Bölük komutanı Teğmen İsmail Hakkı’yı çağırdığında düşüncelidir. Teğmen gelince konuşmaya başlar.
“-Teğmenim bu kez senden uslu durmanı isteyeceğim. Şimdi müfrezenle birlikte Rus birliklerinin arkasına sarkacaksın. Sadece gözetleme yapacaksın. Ne yapıyorlar, ne taşıyorlar, ne gelip gidiyor, bana ayrıntılı bir rapor vereceksin. Çok zorda kalmadığınız sürece kesinlikle ateş etmek yok.”
Bu görev Teğmenin hoşuna gitmemişti. Ama sonuçta görev görevdi. Oda verilen görevi müfrezesindeki erata söyledi. Müfreze 19 erden ibaretti.
Teğmen İsmail Hakkı ve erleri kâh ağaçların kâh da çalıların arasında yavaş ve dikkatli bir şekilde yürüdüler. Biraz daha yürüdükten sonra üç yol ağzına gelinmişti. Teğmen hangisinden devam etmesi gerektiğini düşünürken, buranın önemli bir yer olduğunu gelenin geçenin buradan mutlaka geçmesi gerektiğini düşündü. Beklemeye karar verdi. Hemen erlerini ağaçlık bir alana yerleştirdi. Bir süre sonra kafile görüldü. Bunların cepheye iaşe götürdüklerini anladı. Arabaların sayısı tam 230’u bulmuştu. Ardında Kazak Süvarileri, onların ardında Plaston Taburu… Kafile bitti derken on beş kadar atlının arkasında bir otomobil geliyor. Otomobildeki subayların önü nişan ve madalyadan gözükmüyor. Bunlar çok yüksek rütbeli subaylar olmalıydı. Otomobilin arkasında da 5 Kazak Atlısı var. Belli ki subay grubunu sıkı bir güvenlik çemberiyle korumak istiyorlar.
Teğmen farkında olmadan tüfeğini doğrultup subaylara nişan almıştı. Eli tetiğe ha dokundu ha dokunacaktı. İçindeki ses “Şunları vur. Şunları aşağıya indir!” diyordu. Ama Teğmen’e verilen emir böyle değildi. Emir aklına gelince tüfeği indirdi. Kafile yavaş yavaş 5 m ötesinden uzaklaştı.
Dönüşte bölük komutanına ayrıntılı bir rapor verdi. Bölük komutanı, bir kaç gün sonra Teğmen’i çağırdı.
Üst rütbeli madalyalı subay dediğin subay Rus Çarı 2 Nicholas’ın ta kendisiymiş. Evet, daha dur! Kafkas Ordusu Komutan yardımcısı General Myshlayevski, Kurmay Başkanı General Yudenich ve Birinci Kafkas Ordu Komutanı General Bergmann varmış.”
Teğmen hiçbir şey demedi. Giden bölük komutanın arksından şapkasını çıkarıp yere vurdu. “-Tüh Allah kahretsin!” dedi.