Soğuk karlı bir havada karda bata çıka Kaleboğazı’na doğru yürüyordu. Sonra Kadir Ağa’nın geniş avlulu kapısından girip evin kapısını yumruklamaya başladı. Kadir Ağa karşısında Üzeyir’i görünce şaşırır içeri alır. Üzeyir anlatmaya başlar.”Avlanırken bir köyde dumanlar çıktığını gördük yaklaştık. Köy yakılmıştı. Yakınındaki başka bir köyden bazı sesler duyduk. Gizlenip baktık. Erkekler köyün meydanında sıraya dizilmişlerdi. Kadınların ve çocukların camide olduğunu ve son anda camiyi yakmaktan vazgeçtiklerini konuşmalardan anladık. Erkekleri Kurşuna dizeceklerdi. Öldürmeye başlayınca dayanamadık Yaklaşıp ateşe başladık. Bir süre sonra toparlanmaya karşı ateşe başladılar. Çember daralıyor bizim ise fişeklerimiz bitmek üzereydi. O esnada arkadaşım vuruldu. Üzeyir beni bunların eline bırakma öldür dedi. Gözümü kapatıp ateş ettim oda bana ateş edecekti ama o son fişeğini de çetecilere harcamıştı.”Bir süre durdu Üzeyir, ağlıyordu. Sonra devam etti.”Şimdiki diyeceklerim daha önemli. Ruslar yavaş yavaş Kaleboğazı’na yaklaşıyorlar. Ermeni çetecileri de diğer köylerde işlerini bitirdiyse sıra burada. Benim sana boynum kıldan incedir. Bana çok yardım ettin. Haber veriyim dedim.”Yemeği yedikten sonra Üzeyir dışarı çıktı ve uzaklaştı. Kadir Ağa olanlar karşısında şaşırmıştı. Doğduğu toprakları bırakmak istemiyordu. Bir süre düşündükten sonra kilere indi. Altınların olduğu tulum peynirine işaret koydu fakat bu sırada izlendiğinin farkında değildi.
11.Kolordu Erzurum Valiliğine telgraf çekip yiyecek ister. Tahsin Bey tellalları çıkartıp duyuru yaptırır. Bu duyurudan sonra halk unlarını buğdaylarını hükümet konağının önüne getirmeye başlar. Genellikle erkeklerin getirdiği unu bir kadın getiriyordur. Tahsin Bey’in dikkatini çeker. Kadına seslenir. Karşısında Nene Hatun’u gören Tahsin Bey şaşırır.”Sen niye buraya kadar zahmet ettin.” Nene Hatun “Ben ki Ruslarla çarpışmışım. Biz Erzurumlular Rus’u kovmuşuz. Şimdi benim oğlum aç bilaç çarpışırken benim buraya kadar yürümemin lafınımı edersin. Elbette yürürüm. Aha buda Benim yiyeceğim unum. Onu evlatlarıma getirdim. Ben ne yapar eder karnımı doyururum. Hoş doyurmasam da olur. Yeter ki askerin karnı doysun. Benimde doymuş kadar olur. Un istedin bizden getirdim… Uzun etme…”
“-Nene anam ben senin ununu nasıl alırım.”
“-Bal gibi alırsın işte.”
“-Ama sana evlatlarına un kalmayacak.”
“-Olsun dedim ya.”
Tahsin Bey çıkar yol olmadığının görünce bir eri çağırdı.
“-Oğlum Nene anamız bize un getirmiş unu al deftere kaydet.”
Defter sözünü duyan Nene hatun birden celallenir.
“-Kayda lüzum yoktur.”
“-Ama ana.”
“Âmâsı maması yok. Cephede savaşan askerime un getirmişim. Bunun kaydı kuydu olur mu hiç! Helal olsun işte. Haydi, uzatmayın verin torbamı da gideyim.
93 Harbi’nde Aziziye Tabyası’nda destan yazan bu kahraman Türk kadını şimdide bu hareketi ile destan yazmıyor muydu?
Yeteri kadar un toplanmış. Ancak iş bununla da bitmez. Toplanan unlar cepheye nasıl taşınacaktır. Buna da çözümü Tahsin Bey bulur. Eğer yeteri kadar insan bulunursa Nebihan’a kadar taşınabilir. Hasankale Halkı da Nebihan’dan öte unu taşıyabilirdi. Öylede yapıldı. Lise yaşındaki gençler toplandı. Yola çıkılacağı sırada ihtiyar bir kadının sesi duyuldu.
“-Durun beni de bekleyin. Bende askerime un taşımak isterim.”Tahsin Bey gülümsedi.
“-Neneciğin sen sıranı savdın. Şimdi sıra gençlerin. Artık senin dinlenmen lazım.”
“-Dinlenmek mi! Haydi oradan! Düşman gelmiş Erzurum’a dayanmış, ben dinleneceğim ha! Olmaz böyle şey! Ben de bu gençlerle birlikte Mehmetlere un taşıyacağım. Cephede onlara ekmek pişireyim.”Tahsin Bey Nene Hatun’un yanına gelir.
“-Neneciğim seni bu yolculuğa yollayamam. Hem senin burada kalman gerekiyor. Sana da çok ihtiyacım olacak.”
“-Nedenmiş o?”
“-Neden olacak, eğer Rus Erzurum’a saldırırsa, senin tecrübelerinden faydalanacağım. Sen yine Erzurum halkını ardına alıp düşman üzerine yürüyeceksin.”
Tahsin Bey böyle gönül alıcı konuşunca Nene Hatun kısa bir süre düşündü.
“-Eh madem düşmana karşı koyacaksam elbette yine kalırım vali bey oğlum.”Bu söz üzerine toplanan herkes coşkun bir şekilde bağırmaya başlar.
—Yaşa Nene Hatun!
—Yaşasın vatan!
—Kahrolsun Moskof.
Nebihan’a gelen gençler, un torbalarını büyük ambarlara koydular. Hasankale’den gelenler de bunları alıp erlere teslim ettiler. Malzemeler ekmek yapılıp 2 gündür aç olan erata dağıtıldı.
Tahsin Bey teftişe gelen Teşkilat-ı Mahsuru elemanlarına Erzurum’un durumundan bahsetmektedir.”Erzurum da 5000 hastaneye sadece ama sadece 29 doktor bakıyor. Erzurum, Erzincan, Samsun, Bitlis, Van ve Diyarbakır’daki sabit mevki hastanelerinde 76 doktor 20 eczacı varmış. Sayıları 20000’i bulan Aşiret Süvari Alayları’nda sadece ama sadece 1 doktor bulunuyor. Erzurum’da toplanan toplam 120000 asker için hastanelerde sadece 1800 yatak var.”