Kadir Ağa telaş içinde ilk önce üç tane tüfeği bir çuvala sardı. Sonra da mermi kutusunu tüfeklerin yanına koydu. İşaretli tulum peyniriyle yanına birkaç tane daha aldı. Ağır ağır ilerleyip kızaklı arabaya oturdu. Artık gidebilirlerdi. Artık göç başlamıştı. Kadir Ağa’nın karanlık kilerinde saklanan casus bir gün sonra yeniden geldi. Ses seda yoktu dışarı çıktı. Gittiklerini anladı. Kilere girdi. Tulum peynirlerine baktı. Altın olan peyniri götürdüklerini anladı. Hemen dışarı çıktı. “Bizimkilere haber vermeliyim.” dedi.
Faik Çavuş kendini kötü hissediyordu. Günlerdir yürüyorlardı. Uzun zamandır karlara bakmaktan gözlerini kamaşan erlerin gözlerinde yanmalar kaşınmalar ile sulanmalar başlamıştı. Erat çok üzgündü bu zor yolculukta arkadaşlarını bir bir yitiren erler çaresizdi.
Bir süre sonra İslamköy görüldü. Köye girdiler. Köyün meydanında büyük bir eve girdiler. Sıcak çorba ve yemek yediler. Ardında banyo yapıp yatılar. Erlerin böyle bir yürüyüşte sıcak bir odada yatacakları akıllarının ucundan bile geçmemişti.