Bölüm 3: Blöf

69 10 6
                                    

Hikayeye başlamadan önce şunu belirtmek istiyorum gerçekten süpersiniz! Ben en az 7-8 bölüm sonunda 70 civarında okuyucuya ulaşacağımı falan düşünürken ilk bölümü 62 kişi okumuş! 2. bölüm sadece 17 kişi tarafından okunmuş ama olsun, o da başlangıç için iyi bence.

Gelelim hikayeye... Evet, bu bölümde artık size şu bahsettiğim, Becky-Harry ve Jess arasında geçen çılgın maceralara bir başlangıç yapacağız. Normalde dün yeni bölüm yüklemeyi düşünüyordum ama malum tatildeyiz, pek müsait değilim şu sıralar.

Bu kadar yazar notu yeter, iyi okumalar! xx

★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔

-Becky'nin ağzından-

Mutfakta uzun süre içini nane şekeri ile doldurduğum ilacı buldum. Evet, ilac dolabındaymış. Bazen nasıl bu kadar zeki olduğumu merak ediyorum. Ama ben onu ilaç dolabına koymamıştım ki. Tezgahın üzerine gizlemiştim. Belkide yanlış hatırlıyordum ki bu mümkündü. Her neyse, ilacımı alıp salona doğru ilerledim. Yüzümde sinirli bir ifade vardı, sinirliydim. -En azından öyle rol yapıyordum.- Annem elindeki Vouge dergisini aşağı indirip bana baktı. Kaşlarımı çatmış, doğrudan gözlerine bakıyordum. İnternetteki blogda böyle yaptığınızda kendilerini rahatsız hissettikleri ve isteklerinizi daha çabuk kabul ettikleri yazıyordu. Annem okumasına yardım eden gözlükleri gözlerinden çıkarıp yanındaki şifonyerin üstüne bıraktı. "Yine Los Angles meselesi, değil mi?" dedi sanki beynimi okuyabiliyormuş gibi. "Aynen öyle." dedim zorla ağlamaklı yapmaya çalıştığım sesimle. Becermiştim, sanırım. "Becky, sana izin vermediğimi kaç kez daha söylemem gerekiyor? Bu konunun kapandığını açıkça belirtmiştim!" Kaşlarımı çattım. "Zaten 1 ay sonra gideceğim, neden daha erkenden gitmeme izin vermiyorsun?" Uzun bir süre kaşlarını çatıp bana baktı. "Hiç anlamıyorsun değil mi? Becky, hiç beni, ailemizi düşünmüyorsun değil mi? Hayatı ne kadar zorlaştırdığını hiç anlamıyorsun değil mi? Seni korumaya çalışıyorum. Oraya gidersen, başına gelecekleri biliyorum. Ne sen ne de Harry sorumluluk sahibi değilsiniz. Başınızda bir yetişkine ihtiyacınız var. Hiç değişmiyorsun. Yaptığın hatalardan ders almıyorsun. Tam tersine, bunları birer gençlik anısı olarak düşünüyorsun ve gülüyorsun. Kardeşlerin, onları hiç düşündün mü? Senin sorumsuz davranışlarının başladığı ilk günden beri hepsi seni örnek alıyor. Senin gibi özgür olmak istiyorlar. Yeter Becky! Hamileyim ve hayat benim için yeterince zor tamam mı? Ama hayır, öldürsen bile Los Angles'a erkenden gitmene izin vermiyorum.. Bekle, Los Angles'a gitmene izin vermiyorum." Bir saniye. Ben mi yanlış duydum yoksa Los Angles'a gitmeme izin vermediğini mi söyledi? Bu kadarı çok fazlaydı. Bu sefer cidden ağlayabilirdim ve bu tür durumlarda her zaman burnumun dikine giderdim. "Ne?! Sen ne.." "Hey, siz ikiniz iyi misiniz? Sesiniz bahçeden duyuluyordu!" Chris -Johannah'ın kocası- odaya daldı. "Biricik eşin, Los Angles'a gitmemi istemiyormuş!" Diye bağırdım. Elimde sıktığım ilaç, daha doğrusu nane şekerleri, iz bırakmıştı ve canım yanıyordu. "Becky, annen ile düzgün konuş." Dedi Chris iğneleyici bir ses tonu ile. "Hayır! Oraya gitmemi yasaklayamazsın! Oraya okumaya gideceğim ve bu lanet şehirden kurtulacağım!" Annem ayağa kalktı. "Hayır efendim! Burada, ailenin yanında kalacaksın! Eminim ki burada da üniversiteler vardır!" Diye bağırdı. Evet, şov şimdi başlıyordu. "Eğer, eğer beni göndermezseniz, intihar ederim!" Elimdeki 5 tane hapı gösterdim. İç sesim hem bu numaraya kandıklarını düşünüp gülüyor hem de ya anlarlarsa diye korkuyordu. "Kolaysa iç!" Diye bağırdı annem, işte bu gerçekten üzücüydü. Aynı anda "SAKIN!" diye bağırdı Chris. Üvey babamın beni annemden daha çok koruyup kollaması garip. "Sen istedin." Dedim anneme gözlerimi kısıp ve 3 tane nane şekerini ağzıma atıp yuttum. 2 tanesi hala elimdeydi. Nolur nolmaz, belki kabul etmezde son kalanlarıda atarım ağzıma diye saklamıştım. "Aman tanrım! Becky, bunu nasıl yaptın?! Derhal hastaneye gitmeliyiz Chris!" diye bağırdı annem. Oh hayır, eğer doktora gidersek nane şekeri içtiğimi anlar. "Hayır! Erkenden gitmeme izin verene kadar şurdan şuraya gitmem!" Diye bağırdım tekrar. "Becky, çabuk.." "Tik tok, tik tok..." diye saat sesini taklit ettim. "Lanet olsun! Kabul ediyorum, tamam mı!? İstersen yarın git, umrumda değil! Ama şimdi hastaneye gitmemiz lazım! Hangi akılla o ilacı tekrar aldım ki?!" Dedi annem. Bir saniye, tekrar almak? "Ne?" dedim korkarak. "Geçen gece susayıp mutfağa giderken ilacı tezgahta görmedim ve yere düşürdüm. Chris'in sanıp yenisini aldırdım ama.." Büyük bir çığlık attım. "Annee! Ölüyoruum!" Dedim büyük bir karanlık beni içine çekene kadar..

★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔

Gözlerimi açtığımda midemde büyük bir boşluk hissediyordum. Gözüme giren ışık ve hastane kokusu yüzünden ciddi rahatsız oluyordum zaten. Bir saniye, hastane kokusu? Kafamı zorla yan tarafa çevirdim ve uyuya kalmış annem, Lottie, Chris, Jess ve elinde bir buket çiçek olan Harry'le karşılaştım. Aman tanrım, benim için dünyanın öbür ucundan buraya mı gelmişti? Şapşal. Ayağa kalkmaya çalışırken karnıma bağlı olan boruyu yeni fark ettim ve ağzımdan minik bir inilti koptu. Harry gözlerini araladı ve bana baktı. 1-2 saniyelik şok sürecinden sonra 32 diş gülümsedi. "Nihayet uyandın!" Küçük çapta bir çığlık attı. "Şşş! Uyanacaklar şimdi!" Gelip kollarını boynumda birleştirdi ve alnıma sulu bir öpücük kondurdu. "Seni özledim Bec." dedi. Normalde bir erkek bana bu kadar yakın olsa ve aynen şu durumda olsam bile yüzüne yumruğu yapıştırırdım. Ama bu Harry'di. Benim Harold'ım yani. Uzun bir hasret giderme faslından sonra tekrar yatağa uzanmama yardım etti ve yanıma bir sandalye çekti. "Tanrım, kaç gündür uyuyorum?" "2 gün oluyor bugunü de sayarsak." Dedi neşeyle ve elimi sıktı. "Beni o kadar korkuttun ki seni şapşal!" "Hey, benim suçum değildi tamam mı?!" Dedim gülmemeye çalışarak ki bunda pek başarılı olduğum söylenemezdi. "Öyle mi küçük hanım? Yani sen intihar etmedin, Louis gelip ilaçları ağzına tıktı?" Kaşlarını çattı. "Ya, ben blöf yapıcaktım ama nane şekeri sandığım şişede gerçekten ilaç varmış." "Diyorum işte, göt kafalının tekisin! Neden intihara kalkıştın ki sanki?" Olanları ona anlattım. Şok içinde beni dinledi. "Aman tanrım, bunların hepsi benim için miydi yani?" "Tam olarak değil.." Dedim onu kızdırmaya çalışırken. "Harry Styles etkisi bebeğim, hiç bir kız buna karşı koyamaz.." "Hey, eğer ikinizi de tanıyor olmasam çıktığınızı falan düşüneceğim." Jess uyanmıştı. Harry'nin yanından sıyrılıp yanağıma sulu bşr öpücük bırakmıştı. Herkesin ağzında sorun falan mı vardı? Neden tüm salyalarını saçarak öpme ihtiyacı duyuyorlardı? "Sen sonuca bak asıl, paşa paşa evet dedi işte." Yüzümde kazandığımda oluşan kötü bir sırıtma vardı. "Dedi ama, salaklığından dedi." Gülüp kolumu boynuna doladım, aynı onun bana yaptığı gibi. "Sonuç olarak amacıma ulaştım Styles." Dedim sesimi seksi bir tona sokmaya çalışarak. Tahrik olmuş gibi bir ses çıkardı (Şaka yapıyordu.) "Her zaman kazanırsın zaten Tomlinson." Gülümsedim ve gözlerimi kapatıp biraz şekerleme yaptım.

★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔

-Louis'in ağzından- (Aynı saatlerde)

"Louis, telaş yapmana gerek yok şu anda hasta..." "Harry kafayı yiyebilirim! Neler olduğunu söyler misin?! Neden hastaneye kaldırıldı?" "Bu-bunu sana söyleyemem Lou, söz verdim." Sinirden ellerimdeki damarlar belirginleşmişti. "Harry, bir cinayet işlenmeden ya sen söyle, ya da ben kendi yöntemlerimle öğreniyim ve öğrenince de oraya gelip seni kendi ellerimle boğuyim?" "Üzgünüm Boo, bunu yapamam!" Harry telefonu yüzüme kapadı. Heh, bir bu eksikti. Lottie telefonlarını açmıyor, Jess'in telefonu sekretere düşüyor, annem ise beni geçiştiriyordu. Yok yani, beni aramıyorlar, gidiyorlar Harry'i arıyorlar. Harry annesini ziyerete Londra'ya dönmüştü ama ben hala Amerika'daydım. Belki de onun için Harry'i aramışlardır. Ama cidden kafayı yiyebilirim. Kardeşimi tanıyorum, eğer birşeye sinirlenmişse kesin bir manyaklığa kalkışmıştır yine. Tamam, bende onun gibiyim ama o hayatıyla oynayacak şeyler yapıyo, ben anca milleti gıcık ederim. Aslında aklıma bazı seçenekler geliyo ama.. Yok ya yapmamıştır. İntihara teşebbüs etmiş olabilir mi cidden? Eğer öyle birşeye kalkıştıysa nedenini cidden çok merak ediyorum..

★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔★▽❤☺✖Δϟ♔w

Evet, bu bölüm 3 bölüm arasında en kısa olanıydı ama şu anda tatildeyiz ve pek internete girecek vakit bulamıyorum. Bu da geçiş bölümü gibi birşey oldu. Her neyse, umarım bu kısa ve eğlenceli bölümü beğenmişsinizdir! Her türlü yoruma açığım, umarım okuma ve beğenş sayısı bu bölüm biraz artar. İyi tatiller x -Leslie

Not: Hikaye yazarken asla ve asla Black and Yellow'u dinlemeye kalkmayın, pek yararı olmuyor. :D

Brother TroubleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin