamdan bağırdı. “kayıp mı oldun?” arkamı dönerken bende ona bağırdım “hayır!”. Arkamı döndüğümde karşılaştığım yeşil gözler beni resmen büyüledi. Ama çok çabuk bozuldu. “ne o hayran mı kaldın” “şeytan diyor geçir yüzüne de suratı mahvolsun” çok sinirlendim. Zaten bir kere de şu yeşil gözlerin altında da ukala olmayan biri çıkmaz karşıma. Durun bir saniye ben az önce “şeytan diyor geçir yüzüne de suratı mahvolsun” diye sesli mi düşündüm? Ah harika! “söyle o şeytana benim suratıma hayran kalan çok kız var. Yani suratım ban lazım. Neyse kaybolmadıysan burada ne arıyorsun?” “bir şey aramıyorum. Koşuya çıkmıştım, susayınca biraz dinlendim ve yanımda su olmadığını fark edince tekrar eve gidecektim ta ki yoluma bir ayı çıkana kadar” “ bu ormanda ayı mı var? Hani nerde?” bu çocuk salak mı yoksa salak ayağına mı yatıyor? Yanımda ayna olmadığı için telefonumun ekranını kapatıp suratına doğru yaklaştırdım. “ ha-ha çok komiksin” bunu söyledikten sonra dudağını büzdü. Bu haline gülümseyip “ bu arada tam tanışmış sayılmayız. Ben Belfü ve son olarak eklemek istediğim bir şey suyundan içebilir miyim?” dedim. İlk başta düşünür gibi yaptı daha sonra gülümseyip elindeki suyu bana uzattı. “bana ayı dediğini saymazsak evet” gülümsememi büyültürken “teşekkürler” deyip sudan içtim. Ah çok iyi geldi. “bu arada bende Bartu” “tanıştığıma memnun oldum Bartu. Ben artık gitsem iyi olacak öğlene kızlara alışveriş sözüm var ve benim dağ evinde halletmem gereken işlerim var. Belki daha sonra görüşürüz.” “ aslında sakıncası olmazsa sana yardıma gelebilirim. Buraya kafa dinlemeye geldim. Tek başına canın sıkılır diye düşündüm ve bende tek başıma durmak istemediğimde yanına arkadaş olabilirim” biraz düşündüm de aslında fena olmaz. Yani onca eşyayı kendi başıma toplamaktansa birinin bana yardım etmesi cazip bir fikir bence “ peki gel ama eğer bir katil veya tecavüzcü çıkarsan seni vururum ona göre” küçük bir kahkaha attı “ tamam, tamam söz uslu duracağım” dedi. Ay yerim ben bunu ya. Beraber yürümeye başladık. “ee bana biraz kendinden bahset yada ailenden falan” kafasını salladı. Biraz düşünür gibi yaptı. “aslında sen sor ben cevaplayayım o zaman daha kolay olur.” “ peki, bu şehirde mi yaşıyorsun? Nasıl bir ailen var? Nerede okuyorsun?” “ evet bu şehirde yaşıyorum. Annem bir fotoğraf sanatçısı. Babamsa kendi holdingini yönetmekle meşgul. Kardeşim yok ve Arat Kolejinde okuyorum.” Şaka mı bu? Bende o kolejde okuyorum ve daha önce hiç bu çocuğu görmedim. Gerçi ben pek insanlara dikkat etmem. Kendi halimde oturur dersi dinler yada kulaklığımla müzik dinlerdim. Biliyorum şuan siz beni çok a sosyal görüyorsunuz ama ben evde çalışmamak için okulda çalışıyorum. Derslerim gayet iyi ama bir kere dahi evde ders çalışmam.” Şimdi sen söyle bakalım, ailen nasıl? Ne yapmayı seversin? Hangi okuldasın?” acaba aynı okulda olduğumuzu söylesem mi? Şimdi düşündüm de ne gerek var öğrensin. “ babamın bir holdingin ve okuduğum okulun sahibi. Annem bir spor salonunda hocalık yapıyor. İkiz kardeşim kendi âlemlerinde. Onun dışında spor yapmaya bayılırım. Müzik ve yiyecek olmadan yaşayamam. Arat Koleji’nde okuyorum.” Biraz duraksadı sanırım jetonlar yeni düşüyor. “ ne! Sen bizim okulda mısın? Daha önemlisi baban bizim okulun sahibiyse ikizin Eren Arat oluyor!” verdiği tepki karşısında kahkaha attım. “evet, aynen öyle. Parçaları birleştirebiliyorsun gerçekten.” Onunla dalga geçtiğimi görünce gözlerini devirdi. “ ama nasıl olur baban okulun sahibi ve ikizin okulun en popüler erkeği ve sen tanınmıyorsun bile” pek haksız değildi. Okulda görüştüğüm sadece Selin var. Selin benim en yakın arkadaşım. Onun dışında yakın arkadaşlarımdan Başak ve Şermin var. Genelde dördümüz takılırız zaten. “ bence bilmelerine de gerek yok. Ben okulda arkadaşlarla takılmam. Okulda sadece ders çalışırım. Yani sizin deyiminizle bir ineğim. Ama okulda ders çalışmamın sebebi evde ders çalışmak istememem. Yani kim evde ders çalışmak ister ki?” bana göre çok mantıklı olan cümleleri söylerken dağ evine geldiğimizi fark ettim. Bu dağ evini çok severim. Aslında bu ev Erenle benim ortak evimiz. Geçen yaz babam bize doğum günü hediyesi olarak almış. Bu evi sadece ben, Selin, Eren ve Buğra biliyor. Hafta sonları dördümüz geliriz ve yatılı kalırız burada. Gerçekten eğlenceli olur. Herkes sevgilisinden kaçar ve kafa dinlemeye gelir gerçi benim sevgilim yok. Yani ben dışındakiler diyelim en iyisi.
Anahtarları çıkarken gülümsediğini fark ettim. Yanlış anlamayın çocuğa alıcı gözle bakmıyorum. Yani artık değil. Onunla konuştukça arkadaş olabileceğimizi düşündüm. Kapıyı açtığımda karşımda Ereni görmeyi beklemiyordum. Onunda Revan’ı görmeyi beklemediği açıkça yüzünden okunuyordu. Eren’le biraz daha bakıştıktan sonra içeri girdik. Bartu Eren’le tokalaşırken onlara şaşkınca baktım. Tanışıyorlar mıydı? Sanırım biraz fazla şaşkın bakmışım ikisi de gülerek “ edebiyat dersinde uyuduğumuz için Şerife hoca bizi müdürün yanına göndermişti. Orda tanıştık” dediler. Tahmin edebiliyorum. Ben olsam bende uyurdum.
Mutfağa kahvaltı hazırlamaya giderken Eren’e neden geldiğini sordum cevabı beni çok mutlu etsede Bartu'ya çaktırmamak için ses çıkarmadım. Eren sadece babama yalvardığım şeyi babamın aldığını ve onu buraya getirdiğini söyledi. Babama yalvardığım şey bir Beretta f92’ydi. Bu silah için babama yalvarmıştım. Evet silah koleksiyonum var. Ve şimdi neden Bartu’ya çaktırmadığımı anlıyorsunuzdur. Silah koleksiyonum olduğu daha yeni tanıştığım birine söylemem. Hatta silahlar burada olduğu için Eren dışında sadece Selin ve Buğra biliyor.
Dolaptan çıkardığım kahvaltılıkları masaya dizdikten sonra evde ekmek kalmadığını fark ettim. Üzüntüyle masadakileri tekrar dolaba koydum ve oturma odasına geçtim. İkiside karşılıklı bir şeyler konuşuyordu. “ beyler burada ekmek kalmamış kahvaltıyı dışarıda yapalım ben size ısmarlarım” dedim." senin işlerin vardı" dedi Bartu. Haklı ! Ama sonra yaparim ben. " sonraya kaldı. Artık gitsek mi ?" İkisi de beni onayladıktan sonra dışarı çıktık. Revan arabasını almaya gitti. Bizde onu beklemeye başladık. Yaklaşık on dakika sonra Bartu yanımızda durdu bizde o sırada kendi arabalarımıza bindik ve yola çıktık. Yarım saat sonra şehre geldik. Onları kahvaltıya ben götüreceğim için belli bir süre sonra beni takip etmeye başladılar. Bende arabayı Nur Kafe’ye sürdüm. Nur ablanın kafesine çok giderim. Sürekli müşterisi olduğum için beni sever ve tanır. Bazen yanıma oturur sohbet bile ederiz. Çok sevimli ve tatlı bir kadın. Kapıyı açınca içerinin çok dolu olduğunu gördüm. Boş bir masaya geçip oturduğumda diğerlerinin de arkamda olduğunu gördüm. Yanımıza bir garson geldi. “ her zamanki gibi olsun” diyince gülümseyerek gitti. Eren şaşkınca bana bakıyordu. “böyle gizli yerlerinin olduğunu bilmiyordum çok hoş bir mekân” dedi. Bartu pek konuşmadı kahvaltılarımız gelince ben direk tabağıma yöneldim. Beraber sohbet ederek kahvaltılarımızı yaptık sonra ben kızlara alışveriş sözümün olduğunu hatırlayıp “ beyler benim çıkmam gerek hesabı öderim siz isterseniz takılın” dedim. İkisi de tamam derken ben ayağa kalkmıştım bile. Hemen kasaya gidip parayı ödedim ve arabamın yanına gittim. Radyoyu açtıktan sonra eve doğru sürmeye başladım. Yoldayken Selin’i aradım. İki saat sonra büyük AVM de buluşacağımızı öğrendim. Hızlıca eve girmemle üst kata odama çıkmam bir oldu. Vaktimin olduğunu düşünerek duşa girdim. Saçlarımı kuruttuktan sonra hızlıca dolabımı açtım dar siyah kotumu ve onun üzerine mavi kot gömleğimi giydim. Saçlarımı at kuyruğu yapıp ayağıma siyah topuklularımı giydim. Dışarı çıkacağımı Emine ablaya söyledikten sonra onu kocaman öptüm. Emine abla yıllardır yanımızda çalışır. Kapıyı kapattıktan sonra arabanın kilidini açıp arabaya bindim. Arabayı çalıştırdıktan sonra Selinlerin evine doğru sürmeye başladım. Tam eve yaklaşırken karşıdan hızla bir araba üstüme doğru geliyordu. Direksiyonu hızla sağa çevirmeme rağmen gelen gürültüyle öne doğru savruldum ve başımı direksiyona çarptım. Sanırım çok kötü çarptım çünkü başım çok fazla ağrımaya başladı. Ve etraftaki sesler uğultulaştı. Görüntüler yavaş yavaş bulanıklaşırken sadece birinin 112’yi arayın dediğini duydum. Daha sonrası sadece karanlık…