12.Bölüm: Buzdan Deryalar

83 10 2
                                    

Cenk oturma odasındaki koltukta telefonunda oyun oynuyordu. Anneside tekli yan koltukta kahve içiyordu. Birden arkalarındaki bahçeye bakan cam kapı aşağıya indi. Büyük bir taş salonun ortasına düştü. Başlarına düşmemesi şanstı. Kardelen avazı çıktığı kadar bağırıyordu:
- Cenk Arman! Çık dışarı, adi herif! Çıkta göstereyim sana dünyanın kaç bucak olduğunu!

Etraftaki diğer camlarda tek tek aşağı iniyordu. Kardelen delirmiş gibiydi. Hızını alamayıp Cenkin açık garajda duran arabasının ön camını kırdı. İki adam onu gelip kollarından tutana kadar ortalığı savaş alanına çevirmişti. Genç kız onlardan kurtulmak için sağlı sollu tekme atıyor, kendini ordan oraya savuruyordu:
- Bırakın beni! Bırakında şu cici beye gününü göstereyim!

Cenk nihayet dışarı çıktı. Bir eli sargılıydı. Hayretler içinde Kardelene baktı. Adamların arasında burnundan solan bir ejderha gibiydi. Zapt etmeseler onları ateşiyle kül ederdi:
- Karen sen delirdin mi? Ya bize birşey olsaydı?

Genç kız sinirli sinirli soludu. Cenk onun yüzünü dikkatlice inceledi. Gözleri ve burnu kızarmış, makyajı akmıştı. Ağlamış mıydı? Annesi ona garip garip bakıyordu:
- Neler oluyor?

Genç adam Kardelene birkaç adım yaklaştı:
- Bu ne demek oluyor Karen?
- Kollarımı bıraksınlar hele, ben sana bunun ne demek olduğunu göstereceğim! Bakalım o zaman arkadaşlarına benim hakkımda yalanlar söyleyebilecek misin?

Cenk'e Kardelenin bu öfkeden gözü dönmüş hali o kadar yabancıydı ki. İlk tanıştıkları aile yemeğinde bile bu kadar saldırgan değildi. Söylediğini iddia ettiği hangi yalan onu bu kadar delirtmişti? Hiçbir fikri yoktu:
- Neden bahsediyorsun bilmiyorum, ama bunu daha sakin bir şekilde konuşamaz mıyız?

Genç kız rahat durmadığından iki korumanın arasında bayağı hırpalanıyordu. Kollarını çözmeye çalışan kızı havaya kaldırdılar. Kardelen acıyla inlerken dişlerinin arasından tısladı:
- Söyle beni bıraksınlar!
- Bırakın!

Adamlar itiraz etti:
- Ama Cenk bey...
- Bırakın dedim!

Handan hanım oğluna endişeyle baktı ve koluna girdi. Kardelen serbest kalmanın vücuduna verdiği hafiflikle yürürken biraz yalpaladı. Gelip Cenkin tam önünde durdu. Oğlunu sıkı sıkı kavrayan Handan hanıma baktı:
- Annesinin eteklerinin altına saklanan bir korkakla konuşacak birşeyim yok benim! Bundan sonra on metreden fazla yanıma yaklaşırsan seni bitiririm.

Etrafına göz gezdirdi:
- Ön gösterimi gördün.
Bu daha birşey değil. ASIL gösteriyi o zaman görürsün.

Yüzüne tükürdü. Adamlar Kardeleni tekrar tutmak için koştu. Cenk sinirli bir halde yüzündeki tükürüğü silerken adamlara bağırdı:
- Dokunmayın!

Adamlar yerinde dondu. Kardelen arkasını dönüp yürüdü. Cenk annesinin kolunu yana bıraktı:
- İçeri gir anne!
- Oğlum...
- Dışarı çıkıp hava alacağım biraz. Lütfen!

Kadın içeri girince korumalarda eski yerlerine geçti. Kardelen bahçenin dış kapısına birkaç adım kala durdu ve Cenkin olduğu yere baktı. Handan hanım gitmişti. Onun yanında azda olsa çekinmişti. Avucunun içi hala kaşınıyordu. Yere eğilip eline bir taş aldı. Birkaç adım geri yürüdü. Cenk onunla konuşmaya yanaştığını zannedip ona doğru geliyordu. Kardelen ona gülümsedi, el salladı ve diğer elindeki taşı kafasına fırlattı:
- Bana tekrar yaklaşmadan önce bunu hatırla!

Genç kız hızlı adımlarla çıktı bahçeden. Cenk sağ kaşının üstüne dokundu, kanıyordu. Yarasını tuta tuta Kardelenin gittiği yöne doğru koştu. Onu izlediğini ona hissettirmeden yavaş yavaş arkasından ilerledi. Bu sırada genç kızın sık sık eliyle gözlerini silmesi ondan kaçmadı. Ağlıyordu demek. Onu suçlayıp, şimdi neden kahroluyordu?
Bir hayli yürüdüler. Zengin semtlerinden çıkıp daha sıradan bir mahalleye geldiler. Denizin arka tarafında küçük bir kulübenin önünde durdu Kardelen. Kapıya doğru ilerlerken kapıyı çalıp çalmamak konusunda kararsızdı. Arkasından bir adam ona seslendi:
- Kardelen? Hoşgeldin. Geleceğin içime doğdu sanki. Balıktan erken döndüm. Gel bakalım, bana yardım et.

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin