Y/N: Artık biraz aksiyon dolu bölümler yazmanın zamanı gelmişti. Normalde bölümler Ryuu'nun ağzından fakat ben bazı savaş sahnelerinde ilahi bakış açısını kullanmayı düşünüyorum. Olan bitenleri daha iyi anlatmak için. Siz ne dersiniz? Ayrıca bir şey dikkatimi çekti. Yorumlar neden bu kadar az? :( Ne düşündüğünüzü siz söylemezseniz ben bilemem değil mi? Lütfen bölüm hakkında yorumlarınızı esirgemeyin benden. İyi okumalar! :)
4 çift göz. Hepsi de benim üzerimde. Babamın yapacağı sürpriz, aile üyeleriyle akşam yemeğiymiş. Upuzun masanın bir ucunda babam diğer ucunda ben, sağ tarafımda Alexa ve Claris halam, sol tarafımda ise daha az önce tanıştığım amcam Arata.
Ortam yeterince gergin değilmiş gibi kimsenin ağzını bıçak dahi açmıyordu. Boğazımı temizleyip babamın yüzüne baktım. Gözlerimle anlatmaya çalışıyordum, konuşması gerektiğini. Fakat babam anlamışa benzemiyordu. Gözlerimi devirdim.
Amcam ellerini masanın üzerinden birleştirdi. "Ryuu Kaage. Sevgili yeğenim... Bunca zamandır nerelerdeydin?"
Yaptığı imayı fark etmiştim. Umursamadım. Sahte bir gülümsemeyle cevapladım. "Siz neredeydiniz amca?"
Kaşlarını çattı ama yüzündeki yalancı gülümsemeyi silmedi. "Senden haberimiz yoktu-"
Sözünü kestim. "Tıpkı benimde sizden haberimin olmadığı gibi."
Sözünü kesmemden pek hoşlanmışa benzemiyordu. Babam araya girerek ortamı sakinleştirmeye çalıştı.
"Artık bunun bir önemi kalmadı. Sonuçta şuan hepimiz buradayız değil mi?"
Amcam babama imalı bakışlar attı. "Hepimiz burada mıyız? Ciddi misin sen be!"
Bu sefer Alexa halam araya girdi. "Siz iki dangalak! Kavgayı kesin de yemeğinizi bitirin." Bana döndü. "Sen onlara aldırma Ryuu. Amcan biraz kalın kafalı ve babanın da birkaç tahtası eksik."
Ağzımdan çıkan kıkırtıya engel olamadım. Claris halam da gülüyordu. Babam ve amcam ağızlarını açıp da bir şey diyemediler. İkisi de kafasını eğip yemek yemeye devam etti. Sanırım Alexa halam sözünü geçirebilen biriydi. Bende yemeğimi yemeye devam ettim.
Amcam bir süre sonra boğazını temizleyip babama baktı. "Yemekten sonra kalamayacağız. Malum, bazı işlerimiz var."
Babam kafasını sallayarak onayladı. Ne olduğunu merak etsem de sormadım.
_________
"Bu adam da kim?"
Karşımda sırıtan, kızıla dönük kahverengi saçlı adama ve elindeki yaya baktım.
Babamın konuşmasına gerek kalmadan adam cevapladı.
"Tam olarak senin öğretmenin. Adım Lucas."
Kaşlarımı kaldırıp adamı bir kez daha süzdüm. "Öğretmenim?"
"Sana vahşi yaşamı, avlanmayı, tek başına hayatta kalmayı ve ok atmayı öğretecek. Tam olarak bu günden itibaren. Ölmemeye çalış." Ve puf! Babam ortadan kayboldu. Şunu benim de öğrenmem gerekiyordu. Baya kullanışlı bir şeye benziyordu.
Babamın az önce olduğu yerden gözlerimi çekerek önüme döndüm ama kimseyi göremedim. Kaşlarımı çatarak dikkat kesildim. Daichi olayı gibi olmasını istemiyordum. Sağ tarafımdan gelen hışırtıyla o tarafa döndüm ama bunun sadece bir şaşırtma olduğunu anlamam uzun sürmedi. Şuan resmen açık hedeftim ve saklanmam gerekiyordu. Babam halalarım ve amcam gittikten yaklaşık 20 dakika sonra beni arka bahçeye çağırmıştı. Babamın sürprizlerinden bıkmıştım artık. Hızla arkamı dönüp ormana doğru koştum. Amacım ağaçları kendime kalkan yapmaktı. Az kalmıştı, sadece 5 metre sonra oradaydım. Birden durup hızla sağa kayarak üzerime gelen oktan kaçtım. Okun geldiğini nasıl hissettim bilmiyordum fakat şuan önemli olan bu değildi zaten. Hızla düştüğüm yerden kalktım ve en yakınımdaki ağacın arkasına saklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Efsaneler Hep İyi Olmazlar (Düzenleniyor)
FantasyEfsaneler hep iyi olmazlar. Baş rolümüzün küçüklüğünden beri kötü şeylere kurban gitmesini, birinin gelip ona yardım eli uzatmasını ve kolayca giderek güçlenmesini, insanlara yardım edip düşmanlarına merhamet etmesini okumak istiyorsanız eğer, yan...