Yetimhanenin kapısındaydım artık.İçeri girmeden kapının önünde durup söyle bir baktım yetimhaneye.Yıkık dökük duvarlarını görünce 'ben bunları hak ediyor muydum' diye düşünmeden edemedim.Gözlerim doldu işte yine. Halbuki annem babam hayatta olsaydı her şey ne kadar da farklı olurdu.Sol kolumla hızlıca sildim gözlerimi.Bir sürü meraklı göz beni izliyordu.Ve başladım birden bağırmaya.
'' Ne bakıyorsunuz? Hiç mi yetimhaneye yeni gelen kız görmediniz? Neye bakıyorsunuz? Benimde öldü işte annem.Benim de sırtımı dayayacak bir babam yok artık.Bende sizin gibi acizim. Hoşunuza gitti mi bunları duymak?''
Herkes etrafımdan uzaklaşmış kendi halinde takılıyordu tekrar.Söylene söylene baktılar işlerine.Kırmıştım galiba onları biraz.Neyse ne yapayım sinirlerim bozuk.
Bir dakika! Herkes işine bakıyordu da o bana ne demişti.
''Bana mı dedin?''
'' Evet sana dedim yeni kız.Burada herkes aynı şeyleri yaşadı zaten, kimimiz doğduğumuz günden beri buradayız. Yani anlayacağın kimse senden daha az acı çekmiyor.Haddini bilsen iyi edersin.''
Haklıydı galiba.Ama tabii ki kendimi ezdiremezdim.
''Sana ne be konuşmayı senden mi öğreneceğim. ''
Yok hayır ilk günden kavga edemezdim. Söyleyeceklerimi içimden söyleyip konuştum tekrar.
''Müdürün odası ne tarafta.''
''Biri şunu götürsün.'' dedi yanımda ki kendini yurdun ağası zanneden gıcık.
Siyah bavulumu sürükleye sürükleye girdim müdürün odasına.
Şişman ve bir o kadar da sevimsiz kadın bana dayımın tüm işlemleri yaptırdığını ve direk yerleşebileceğimi söyleyip odamı gösterdi.
Olamaz bu gıcıkla aynı odada kalamam değil mi? Ama oda seçme şansım tabii ki yok.Neyse ben bir anda ailesiz kalmış kızım,bir gıcıkla aynı odada kalmak mı bana zor gelecek? Asla.O gıcıksa ben ondan da gıcık olurum.
Yerleştikten sonra kızlarla biraz konuşma fırsatımız oldu.Bana neden buraya geldiğimi sordular bende göz yaşlarımı sile sile anlattım neden burada olduğumu.
Odada 4 kişi kalıyorduk. Oda arkadaşlarımın isimleri Nisa ve Derindi. Diğerinin de yani benim tartıştığım kızın adı da Fahriye imiş.Biz bu sohbetleri ederken o odada yoktu.Herhalde şimdi kime bulaşsam diye düşünüyordur. Derken girdi içeri.Yatağımda oturuyordum.Yanıma gelip elini uzattı. Omuzlarının biraz altına siyah düz saçlara, yeşil gözlere ve beyaz bir tene sahipti.Ne yalan söyleyeyim güzel kız. O bana elini uzatıp ismini söyledi 'Fahriye'. Bense hiç oralı olmadım zaten saçlarımı tarıyordum.Pozisyonumu hiç değiştirmeden bir kelime ettim 'Umut'.
Elini önce yumruk yapıp sonra hafifçe geri çekti. Saygısızlık yaptığımı düşünüyordu sanırım.Ama ne yapayım? O da daha ilk günümden bana sert çıkmasaymış.
Neyse gece saat 22.30 da yurtta tüm ışıklar kapanıyor tatil olmasına rağmen ne saçmalık. Bizde mecburen yattık. Gece yarısı bir tıkırtıyla uyandım. Yatağımın yanındaki ışığı açtım hemen.
Ve koca bir çığlık.
O da ne? Fahriye bu ne ya böyle şaka mı olur ödüm patladı.Fahriye beyaz bir elbise giymiş ve saçlarını öne atmıştı. Öyle korkutucu görünüyordu ki.
''Fahriye ses versene.Fahriye bak korkuyorum ses ver.Fahriye böyle şeylerden korkuyorum bak kımılda bir şey yap.''Fahriye birden üstüme doğru yürümeye başladı.Ben tam Fahriye git diye bağırırken tüm ışıklar yandı ve bir baktım tüm yurt odamda.Aman Allah'ım. Hepsi birden el çırparak 'hoş geldin yeni kız' diyordu.
''Anlaşıldı yeni lakabım yeni kız'' dedim ve odada bir kahkaha tufanı koptu. Herkesle tanışıp 1-2 saat muhabbet ettikten sonra herkes yataklarına gitti. Bu tanışma faslını her yeni gelene yapıyorlarmış meğer. Neden gecenin bir yarısını tercih ediyorlar bilemiycem.
Sonradan öğrendim bizim bu Fahriye yurdun başkanı gibi bir şeymiş.Yurdu bir arada tutar herkesi korur kollarmış.Tüm yurtta ona saygı gösteriyor.Gıcık değil iyi kızmış yani.
Her neyse ben bunları düşünürken bir baktım saat 6 olmuş. Burada kalkış 9'muş.Bari bir kaç saat uyuyayım.
Sabah bizi Fahriye kaldırdı.'Kalkın uykucu maymunlarım' diyerek.'Sanki gece uyumama izin verdiniz de bir de kalkın diyor.'Diye söylendim. Ve gözlerimi açmadım.''Biiir, İkiiiiii, Üüüüçç'' diye bir ses duydum diye düşünmeye kalmadan yerde buldum kendimi.
Nisa kolumdan, Derin bacağımdan, Fahriye de kafamdan tutmuştu beynime zarar gelmesin diye.Sonra beni bir fırlattılar yataktan aşağı.Vücudum öldü beynim yaşamaya devam ediyor sandım bir an.
''Her sabah böyle uyandırılıcaksam, söyleyin baştan kalkıyım'' dedim.
Derinin de ''Hayır canım tabii ki her sabah böyle uyandırılmayacaksın başka başka yöntemlerimizde var'' demesiyle bir kahkaha tufanı koptu.Ben yerde yatarken 3 deli de başımda kollarını bağlamış gülüyorlardı.O an aklımdan şu düşünceler geçti.
Galiba burası sandığım kadar da kötü değildi.
Merdivenlerden yavaş yavaş inerken şunları konuşuyorduk;
Nisa:Canım istersen öğlene kadar uyu ama burada kahvaltıyı kaçırırsan öğlen yemeğine kadar aç aç oturursun.
Derin:Yani biz seni düşündüğümüz için bu kadar sert uyandırdık.
İkisi de kıkırdıyordu.
''Biraz daha sert çarpsaydınız elinizde kahvaltıya çağırıcak bir Umut kalmayacaktı.''
Dedim gülerek ve onlarda gülmeye başladı.
Nisa kahverengi beline kadar uzanan dalgalı saçlara, ela gözlere ve sevimli bir yüze sahipti.Derin'in ise mavi gözleri , kumral bir teni ve sürekli farklı renklere soktuğu ama şu an sarı ve tenine çok yakışan saçları vardı.
Kızlar direk inmişlerdi.Bense hala lavaboya gidememiştim.
Onlardan ayrılıp lavaboya doğru yürümeye başladım.İşimi bitirmiş dişlerimi fırçalamadan önce saçlarımı toplamaya karar vermiştim.
Ağzımda siyah renkli lastik tokamla tam aynanın karşısında duruyordum.
O ne ya? Aynada gördüğüm şey gerçek olamaz değil mi?
Ben halisülasyon mu görüyorüm.Yoksa arkamda duran şey erkek mi?
''FAHRİYEEEEE''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR UMUT
Teen FictionHer geçen gün bir önceki günden daha berbat geçerken her şeye inat yaşama tutunan Umut'un hikayesi..Umut belki bir sonraki sayfadadır,kitabı kapatma..