Elimi dolabımın koluna uzatıp hızla açtıktan sonra içinden gerekli kitaplarımı aldım. Etrafıma baktığımda herkes birileriyle konuşuyordu. Lanet olsun. Bizimkiler neredeydi ki? Dolabımdan kafamı çıkartıp sınıfa doğru yürümeye başladığımda Jeongguk haricinde herkes oradaydı. Onlara sadece başımla selam verip sırama geçtiğimde masamın üstündeki küçük cupcake ilgimi çekmişti. Elime alıp üstündeki noel babayı çıkarıp kocaman bir ısırık aldım.
Jimin gelip yanıma oturduğunda kafamı cupcaketen kaldırıp ona baktım. “Ne oldu?” dediğimde gülmeye başladı kafamı çocuklara çevirdiğimde onlarda gülüyordu. Jeongguk içeriye girdiğinde olduğu yerde durup o da kahkaha atmaya başlamıştı. “Yah! Ne oldu?” Jeongguk Jimini yanımdan kaldırıp kendisi oturduğunda eliyle dudağımın kenarını sildi ardından parmağını dudaklarına götürüp yaladı.
Ben ona şaşkınca bakarken o ise tekrar gülüyordu. “Hyuung! Hediyeni bu kadar beğendiysen sana bir tane daha alırdım” gözlerimi devirme isteğimi bastırıp elimdeki cupcakei bitirdim. Hocanın gelmesiyle kafamı sıraya koyup Jeongguk’a bakmaya başlarken o da aynı şekilde yatıp bana dönmüştü. Gözlerimi daha fazla açık tutmaya zorlamayarak kendimi karanlığa bıraktım.
Gözlerimi açtığımda zil çoktan çalmıştı. Bizim çocuklarda dahil sınıfta kimse yoktu. Lanet olsun ya bu kadar değer görüyordum işte.. Montumu giyip dolabıma gittikten sonra içindeki dağınıklığa bakmadan kitapları tıkıştırdım ardından kendimi okuldan dışarı attığımda karşılaştığım soğuk havayla montumun fermuarını iyice ağzıma kadar örttüm.
Karşıdan gelen bedenle adamlarımı yavaşlattığımda boynundaki atkıyı çıkarıp bana dolamıştı. Ona baktığımda gülümsedikten sonra yürümeye başladı. “Jungkook!” Adını söylememle yerinde durdu ona doğru koştuktan sonra kafasını bana çevirdi. “Efendim?” Tamam ne diyeceğimi düşünmemiştim kabul ediyorum. Bazen çok salak olabiliyordum. “Partiye.. Im.. Partiye gelecek misin?” kafasını evet anlamında salladıktan sonra beni arkasında bırakarak yürümeye başladı.
Tamam sakin ol Taehyung. Yapabilirsin. Eve gideceksin banyo yapacaksın ardından da giyineceksin. Evet. Hazırım. Derin bir nefes alıp eve doğru yürümeye başlamıştım. Şuan Jeongguk’un atkısı boynumdaydı ve o üşüyor olmalıydı. Ya hasta olursa? Aferin sana ya. Çocuğun atkısını al ama bir dakika ya bana o verdi ki? Beni neden düşünüyor ki? Aiish. Cidden salağım. Herhalde düşünecek başka kimi düşünecek hyunguyum ben onun.
Düşüncelerimle boğuşurken çoktan eve gelmiştim. Cebimden zorda olsa anahtarı çıkarıp kapıyı açtığımda evde sadec playstation ile oynayan Hoseok vardı. Yerde duran tişörtünü kafasına attığımda oyununu durdurup bana baktı. “Partiye gelecek misin?” O ise bana cevap vermek yerine boynumda duran atkıya bakıyordu. “Huh? Jungkook’un değil mi o?” ona tip tip baktıktan sonra aklıma gelen fikirle sırıttım.
“Huh, o Suga’nın tişörtü değil mi yoksa? Siz ?”
“YAH! TAE KAÇMA BENDEN ÖLDÜRECEĞİM SENİ!”
Onu takmayıp koşarak odama girdiğimde kapıyı arkamdan kilitlemeyi unutmamıştım tabi ki de üstümdekileri çıkardıktan sonra banyoya girip sıcak bir yarım saatlik duşun ardından anca çıkabilmiştim. Tanrım. Dışarıda resmen donmuştum. Kıyafetlerimi giyindikten sonra aşağıya inip kurutma makinesini aramaya başlamıştım ki Hoseok elinde kurutma makinesiyle karşıma çıkmıştı.