[Media;Yağmur DOĞAN]
"Yürü hür maviliğin gittiği son hade kadar,insan alemde hayal ettiği mühletçe yaşar"
Ve bir şair daha dokunur hayatına bir su damlası misali...
Elimdeki kitabı yavaşça kapatıp koydum çantama ve bu kitap sayesinde bir kez daha anladım her şeyin bir sonu olduğunu. Bu hayatta sonsuz diye bir yok. Ben böyle düşünüyorum. Çünkü;
Kardeşim dediğim en yakın arkadaşlarımla, ailemle ve sevdiğim diğer insanlarla 18.yaş günüm kutladım iki gün önce. O gün arkadaşlarımla alışverişe çıktık ve bir sürü elbise aldık. O akşam Ceren onlarda kalmamızı istedi. Ben annem asla izin vermez derken beklemediğim bir şey oldu ve annem bana izin verdi. Nedenini sorsamda üstelersem vazgeçiceğini söylediği için kurcalamamıştım. O akşam dördümüzde Ceren'deydik. O gün aldığımız elbiselerden en beğendiklerimizi giyip makyaj yaptık. Aslında bu bana çok saçma gelmişti ama onları kıramamıştım. Harılandıktan sonra birbirimiz hakkında yorum yapma başladık bir iki dakika sonra Ceren'in telefonu çaldı. Abisi Burak abi arıyodu. Telefona beni istemiş. Şarşırmıştım. Galiba önemli bir şey oldu diye düşünürken Burak abinin anlattıklarıyla başımdan aşşağı kaynar sular dökülmüştü. O gün abim sevgilisi Mira ile buluşacaktı bunu biliyodum. Ama Mira mekana gittiğinde abimin yanında başka bir kız görmüş. Kuzey'in bir açıklaması vardır diye düşünüp ne olduğunu öğrenmek istemiş ama abim o anki şokla bir şey diyememiş. Mira da haklı olarak yanlış anlamış ve gitmiş. Abim defalarca ardığı halde açmamış. Burak abime onu şuan nasıl olduğunu sorduğumda ise bana çok kötü olduğunu hala o mekanda o masada oturup herkesin ortasında 'ağladığını' ve susturamadıklarını söyledi. Abim benim hayatımda ki en değerli varlığımdı. Onun üzülmesi demek benim için ölümden farksızdı. Hemen mekanın nerde olduğunu öğrenip yanlarına gittim. Bir an için üzerimi değiltirmeyi düşünsemde vakit kaybetmek istemediğimden vazgeçip gittim. Zaten mekanla ev aynı sokakta olduğundan bir kaç dakika içinde ordaydım. Abimin halini düşündükçe içimi kaplayan korku yüzünden içeri girene kadar ışıkların kapalı olduğunu fark etmemiştim. Birdenbire kendimi koyu ve sessiz bir karanlığın içinde bulmam daha fazla korkmama neden olmuştu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan ışıklar açıldı ve ben sevdiğim bütün insanları bir arada gördüm. Kısa bir süre sonra hatırladığım şeyle parçalar tamamen yerine oturdu. Bu gün benim doğum günümdü. Partide çok eğlendim. Nihayet herkes gittiğinde ben arkadaşlarımla akşamın analizini yaparken babam bizi yanına çağırdı. Gittiğimizde bize İstanbul'daki işlerin yolunda olmadığını söyledi. Ben bunu zaten biliyom. Bilmediğim şey ise bu işler yüzünden İstanbul'a taşınmak zorunda olduğumuzdu. Tabii ki de hemen defansa geçtim. Babamsa bir süre sonra dayanamayıp beni susturdu ve istemediğimi bildiğini bu yüzden benim lise bitene kadar İzmir'de teyzemin yanında kalıcağımı söyledi. Her ne kadar ailemden ayrılmak istemesem de arkadaşlarım ordaydı. Onlar benim nefesimdi. Bi insan nasıl nefes almadan yaşayabilir ki?
Artık eve gitme vakti gelmişti. Ceren'de kalma işi oyunu bi parçası olduğundan dolayı onlara değil kendi evime gitmek istedim. Zaten çok yorulmuştum. Kızları eve bırakmayı teklif etsekte kabul etmemişlerdi. Evleri aynı sokaktaydı ve beraber gidebileceklerini söylediler. Bu fikir aklıma yatmasada onları kırmamak adına bir şey demedim. Onlar uzaklaşınca bizim için de eve gitme vakti gelmişti. Tam arabaya binecekken aklıma bilekliğimi Eda'da unuttuğum gelmişti. Bu yüzden aileme gitmelerini söyledim ve bende kızların peşinden gittim. Tam köşeyi dönmek üzereyken duyduğum sesle olduğum yere çakıldım. Bu.......bu Didem'in sesiydi. Didem benim bir numaralı düşmanımdı. Bana yapmadığını bırakmamıştı nedenini bilmediğim bir şekilde bana düşmandı. Hatta geçen sene matematik sınavının sorularını çalmakla bile suçlamıştı. Didem'in bana yaptıklarını düşünmeyi bırakıp onları dinlemeye devam ettim. Didem kızlardan bu akşam hakkında bilgi alıyordu. Benim şaşırdığım şey ise kızların hiç ikiletmeden cevap veriyor olmasıydı. Ne yapmalıydım gerçekten bilmiyordum. Daha fazla orada durmayıp karşılarına dikildim. Beni görünce kızlar şaşırdı ve hiç bir şey diyemediler ama Didem utanmazca sırıtıyordu ve bu beni daha fazla sinirlendiriyordu. Onlara söyleyecek tek kelime bulamıyordum. Didem zaten tek kelime etmeye değmezdi ama kızlar, arkadaşlarım onlara ne diyecektim? Galiba artık onlara da söyleyecek bir şeyim yoktu. Daha fazla orada dikilirsem ya elimden bir kaza çıkacak ya da bana hiç yakışmayan bir şey yapacaktım. O nedenle daha fazla karşılarında dikilmedim. Hemen arkamı dönüp hızlıca yürümeye başladım. Arkamdan kızlar sesleniyordu. Didem ise onları susturup "Sıkıldık diyen siz değil miydiniz şimdi ne oldu? Kesin sesinizi!"diyordu. Didem'den beklenen tepki bu olduğu için çok garipsememiştim ama kızlar hâlâ nasıl oluyordu da utanmadan sıkılmadan beni durdurmaya çalışıyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Tozlu Sayfaları
Chick-LitGeçmişte yaşamak mı yoksa geçmişi yok sayıp önüne bakmak mı? Yıllar önce verilen sözler hâlâ tutulmaya devam edilmeli mi? "GÜVENMEK" gerçekten de söylendiği kadar kolay bir şey mi? En sevdiği insanlar tarafından güveni kırılan bir genç kıza tekrar g...