2. BÖLÜM:
Hana “Nereye gidiyordum ben. Tabi ya sınıfa nereye olacak” diye kendi kendine söylendi ve tam basamağa ayağını uzattığı an birden gözünün önü karardı, elleri titremeye başladı. Ve dizlerinin üstüne, yere düştü.
… Yarım Saat Sonra…
Hana yavaşça gözlerini açtı, gözlerindeki bulanıklık gittikten sonra müdür odasında olduğunu anladı.
“İyi misin çocuğum?”
H:“Evet, iyiyim hocam.”
“Hastaneye götürelim seni biraz toparlarda, neden birden bire bayıldın ki?”
H:“Sabah kahvaltı yapmadan çıkmıştım, ondan olmuştur. Hastaneye gitmeye gerek yok. Ben en iyisi sınıfa gidiyim.” Dedi ve hızlıca toparlanıp müdürün odasından çıktı.
Hana’nın Bakış Açısı:
“Sabah kahvaltı yapmadan çıkmıştım, ondan olmuştur. Hastaneye gitmeye gerek yok. Ben en iyisi sınıfa gidiyim.” Dedim ve hızlıdan odadan çıktım.
” Ben nasıl böyle bir hata yaptım, kahretsin. Ya hastaneye götürselerdi? Ne yapardım o zaman ben? Neyse. Daha dikkatli olmak gerek. “ diye söylene söylene sınıfa gittim. Kapıyı açmamla sınıfta kimsenin olmadığını görmem bir oldu. Tabi ya laboratuara gittiler onlar bu ders. Nasıl da unuttum. Zaten yok da yazıldım. En iyisi eve gidiyim.
Yazar’ın Bakış Açısı:
Hana bu sabah yine erken kalkıp hastaneye gitti. Her zaman ki yerine oturdu ve beklemeye başladı. Bir saat sonra tam ayağa kalacaktı ki o sırada doktorun odasına dün çarptığı çocukla bir kadın girdi.
Hana’nın Bakış Açısı:
Of ya sıkıldım. Hem bir saati çoktan geçmiş en iyisi gidiyim. Ayağa kalktım ve tam sırada doktorun odasına giren kişiye gözüm takıldı. Altında dar paça kot pantolonu, üstünde gri ince bir tişört, birde siyah hırkayla şahane bir görüntüsü vardı. Saçlarını havaya dikmişti, o kadar cooldu ki anlatamam. Ben çocuğu incelemeye dalmışken birden benim olduğum tarafa doğru baktı. O.. O.. Olamaz bu dün bana çarpan çocuk. Birde buna yakışıklı, cool falan dedim ya. Tipe bak iğrenç. Ne işi var ki hastanede? Yanında ki kadın kim acaba? Beni görmemiştir umarım.
Yazarın Bakış açısı:
Hana çocuğu incelerken Min Ki kafasını Hana'nın olduğu tarafa doğru çevirdi. Hana hemen şapkasını kafasına geçirip, kafasını öne eğdi. "Umarım beni görmemiştir." diye de içinden geçirmeyi de ihmal etmedi. Gitmek için tekrar ayağa kalktı ve tekrar oturdu. Bir yanı git diyor, diğer yanı acaba ne isi var hastane de yoksa hasta mı diyor. En sonunda yerinde oturup beklemeye başladı. Min Ki ve annesi doktorun yanından çıkıp hastaneden ayrıldılar. Hana doktorun yanına girdi.
"Seni görmek güzel Hana, bugünde bir saat bekleyip gidersin diye düşünmüştüm." dedi doktor.
H:"Aslında gidiyordum da bir şeyi merak ettim, öğrenmek için bekledim."
D: "Neyi merak ettin? Yoksa tedaviyle ilgili mi?
H:"Hayır, benle ilgili değil. Az önce giren hastayla ilgili."
D:"Niye merak ediyorsun ki o hastanın durumunu?"
H:"Ya o çocuk benim okuldan arkadaşım da, acaba o mu hasta diye şey etmiştim ben."
D:"Hayır, Min Ki hasta değil. Annesi hasta."
Hana'nın Bakış açısı:
"Hayır, Min Ki hasta değil. Annesi hasta." dedi doktor. Oh Min Ki hasta değilmiş. Min Ki mi? Adı Min Ki demek. Güzel ismi varmış kendi gibi. Ne diyorum ben ya.
Yazarın Bakış Açısı:
H:"Annesi mi? Peki hastalığı ne?"
D:"Kalp yetmezliği var."
H:"Kalp nakli yapıldı mı?"
D:"Hana bazen benden bile daha çok şey biliyorsun diye düşünmeden edemiyorum. Yapıldı ama uyum sağlayamadı. Bir ameliyatı daha kaldıramaz kadın. Son günlerini yaşıyor."
H:"Ne son günleri mi? Ne kadar vakti kaldı?"
D:"Son günlerini yaşıyor. Belki bir hafta belki bir kaç gün daha yaşar."
H:"Ne! Bir hafta mı? Çok az değil mi? Yani ya ailesi ne yapacak?"
D:"Hasta ailesinin öğrenmesini istemiyor. Oğlu çok düşkünmüş annesine. Bunun için istemedi öğrenmesini. Artık hastaneye gelmeyecekler. Bundan sonra ölümü beklemekten başka çaresi yok. Sende söyleme arkadaşına tamam mı?"
H:"Ta.. Tamam." deyip odadan hatta hastaneden çıktı. Her zaman oturduğu Banka oturdu ve ağlamaya başladı.
Hana'nın Bakış Açısı:
Son bir hafta. Ne yapacak bu kadın. Ya Min Ki annesi öldüğünde ne yapacak. Üstelik annesine de çok düşkünmüş.
Ben bu acıyı iki kere yaşadım. Hem annemi hem babamı kaybettim iki yıl arayla. Hem o benim kadar güçlü değil. Kesin yıkılır. Ben neden ağlıyorum ki? En son iki sene önce babam öldüğünde ağlamıştım. Yapayalnız kalmıştım, gidecek kimsem yoktu. Omzunda ağlayacak ne bir arkadaşım vardı ne de akrabam. Tek başıma ağladım hep. Sırtımı soğuk duvarlara yasladım da ağladım.
Kimsem yoktu benim. Yansızdım. Ne zaman hastaneye gitsem bunlar aklıma geliyor ve bir saatten fazla dayanamıyorum. Hemen çıkıyorum hastaneden. Ölümden korkmuyorum, ölümün geride bıraktığı acıdan korkuyorum, gözyaşlarından...
Yazarın Bakış Açısı:
Hana kendine geldikten sonra eve gitti. ve yağına uzandı.
~~Bir Hafta Sonra ~~
Hana bir haftadır okula gelmemişti. Çoğu günler baş ağrısıyla, uyku bozukluklarıyla, kusmalarla acı içinde kıvrandı. Artık ağrıları hafiflemişti. Üstünü giyinip okula gitti. Okulun bahçesinde ağır çekimde yürüyerek kapıya doğru ilerliyordu ki bir ses duydu.
-"Hey!"
Kendisine seslenmediklerini düşünüp tekrar adım atacaklardı ki tekrar aynı sesi duydu. Arkasını döndü ve Min Ki'yi gördü.
-"Hey sen! Duymuyor musun?"
H:"Ne var?"
-"Bir haftadır yoktun?"
H:"Sen beni mi merak ettin kıyamam." dedi dalga geçerek.
-"Ya ne demezsin. Bir haftadır yoktun ya ölmüşsündür diye düşünüp sevinmiştim.
H:"Merak etme, yakında beni hiçbir yerde göremeyeceksin. Çok az kaldı."
-"Ne? Nereye?" dedi şaşkınlıklar içinde Min Ki.
H:"Cehennemin dibine." dedi ve hiç arkasına bakmadan sınıfa çıktı.
Hana'nın Bakış Açısı:
"Bir haftadır yoksun ya ölmüşsündür diye düşünüp sevinmiştim." dedi Mİn Ki. Az kaldı çok az. Bir daha beni göremeyeceksin. Tek sen değil, kimse göremeyecek. Gideceğim buralardan. Annem ve babamın yanına.
"Merak etme, beni bir daha göremeyeceksin. Çok az zaman kaldı." dedim. Yüz ifadesi değişti birden. Sonra kekeleyerek
'Ne? Nereye? Dedi. Belki de benim için gerçekten endişelenmiştir. Saçmalama Hana!
"Cehennemin dibine." deyip arkama bile bakmadan sınıfa çıktım. Kafamı masanın üstüne koydum ve bir güzel uykuya daldım.
Bölüm sonu…..