Ertesi gün mülakatlar için son provaları yapıyorduk. Bana Neil’inki ile aynı olan ama paçaları bol siyah bir pantolon, beyaz bir gömlek üzerinde siyah küçük bir kravat ve bayanlar için üretilmiş bir ceket. Saçlarım bu kez toplu. Sanırım kız olduğumu belli eden tek şey uzun siyah saçlarım. Winona ile bedensel sunumumuza çalıştıktan sonra nasıl bir kişiliğe bürünmem konusuna kafa yormaya başladık. Şey, açıkcası kendimi pek bir değiştirmem gerekmiyordu. 12. Mıntıka’da daha önce bana benzeyen kimseyi görmedim. Sefil bir halk olmamıza rağmen ben her zaman alaycı, kibirli ve ukala olmuşumdur. Bu kariyerimi sürdüreceğim. Neil her ne olacaksa umurumda da değil zaten.
Sahneye çıkmak için arka tarafta beklerken diğer haraçları izliyordum. Program daha başlamamıştı ve çok ilginçtir ki haraçlar grup oluşturmuş konuşuyorlardı. Bir süre sonra Neil bana endişeli bakışlar atmaya başladı. Biraz sonra kalabalık grup bana döndü ve önde 8. Mıntıka’nın erkek haracı arkada diğerleri gelmeye başladılar. Şimdi ben de endişelenmiştim.
Karşınızda size doğru bir ordu geliyor ve siz de sopa yutmuş gibi –elbiseleriniz kırışmasın diye- dimdik duruyorsunuz. İlginç. Gülümseyerek elini uzattı. Benden uzundu. On yedi yaşlarında gözüküyordu. 8. Mıntıka tekstil ürünleri olduğu için elinde sayısız delik vardı. Tereddütle uzatılan eli sıktım.
“Ben Mason. 8. Mıntıka. Lütfen. Ürkmene gerek yok. Biz düşündük ki sadece Kariyer Haraçları birlik olup haraç avlayamaz.” ‘Avlamak’. İlginç bir terimdi. Bildiğim kadarıyla hayvanlar avlanırdı. Ancak bu kendilerini nasıl gördüklerine bağlıydı. “Bu yüzden diğer haraçlar olarak müteffik olmaya karar verdik. Öncelikle onları ortadan kaldıracağız. Çoğu mıntıka bize katıldı. Aslında sadece en iyileri kabul ediyoruz ama Neil senin için ısrar etti. Bize yardımın olabileceğini söyledi. Akıl hocanız yok ama böyle bir teklifi geri çevirmeni asla istemezdi.” Sonra da cevap bekler gibi yüzüme bakmaya başladı.
Birincisi. Neil neden beni önermişti? Yoksa boş bir fırsat bulup beni öldürmek mi istiyordu. Yoksa gerçeketen bu ahmak sürüsünün Kariyerleri öldürebileceğini mi düşünüyordu? Yoksa yalnız olup ‘av’ olmaktan mı korkuyordu? Ya da yalnızca beni mi koruyordu? Tamam. Son söylediğim büyük bir saçmalık.
İkincisi. Kariyerleri öldürebilecek kadar güçlümüydüler? Peki, onlar öldü diyelim. Sonra ne olacak? Birbirimizi öldüreceğiz. Ve birbirimizin en iyi yönlerini öğrenmiş olduğumuza göre bu pek de kolay olmaz. Tamam. Belki bir kaçını halledebilirim ama hepsi beni tehdit olarak görüp bana saldırabilirler. Planıma henüz karar vermemiş olmamam çok acı bir durum. Ne yapacağımı bilemiyorum.
Düşündüğümü görebiliyordu. Bunu anlayışla karşıladı. Ancak gözlerindeki sert bakış beni asla müteffik olarak kabul etmediğini gösteriyordu. Hiç kimseyi. Ağzımdan çıkması gereken cevap yerine bir soru sordum.
“Ben ne işe yarayacağım?” Gülümsedi. Başka biri olsa bunu dostça algıyabilirdi. Ancak ben örgüt binasında bu bakışla çok sık karşılaşmıştım. Ormanın derinliklerine, ayıların olduğu kısma inerken ne yapacağımız planlanırdı. İki grubu ayrılırdık. Avcılar ve avlar. Avcılar dikkati dağılan ayıyı bir hamlede yere seredi. Dikkati dağıtan ise avdı. Ki bu genelde ben oluyordum. Neymiş küçük olduğum için ağaçların arasından geçebiliyormuşum, çok hızlı koşabiliyormuşum ve daha avlanamıyormuşum. Yüzlerindeki sinsi sırıtmadan bunları öne süreceklerini anlıyordum ve kabul ediyordum. Ama bunu kabul edemezdim.
Ben av olup Kariyerleri peşime takarken onlar geride kalanlar öldürecekti. Bir kısmı erzakları korurken diğerleri öldürmeye koşardı.
7. Mıntıka’nın on beş yaşındaki sarışın kız haracı bir adım öne çıkıp sorumu cevapladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
43.YIL AÇLIK OYUNLARI
FanfictionArkadaşlar, ben de bir THG hayranı olarak -ve bundan gurur duyarak- açlık oyunlarına dair bir kaç şey karalamak isterim. belki saçma gelebilir ama hikayemin özgün olmasına özen göstereceğim. iyi okumalar. ...