AYAKLI KABUSUMLA TANIŞMIŞ OLABİLİR MİYİM?

18 2 0
                                    

Evin en küçük ama en ferah yerini oda seçmekle ne iyi yapmışım. Kendi ellerimle boyadığım yeşil duvarlarına en çok yakışan küçük mavi bir çerçevenin içerisinden çocukluğumun bana gülümseyişine bakıp 15. yaş günümde babamın bana aldığı yatakta hala 23 yaşında yatarak ayaklarımı yatak ucundaki demir parmaklara takmayı çok seviyorum. Bu kendimi güvende hissetmem için benim küçük sırrım.
Saat öğleden sonra 4:35 ve ben saç tokamı çıkardığım gibi omuzlarıma dökülen sarı saçlarımı ensemden sıyırıp üzerimi değiştirmeden kendimi direk yatağa attım. Çoraplarımı çıkarmaya öyle üşeniyordum ki sağolsun canım ayaklarım birbirinin yardımına yetiştiler. Şimdi çıplak ayaklarımda demirin serinliğini hissederek parmaklarımın üşümesini hissetmek bana iyi gelecek biliyorum. Telefondan en sevdiğim şarkı listemi açıp gözlerimi kapadım. Tek niyetim arka fonda çalan Nuvole Bianche'a yenik düşüp ağlamaktı; bugün tekrar hatırladığım her şeye teker teker gözyaşı dökmek istiyorum. Ama yine ağlayamıyorum! Niye ağlayamıyorum? Ağlayarak unutmak istiyorum tekrar, tekrar ve tekrar... Ama bugün her şey çok zor sanki. İyileşmek gibi.
Gözlerimi yine kapatıp bugünü tekrar gözden geçirdim. Kabuslarım yüzünden  uyuyamamıştım ve saatin sabah 12:00 olduğunu görünce yataktan fırladığım gibi 13:10'daki psikoloğum Sezgin Bey'le olan randevuma yetişebilmek için apar topar evden çıkışımı hatırlıyorum. Saçlarımı sadece at kuyruğu yapabilmiş, buklelerimi bile birbirinden ayıramamıştım. Zaten hemen sonra eve geri dönmeyi düşünüyordum.
Kliniğe geldiğimde saat 13:25'ti ve alel acele doktorumun odasına girmek için kapıyı açmamla kapamam bir oldu. Hemen koşarak tuvalete girdim, midem öyle kasılmaya başlamıştı ki bu ay erken regl olduğumdan şüphelenmeye başlamıştım. Sezgin Bey'in odasında başka hastası vardı. Ama o hasta nasıl beni bu kadar kötü etkileyebilir? Göz göze gelmemizle neden iki ayaklı kabus görmüşcesine tuhaf davrandım! Ayrıca şu doktorun aptal sekreteri niye beni aramadı ki! Tabi ya! Araması gerekiyordu! Zaten o sekreter ne işe yarar ki. Ancak dibi gelmiş platin sarısı saçlarının uçlarındaki kırıkları saymayı bilir sinsi suratlı. Bu düşünceler kafamda çınlarken masasının başına vardım ve biraz önce orada olmadığını yeni fark ettim. Zaten olsaydı o salak kapıyı da açmış olmayacaktım!
Klinik bir iş merkezinin 7.katında 4 odalı bir yer. Dr Sezgin Bey'in odası asansörden indiğim gibi tam karşımda ve sekreterinin masası da kapının hemen sol kenarında kalıyor. Bu arada sekreterinin adı Keriman ama ben ona kısaca (!) "Kokoş Keriman" diyorum. 160 cm boylarında etine dolgun ortalama 40 yaşında dul bir kadındı ama kimliğini görmeden asla inanmazdım evlendiğine çünkü bu kadınla anlaşabilecek her hangi bir insanın var olacağına inanamıyorum ama dakik ve işini iyi yapan bir kadındı ve bu da Sezgin Bey için yeterli özelliklerdi. Hışımla ona yaklaştığımı görünce gözlerini kocaman açmış ve diğer elinde de telefonu tutuyordu (artık acil bi durumda ya güvenliği ya da Sezgin Beyi çağırmak içindi bilemiyorum) ama benden çok korktuğu belliydi ve bu bana komik gelmeye başlamıştı. Masasının üzeri her gün intizamla çantasından çıkarıp dizdiği eşyalarla doluydu yine ve o an iki taraflı aynasından yansımamı gördüğümde gerçekten niye bu kadar korktuğunu anlamıştım. Hemen kendimi toparladım. Tabi konuşmaya başlarken sesimin sinirden tiz çıkmasını engelleyemedim.
-Keriman Hanım randevuma 15 dakika geç kaldığımı biliyorum fakat seansımın bitmesine minimum 15 dakika daha var. Hasta almak ne demek oluyor?
-Merhaba Derin Hanım, dedi gülümseyerek. (Anlaşılan o ki rahatlamıştı ya da numara yapıyordu. Çünkü tam bir poker surattı. İnsanları aşağılamayı seven suratını gülümseyince tamamen meleğe dönüştürebiliyordu ve ben her seferinde bunu bu kadar iyi saklamasına hayret ediyordum ama senelerdir onu tanıdığım için artık beni kandıramazdı.) Hiç gelmeyeceksiniz sandık, hatta telefonunuza ulaşamayınca başınıza bir şey geldiğini sanarak korkmuştuk açıkçası.
-Bakın Keriman Hanım, eğer siz beni aramış olsaydınız kesinlikle duyardım. Telefonumu sessize almak benim adetim değildir.
- Eğer numaranızı değiştirmediyseniz kesinlikle sizi aradığıma eminim.
  O an çantamı karıştırıp telefonumu bulamayınca evden aceleyle çıkarken telefonu masanın üzerinde unuttuğumu hatırladım. Şimdi biraz daha sakinleşmiştim ve sekretere durumu açıkladığımda yaklaşık 10 dakika sonra doktorun beni görebileceğini söyledi. Kafama sanki bir şey dank etmiş gibi biraz önceki sakinleşmemden eser kalmamıştı. Ya yine o adamla karşılaşır ve ben yine kötü olursam. Bu sefer rezil olurdum kesin!
-Tatlım iyi misin? dedi Keriman. Telaşımı hissetmiş olmalı.
-İyiyim iyiyim! Sadece arabanın anahtarını kapının üzerinde unutmuşum, garaja insem iyi olacak. 10 dakkaya burada olurum! Diye yalan söylememle asansörü bile beklemeden merdivenlerden aşağı inmem bir oldu.
3.katta soluklanıp 2 bardak su içtim. Biraz bekledikten sonra asansörle yukarı çıktım. Sezgin Bey sekreterinin yanında onu dinliyordu. Sezgin Beyle ilk tanıştığımda 8 yaşındaydım. O zamandan beri 15 yıl geçti. 45 yaşında yaklaşık 1.70 boylarında saçları onu ilk tanıdığım zamana göre önden biraz dökülmüş gülümseyince insanın içini ısıtan samimi babacan bir adam ve ben onu artık ikinci bir baba gibi gördüğümü düşünürken beni farkedip arkasını döndü. Bana bakarken kocaman gülümsüyordu.
-Derinciğim! Canım kızım nasılsın? Arabanın anahtarlarını bulabildin mi?
-Arabam? Ah evet anahtarlar.. Evet! Buldum buldum, bıraktığım gibi duruyorlardı neyseki...
-Haha! Buranın güvenliğini işte bu yüzden seviyorum. Hadi içeri girelim.
Sezgin Beyin odası kocamandır. Kapıdan girdiğinde karşıda direk onun masası karşılıyor insanı, arkasında ki duvar ise bir uçtan diğer uca pencerelerle kaplı. Odası güneşi öyle güzel alıyor ki odanın her bir tarafına yayılmış tabloların tüm renkleri odaya yansıyor sanki. Sağ tarafa doğru genişleyen odada uzanıp ona birşeyler anlattığım yatak ve beni dinlediği koltuğu, köşede ise sallanan koltuğuyla ufak bir masası durur. Açıkta kalan diğer yerler onun kitaplarıyla doludur. Çok severim bu odayı. Yıllar içinde bazı değişiklikler olsa da sıcaklığını hiç kaybetmedi.
-Gece kabuslarınla uzun süre savaşmış gibisin bu sefer. İlk kez geç kaldın küçük kız. Bana hep böyle hitap ederdi. Gülümsedim.
-Evet gece uzun zamandır olmadığım kadar çok zorlandım. Ama bunu izlediğim filmede yoruyorum aslında. Dün akşam bir kaçamak yapıp film korku filmi izledim de... yaramaz gülüşü atıyordum ona.
-Ne yaptım dedin sen!? Şaşırttın beni doğrusu... Nereden esti aklına bu müthiş fikir bakalım?
-Aslında kanın beni bu kadar etkilemesinden sıkıldım sadece ve hep sen demez misin korktuğun şeylerin üzerine git diye? Ben de yapıyorum işte...
-Bak sen şu çok bilmiş kıza diyerek gülümsedi bana. Ama sana ben bunun için hadi git dehşet filmi izle dememiştim keşke bana sorsaydın. Olsun bakalım. Şimdi nasıl hissediyorsun kendini?
- İyi sayılırım.
-Sayılırım?
-O hastanızı gördüğümü hiç hatırlamıyorum. Yeni mi?
-Hah! Yoksa küçük kız onu beklemeyip hasta almama mı bozulmuş bakalım? Eğer öyleys... sözünü kestim.
-Hayır hayır tabiki alakası yok. Nedenini anlıyorum. Merak ettim sadece.
-Hmmm.. evet bir kaç seans yaptık henüz kendisiyle. Deyip konuyu hemen kapattı.
Hastaları hakkında ufacık bile bilgi vermeyi doğru bulmazdı. Kabusum hakkında biraz daha konuşup yanından ayrılmıştım ben de. Tüm yol boyunca onu düşündüm. Niye öyle bir tepki verdim? Bunu doktoruma niye söyleyemedim? Bana bakan bir çift kahve gözden nasıl korkabilirdim. Oysaki kapı kenarından onu ufacık görüşümde bile korkunç olamayacak kadar yakışıklı olduğunu söyleyebilirim. Belki korkunç derecede yakışıklı ama kabus sebebi asla değil. Rüyalarımda olan bir şeye benzetmem tamamen imkansızken niye korktum o kadar?
...........................................

İstanbul'a taşındığımdan beri bu bomboş ev iyice canımı sıkmaya başlamıştı. Erdek'de geçirdiğim 26 yıldan sonra bu şehir içimi hiç ısıtmayacakmış gibi bir his var içimde. Erdek bana kalsa vazgeçmeyeceğim bir yerdi ama artık bana yetmiyordu. Çünkü hayatım boyunca aşık olduğum tek kızın İstanbul'da olduğunu duydum. Bir çok kez onu aramaya gelmiştim buraya ve her seferinde bulamadan geri döndüm. Bu sefer kararlıyım onu bulmadan dönmeyeceğim. Kendime bir ev aldım bu benim için kolaydı ama işlerimi İstanbul'a taşımak biraz zor oldu. Neyse ki oradaki oteli işletecek güvendiğim bir arkadaşım vardı. Rıfat... Can yoldaşım. O yanımda olmasaydı hala aklım burada ben Erdek'te boğuşuyor olurdum.
  Bunları düşündükçe ev iyice beni boğmaya başladı ben de eski doktorum Mustafa abimin önerdiği yakın arkadaşı Sezgin Beyle randevuma erkenden çıkmaya karar verdim. Güvendiğim nadir insanlardan biri olan Mustafa abimin arkadaşı da gerçekten sevdiği kadar varmış. Bu 3. görüşmemiz olacak ama onunla konuşuyorken uzun zamandır tanışıyormuşuz gibi his veriyordu bana.  Yukarı çıktığımda sekreteri telefonla meşguldü ve beni hemen farketmedi.
-Merhaba Keriman Hanım, dediğimde ancak beni farketmiş olacak ki biraz irkildiğini hissettim. Bugün biraz erken geldim. Diğer hastanın çıkmasına ne kadar var? Sezgin Bey hemen sonra beni alabilir mi diye soracaktım.
-Oh iyi günler Mahir Bey bugün gerçekten erkencisiniz dedi gülümserken bu kadının daha iyi birine dönüştüğüne yemin edebilirdim. Yalnız bir dakika bekler misiniz? Birazdan burada olacağım demesiyle Sezgin Beyin odasına girdi. Mahir Bey çok bekletmedim umarım.
-Hayır hayır sorun değil.
-Pekala.. bugün bir hastamız randevusunu iptal ettiği için şimdi Doktor Bey içeride sizi bekliyor efendim. Şanslı gününüzdesiniz diyerek gülümsedi.
-Teşekkürler
İçeri girdiğimde Sezgin Bey masasından kalkıp bana doğru yöneldi.
-Hoşgeldin Mahir diyerek elimi sıktı.
-Hoşbulduk Sezgin Bey
Sağ taraftaki rahat koltuklara geçtik.
-Bu sabah kalktığında kendini nasıl hissettin? Sana söylediklerimi yaptın mı? Söylediklerim senin daha sağlıklı uyku çekmene yardım etmeliler.
-Evet yaptım. Uykuya daha rahat daldığımı söyleyebilirim ama kalktığımda yine kendimi boş hissediyordum.
-Bu da güzel bir gelişme Mahir. Uykuya dalmanı ne kadar rahat sağlarsak rüyalarla aranı o kadar yakınlaştırabiliriz.
Konuşurken kapı açıldı birden başımı kaldırdığımda iki çift yeşil göz yakaladı sanki içimdeki bişeyleri. Kapı aralığından bize bakıyordu ve at kuyruğu hızla hareket edince suratına çarpmıştı. Gözlerimi kırpmadan onu izliyordum. Bana bir saat gelen bir saniyeden sonra hemen kapattı kapıyı bense gözlerimi bile kırpamamıştım.
-O kimdi, Keriman Hanım mıydı Mahir? Mahir, sana diyorum beni duyuyor musun?
-Ha hayır yani e evet duyuyorum yani dinliyorum sizi evet..
-Mahir şaşırtma insanı. Keriman Hanım mıydı gelen? Sezgin Beyin arkası kapıya dönük olduğu için görmemiş olmalı. Tıpkı Peri gibi sadece ben gördüm ve kayboldu. Gerçek miydi acaba bunlar? Ama kapının açılma sesini duyduysa benim uydurduğum bir hayal ürünü olamaz.
-Hayır sarışın bir kadındı. Güzel bir kadın.
-Ha ha kesin bizim küçük kızdı o.
-Küçük kız? Hayır küçük değildi büyüktü.
-Bakma sen benim küçük dediğime, öyle hitap ediyorum ona ben. Senden önce onunlaydı aslında randevum. Demek geç kaldığından gelememiş. Ben de hiç yapmaz böyle şeyler diyordum. Neyse ki kafam rahatladı endişelenmeye başlamıştım. Burada olduğuna göre sorun yok. Sesli düşünüyorum ben di mi? Dedi gülümseyerek ben de başımla onaylayınca evet nerde kalmıştık...
  Onu tekrar görebilmek için psikoloğumun hızlıca bitirmesini bekledim görüşmemimizi. Bugün sanki o odada zaman hep yavaş ilerliyordu. Seans bitiminde holde onu aradım. Tuvalete gitmiştir belki diye telefonla görüşüyormuş gibi yapıp ona bakındım hala göremeyince neredeyse sekretere soracaktım ama bu yaptığım şeyi sonra nasıl açıklayacağımı bilemediğim için çıktım oradan. Kalbim deli gibi çarpmaya başladı. Eve gidemezdim böyle. Arabaya da binemezdim. Heyecandan yerimde duramıyordum. Yürümeye karar verdim.
Acaba o olabilir miydi? Bunca yıl aramışken şimdi onu bu kadar yakınımda bulmuş olabilir miydim? Ne güzeldi, tıpkı onun gibi...
Çoktan hava kararmıştı eve gittiğimde onu düşünerek yatağıma uzandım. Çocukluk aşkıma bu kadar yakın olduğumu hayal etmek beni çok heyecanlandırmıştı.
Derin...
O gördüğüm kız keşke sen olsan...
Bunlar uyumadan önce düşündüğüm son cümlelerim oldular.

DERİN RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin