Bölüm 10 : Yeni Ev Part I ~

320 29 5
                                    

'Ben iyiyim Ilhoon'un yanına gitmelisin.' Minah kafasını sallayarak 3 mavi gözün köşeye sıkıştırdığı çocuğun yanına koşmaya başlamıştı. Tanrım! Tam bir kan gölüydü burası, vampirler... diye geçirdi içinden.  Kendine doğru gelen darbeleri savurarak çocuğu onların elinden hızla çekti. 'İyi misin?' Ilhoon patlayan dudağını koluna silerek ufak bir inleme bıraktı. 'Hepsinin kafasını koparmak istiyorum iğrenç yaratıklar!' Minah karşısındaki ufaklığa gülmeden edemedi. 'Dikkatli ol.' Ilhoon kafasını salladı. 'Teşekkürler Minah.' Ve herkes tekrar mavi kafalarla kapışmaya devam etti takii Minah karşısında kendilerinden birini kılıcıyla öldürdüğünü gördüğü Xiumin'i karşısında bulana kadar... Çocuk kılıcındaki kanı  tiksindiğini belli edercesine elindeki ufak bez parçasına silip bakışlarını kızla birleştirdi. 'Yine karşılaştık.' Gülümsüyordu, o lanet gülümsemesi hala yüzündeydi. Minah elinde olmadan gözlerinin yaşardığını hissediyordu, onun bu kadar değişmiş olmasına inanamıyordu. Eskisi gibi değildi, hatta o artık Xiumin bile değildi ama onun gibi görünüyordu işte... Yapay gülümsemelerinden birini daha yüzüne kondurdu. 'Beni bu kadar özlediğini bilmiyordum, yoksa daha önce karşına çıkardım.'  Çocuğun gülümsemesi büyümüştü. 'Asla değişmeyeceksin değil mi?' Minah'ın dudakları yana doğru kıvrıldı. ' Ben hala eskisi gibiyim değişen sensin.'  Xiu'nun gülümsemesi solmuştu. 'Bir daha seni görürsem durmayacağımı söylemiştim Minah.' Minah gülümseye devam ederek kılıcını yerinden kaldırdı. 'Bende durmayacağım.' Xiu da elindeki kılıcı ona doğrulttu. Tıpk eski günlerdeki gibiydi, ama artık ölümüne bir kapışmaydı bu ve Minah biliyordu ki bunu yenmesine imkan yoktu, o seçilmiş kişi değildi...

Minah kafasına aldığı darbeyle istemsiz olarak büyük bir inleme bıraktı. Daha fazla dayanamazdı, bacakları artık taşımıyordu bile onu... Düşündüğü gibi kılıcın soğukluğu boynuna dayanmıştı. 'Lay'i göremiyorum, sensiz tek adım atmazdı.' Minah gülmeye başladı, Xiu ise kaşlarını kaldırmış anlamaz gözlerle ona bakıyordu. 'Beni de mi çok özledin ufaklık, hyungunu?' Xiu kılıcını yavaşça çekip sese doğru döndüğünde yüzündeki gülümseme tekrar yerini almıştı. 'Dalga geçiyorsun değil mi?! Seni kendi ellerimle öldüreceğim Lay!!' Minah yerinden kalkacak gücünde kendinde bulamadan çocuğa bağırıyordu.  'Bende seni seviyorum Minah' Xiu aralarında birkaç adım kalıncaya kadar çocuğa doğru yürüdü. 'Korkup kaçtığını düşünmüştüm ama Lay asla ailesini yüz üstü bırakmaz değil mi?' Lay ona gamzelerini göstererek gülümsedi. 'Şeker suratını özlemişim.' Xiu ona göz devirmekle yetindi, herşeyi dalga vurması onu öldürüyordu. 'Pekala bunu uzatmayalım istediğimi alıp gitmeliyim.' Lay yavaşça kafasını salladı. 'Yıllardır yanımdaydın ama hiç dikkatini çekmedi öyle mi?' Çocuk anlamaz gözlerle ona baktı. 'Pekala Xiu gelde al o zaman.' 

Ne zamandır kapışıyorlardı bilmiyordu ama Lay'in bacakları titriyordu, göğsüne aldığı çizikler öldürecek kadar çok ağrısalarda direnmeye çalışıyordu. Karşısındaki çocuk ise eğleniyora benziyordu,ahh bunları bilseydi geçmişte ona iyi davanmak yerine onu elleriyle boğardı. Zorlukla tutunduğu ağaçtan çekti kendini ama karnında hissettiği keskin ağrıyla yerde buldu kendini. 'Lanet olası! Ölsem bile kendimi iyileştiremediğimi gerçekten bilmiyor musun?!' Terzinin kendi söküğüne faydası yoktu işte, o iyileşemezdi, Xiu'nun bir işine yaramazdı gücü! Xiu sinirle kılıcını karnına biraz daha bastırdı. 'O halde bir düşmanım azaldı derim.' Lay ise acı içinde bağırıyordu. Xiu kılıcını çıkardı ve kanı tekrar sildi, ah bu kadar çok kan onu sinir ediyordu. Yerde yatan çocuğa baktı, acı içinde kıvranıyordu, onun yüzünden, Xiu yüzünden acı çekiyordu. Birden başına bir ağrı girdi, görüşü bulanıklaşıyordu, öldürecek kadar ağrıyordu başı. Kılıcı elinden düşerek başını tutmaya başladı, neler oluyordu böyle? Düşmeden önce Luhan'ın onun adını bağırdığını duyabilmişti sadece.

'Lanet olsun dayan ölemezsin, lanet olası gözlerini açık tut, Lay sakın uyuma gözlerini açık tut!' Minah gözyaşları damlarken onu tutmuş ne yapacağını bilmiyordu, lanet olsun kendini iyileştiremezdi ki!  'Ne yapacağız, o iyi olacak mı?' Jongin endişeyle Lay'in yarasına bastırmaya devam ediyordu. 'Kapa çeneni, o iyi olacak!' Minah hemen birşeyler düşünmeliydi, onu mahzene götürmelilerdi evet! Hakyeon onunla ilgilenebilirdi. 'Ilhoon!' Çocuk endişeyle yanlarına geldi. 'Efendim Minah?' Minah hemen doğruldu yerinden. 'Onu mahzene götür ve Hakyeon'a ne olursa olsun onu kurtarmasını söyle duydun mu beni?' Jongin onu nasıl oraya bu kadar çabuk götürebilirler ki diye düşünmeden edemedi. 'Jongin sende onlarla gidiyorsun.' Chen sessizce olanları izliyordu belki de bu fırsatı değerlendirmeliydi ha? Ilhoon ikisini de kolundan tutarak gözlerini yumdu ve bir anda ortadan kayboldular. 'Sora gidip Suho'ya haber vermeni istiyorum. Herkes bu pisliği temizlesin ve mahzene dönsün.' Minah sonkez gözü yaşlı Sehun'a baktı ve mahzene doğru koşturmaya başladılar.

'Ne oldu ona?!' Hakyeon zor nefes alan gence bakarken dehşet içinde kalmıştı. Bunca zaman insanları iyileştiren çocuk kendine yardım edemiyordu bile. Ilhoon yumruğunu sıkarak 'Xiumin' diye cevap verince Hakyeon şaşkınlıkla ona bakmış ve geri Lay'e dönmüştü. Yara iyi görünmüyordu, hatta şu an nefes alıyor olması bile bir mucizeydi. Umutsuzca kafasını salladı, yapabileceği birşey yoktu yarayı dikmeye çalışsa daha başlamadan ölüp giderdi zaten... İçeri Chen, Minah ve Sehun girmişti. 'O nasıl? Hakyeon ona yardım edebilirsin değil mi?' Minah sesi titreyerek yanlarına koşmuştu. Hakyeon gözlerini kaçırarak kafasını salladı. Hayır dedi Minah, hayır onu kaybedemezlerdi. Gözyaşları birer birer düşüyordu yüzünden. Ona kızıyordu, aptal, neden onu dinlememişti ki?! Sevdiği insanlar teker teker ölmek zorunda mıydı? Herkes onu terk etmek zorunda mıydı? Chen yüzüne ufak bir gülümseme koydu sanırım artık sahneye adım atma vaktiydi. Yüzüne tekrar cidii ifadesini koyarak boğazını temizlediğinde kafalar istemsiz olarak ona dönmüştü.'Sanırım ona yardım edebilirim.' Chen, kızın gözlerindeki umut ışıltısını görmüştü, istediğini almak umduğundan kolay olacaktı anlaşılan. İçindeki zafer nidalarını bastırıp çocuğun yanına doğru yürüdü, fazla zamanı kalmamıştı, bunu kalbinin sesinden anlayabiliyordu. 'Onu dönüştürebilirim. Onun ölmesini engelleyebilirim.' 

supernaturel~

Evetttt bir süre bol bol Lay taklacağız :*  Chen iyi mi kötü mü? Amacı ne? Xiu'ya ne oldu. Hepsi yakında sizlerle asjdhajkhakj

2 bölüm getirdim size 1 hafta gelmeyebilir~

Tattoos~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin