“Tanrı Re-Atum karanlıklar içinden yükseldi. Önce Shu(hava) ve Tefnut’u (Nem) kendinden kopartarak yarattı. Shu ve Tefnut’un iki çocuğu olduğunda dünya yaratılmış oldu. Onların çocukları Nut(gök) ve Geb(yer) idi. Daha sonra Shu ve Tefnut karanlıklarda gezerken kayboldular. Re-Atum onları araması için gözünü gönderdi, göz onları bulunca ağlamaya başladı ve göz yaşları insanları oluşturdu.
Osiris tanrının oğluydu, güneşten ve ışıktan sorumluydu. Mısırın ve insanların kralıydı, kız kardeşi güzeller güzeli İsis ile evlenince, geceden ve karanlıklardan sorumlu kardeşi Seth onu kıskandı. Seth onu öldürdü ve parçalara ayırdı.
Seth kendini kral ilan edince, Osiris’in oğlu Horus Seth’i öldürmek için onunla savaşa başladı. Horus amcası Seth’i öldürdü ve Güneş Tanrısı Ra ünvanını geri aldı. Fakat kavga sırasında Seth Horus’un bir gözünü parçalamıştı. Horus parçalardan 63 tanesini topladı ve Toth’a götürdü. Toth eksik olan bir parçayı kendi ilmiyle tamamladı ve gözü yeniden yaptı. Yeni yapılan göz öyle güzeldi ki duvarların arkasını, uzak mesafeleri görüyor hissediyordu.”
Evet hikaye böyle sürüp gitmekte. Anlatılan hikaye tüm semavi dinlerde anlatılan Hz. Adem’in oğulları Habil ve Kabil arasındaki mücadeleyi anımsatmıyor mu sizce? Osiris’in kız kardeşi İsis ile evlenmesi?! Hz. Ademin neslinin devamı için, Adem’in çocukları kendi aralarında evlenmiş olamaz mı? Evet bunlar tartışmaya açık konular fakat hikayenin özü iki kardeşin savaşı, birisi iyiliği, aydınlığı, güneşi temsil eden Osiris, diğeri ise kötülüğü, karanlığı, ayı temsil eden Seth. Birisi Güneş Tanrısı diğeri Ay tanrısı…
Hikayede bir Horus gözünün birini kaybediyor, parçaları alan hekim Toth bilgisini kullanarak, eski insanlar buna büyü diyordu, bana göre genetik bilgileri kullanarak ona yeniden bir göz yapıyor. Horus daha daha sonra firavunların ve mısırın atası Ra olarak adlandırılacak. Onun yeniden yapılan gözüde Ra’nın Gözü olarak adlandırılacaktı.
Ra’nın gözü daha sonra kişiyi yada kırılgan eşyaları(vazo,cam vb. eşyalar) koruması için bin yıllar boyunca eşyaların üzerine çizilecek, evlerin duvarlarına kazınacak ve hatta günümüzde kullanılan nazar boncuğu olarak elbiselere takılacaktı. Evet yanlış duymadınız, nazar boncuğunun kökeni de Eski mısırdan gelir. Nazar boncuğu bir gözü temsil eder.
Piramitler neden inşa edildi? Şu an insanlara anlatılan sebeplerden dolayı mı? Firavunun mezarı olması için mi? Piramitlerin, hiç taş yatağı olmayan bir bölgede nasıl inşa edildiği, milyonlarca koca koca taş bloklarının nasıl taşındığı bir muamma… bilim adamlarına göre milattan önce 3000’li yıllarda yapıldığı varsayılmakta. İnşaatında kullanılan teknik hala bilim adamları tarafından araştırılmakta. Şimdi sorarım size, piramitlerin içine nasıl savaştıklarından, nasıl yemek yaptıklarına ve hatta nasıl sıçtıklarına kadar her şeyi hiyeroglifler halinde anlatan bir toplum, Piramitlerin nasıl yapıldığını neden anlatmamışlar? “Bu kadar anlattık, gerisini de siz bulun ibneler” demek mi istediler acaba? Bu adamlar ilkel miydi? Hiyerogliflerde, heykellerde altın oranı kullanmışlar, en büyük piramit olan Keops’un boyu 149 metre, dünya ile güneşin uzaklığı 149 milyon kilometre, yükseklik taban alanına bölününce pi sayısı ortaya çıkıyor, dikey eksende denizleri ve karaları tam ikiye bölüyor vs. Sizce bunlar rastlantı mı?
Bence piramitlerin yapım tarihi daha eski, hiyerogliflerde bize anlatılan toplumdan daha önce yaşamış bir topluma ait. Fakat mısırlılar bu yapıları kutsallaştırdılar, mezar olarak kullanmaya başladılar. Bazı kaynaklarda piramitlerin gece aydınlatmasında da kullanıldığı öne sürülmektedir. Piramitlerin altında bulunan su kaynaklarının piramidin en üstünde bulunan quartz sayesinde statik elektriği yakaladığı ve titreşimlerle oluşan ışınlar yaydığı da iddialar arasındadır. Piramitlerin yüzeyinde kaplı olan parlak yüzeylerin ışığı yansıtmada kullanıldığı da öne sürülmektedir. Eski Arap seyyahların kitaplarında da piramitlerin yüzeylerinin parlak bir sıva ile kaplı olduğu ve bunların zamanla döküldüğüne dair yazılar mevcuttur. Bu gün masonların kullandığı piramidin üstündeki parlayan gözün manası o muydu?!
Her mason kendini aydınlanmış olarak görür. Masonlukta amaç topluma yön verecek bireyler yetiştirmektedir yada başarılı kişileri mason yapmak?! Masonluğun her bir derecesinde kişiler kendilerinin daha fazla aydınlandığına inanır. Masonik dereceler 13 kademeli bir piramit ile ifade edilir. Her bir basamakta mason adayına biraz daha gizli bilgiler verilerek aydınlanması sağlanır. Zirve de ise her yeri aydınlatan tek göz vardır. Zirveye yaklaşan ışıktan biraz daha faydalanacaktır. Tek göz aydınlanmanın özetidir aslında.
Şimdi kısa ve kalıcı bilgiler verelim;
İskandinav mitolojisinde Tanrıların babası Odin tek gözlüdür;
Kuran’da hiç geçmemesine karşın, hadis kitaplarında sıkça karşılaştığımız, kıyamet vakti kötülere liderlik edecek olan Deccal, Hıristiyanlar onu anti-Christ olarak biliyorlar, tek gözlü olarak tasvir ediliyor. İsrailiyat’a göre son savaş tek gözlü kral ile yapılacak.
Masonlar toplumda belirli konumlara gelmiş kişileri yanlarına çektikleri için, onların sembollerine her yerde rastlayabiliyoruz. Hatta inanılmaz yerlerde;
Kilise duvarlarında:
Mezarlıklarda:
Adalardaki eski evlerin üstünde:
Şirket logolarında:
Şarkıcılarda:
Bazı aleviler için kutsal sayılan Fatıma’nın eli sembolünde de görebilirsiniz, Madonna neden el simgeli koyla takıyor acaba, resmi iyi inceleyin.
Son olarak, “korkmayın” :