(Percy'nin bakış açısı)
Kampa gelmeyeli neredeyse 1 yıl olmuştu. Ha! bu arada ben Percy Jackson kim olduğumu beni tanımayanlar şunu söyleyebilirim ki ben bir melezim... Yani babam bir Tanrı (Poseidon) annemse normal hayat sürmeye çalışan bir kadın. Eee sizden naber? Pardon kendimi kaptırdım hikayeye geçelim, nerde kalmıştım... Tamam hatırladım. Gaia'yı defettikten ve giganatları hallettikten sonra melezler dört bir yana dağılmış "normal" bir hayat sürmeye çalışıyorlardı. Bense zeki(Bilgelik Tanrıçası'nın kızı...Evet zeki. Aynı annesi) kız arkadaşım Annabeth Chase ile zaman geçiriyorduk. Yine böyle bir günde dışarıda dolaşırken karşımızda birden İris mesajı bulduk. Kheiron'un bizimle konuşması gereken önemli sorunlar varmış ilk başta kampa çağırdı.Yarım saat sonra buluştuk bize sarılarak "Sizleri yeniden görmek çok güzel Percy ve Annabeth ne kadar da büyümüşsünüz" dedi. "Gelin büyük eve geçelim". Evde herkes sessizce birbirine bakıyordu sessizliği Annabeth bozdu "Bizi niye acilen görmek istedin,bir sorun mu var?" Kherion sakalını okşayarak "Daha belli değil çocuklar. Tanrılar endişeliler ve korkuyorlar." bu bizi şaşırtmıştı.Tekrardan bir sessizlik oluştu bu sefer ben "Bu kadar korkmalarının sebebi ne olabilirki sonuçta Gaia yenildi, gigantlar sürgün
artık endişelenicek birşey kalmadı." Kheiron bana endişeli bir ifade takınarak baktı "Evet ama bunlar şimdilik önemli değil diğer kampçılar gelsin bunu detaylıca konuşuruz"Eski dostları görmek iyi gelmişti romalı dostlarımızda burdaydı beş-on dakika için hepimiz bir arada Kheiron'u dinliyorduk. Kheiron konuşmaya başladı " Evet çocuklar Tanrılar korkuyor hepsi Olimpos'a çekildi. Sizi buraya çagırmamın asıl nedeni de buydu. Clarisse sinir bozucu bir şekilde "Bu saçma herşey normal eğer böyle birşey olsaydı doğada bozulmalar meydana gelmez miydi?"
"Clarisse bu çok karışık. Ayrıca bir daha lafımı bölme" Clarisse biraz utanarak "Peki Kheiron" dedi. Kheiron devam etti. "Size bu konuda pek bilgi veremeyeceğim. Bu yüzden Rachel'ı çağırdım."
Rachel bizim daha doğrusu Apollo'nun kahiniydi. Ayağa kalktı ve bize gördüğü rüyaları anlatmaya başladı. Rüyasında beni karanlık ve kötücül bir şekilde gördüğünü ve arkadaşlarıma ihanet ettiğimi ve bir Tanrı'dan daha güçlü olduğumu söyledi. Ben daha kendime gelemeden Kahinin ruhu yine bir kehanette bulundu(şaşırmadık). Rachel yeşil gözleriyle bize baktı ve kehaneti söyleyiverdi;Denizlerin oğlu buluşacak kudretle
Baykuş'un kanatları kırılacak ihanetle
7'lerin kalpleri sınanacak
Evrenin efendisi uyanacak
Dalgların oğlu karanlığa yada aydınlığa ulaşacakİtiraf etmeliyim ki bu kehanet sırf benim üzerime oynuyordu. Daha kötüsü odadaki herkes bana bakıp sessizce birşeyler mırıldanıyordu. O an ne yapacağımı bilemedim. İhanete uğrayacağız,çok güçlü olucam ve evrenin efendisi denen kişi uyanacak tam daha kötüsü olamaz dedim(Evet yine şom ağızlılık ettim). Nico gölgelerden sıçradı ve"durum çok kötü" dedi. Bu benim istediğim en son şey olabilir bize babasının sürekli baş ağrısı olduğunu ve bunun can sıkıcı olduğundan bahsetti. Babası sürekli rüya görür gibi yapma diye sayıklıyormuş. Bunu duyunca içim ürperdi kim Hades'e bunu yaptırabilirdi ki. Odada ki herkesin yüzü gerilmişti. İlk konuşan Kheiron oldu "Durum benim bildiğimden de karışık çocuklar birde başımızda kehanet var." Toynaklarını(evet bildiğimiz toynak) yere vurarak "Göreve çıkılmasını emrediyorum" dedi. Annabeth ve ben hemen "Biz Varız!" diye bağırdık. Piper,Hazel ve Clarisse'de onayladılar. Kheiron mutsuz bir şekilde "AH Percy sen gidemezsin kehaneti duydun. Bir ihtimal gitmezsen bu senin için daha iyi olabilir" dedi. Başımın döndüğünü hissettim bir göreve çıkmayalı uzun bir süre olmuştu ve arkadaşlarım eğlenirken ben kampta kalıcaktım. Kheiron Clarisse'e döndü ve "Clarisse sende gidemezsin unutma cezalısın" dedi. Ne diyeceğimi bilemiyordum kampta Clarisse ile beraber kalıcaktık. Bundan daha kötüsü olamaz dedim. Annabeth beni teselli edercesine "Üzülme yosun kafa bu senin için daha iyi" dedi. Başka birisi olsa tartışırdım ama karşımda ki Athena'nın kızı bu yüzden somurtarak ve kırgın bakışla peki diyerek Poseidon kulubesine gittim. Babamın bana yolladığı küçük hediyelere bakarken içim geçti. Ve yine kabuslar... Rüyamda Her yer karanlık karşımda parlayan bir Tanrı gördüm sessizce yaklaştım. Ama sanki beni duymuş gibi Arkasına döndü "O merhaba Percy Jackson." Adımı nasıl biliyordu ve galiba çok tuhaf durduğumdan bana "Ne oldu? Ah doğru ya kendimi tanıtmadım. Ben Khaos." O an içimden tabii bende Poseidon demek geçti ama demedim. Güçlü bir halesi vardı onun yanında durmak yaydığı güç dalgaları yüzünden acı veriyordu. Bir ara sessizlik hakim oldu benim konuşmamı istediğine emindim ve sordum "Neden benim rüyama geldin" biraz üzülmüş gibi yaparak "Ne var oğlumu göreyim dedim"
"Oğlum mu? Ama benim babam Poseidon"Tabii ki. Unuttun galiba ben evrenin doğal olarak senin de babanım ayrıca gücünün farkındayım ve onu sınırladığının da."
Tüm bunlar kafamı karıştırdı ve sinirlenmeye başlıyordum" Ben gücümü sınırlamıyorum"
"Emin misin? Percy Yarattığın dalgalarla Typhon'u bile uyandırdın"
"Evet eminim ayrıca Typhon olayında kendimi çok zorlamıştım"
"Percy seni kısıtlayan bedenin hatırlarsan styx nehrine battığında vücudunun ne kadar kuvettli olduğunu biliyorsun değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Percy Jackson ve Olimposlular Dalgaların Oğlu
Ficción históricaMerhaba sevgili okurlar Rick Amcamızın yunan mitoloji serileri beni çok etkiledi.Ama artık yeni kitaplar basmıyor bende kendimce nasıl bir hikaye istediğimi düşündüm ve bu fikri hayata geçirmeye karar verdim. Hadi başlayalım...